Ne yalan söyleyeyim bu yazıyı kaleme almak konusunda hayli tereddütte kapıldım. Bunun nedeni, değinmek istediğim konunun kimilerince yanlış anlaşılabileceğine olan korkumdu. Yine de kayıtsız kalmak istemediğim bir konu olduğundan dolayı yazma kararı aldım. Her şey kendi kendime, "Neden ülkedeki kimse bir şeyleri merak etmiyor; neden kimse okumuyor, sorgulamıyor?" diye sorduğumda başladı. Ünlü Yunan filozof Sokrates'in, şüphesiz en anlamlı sözlerinden birinde dediği gibi; sorgulanmamış yaşam, yaşamaya değmezdi. Lakin günümüz Türkiye'sinde neredeyse kimse sorgulamıyordu. Bunun nedeni hakkında biraz kafa yordum ve fikirlerimi sizlere aktarmak istedim.
Başlangıçta, "Acaba insanlar, gündelik yaşamlarından vakit bulamadıkları için mi hiçbir şeyi merak etmiyorlar?" diye düşünsem de bilgiye, insanlara, fikirlere ve de yorumlara ulaşmanın bu denli kolaylaştığı teknoloji çağında zaman; değerini oldukça yitirmişti. Yani insanların, eskiye nazaran bolca vakitleri vardı. "Peki o zaman, insanları sorgulamaktan uzak tutan şey neydi?"
Bu soruyu kısa süreliğine es geçip ondan önce şunu sormak istiyorum, "İnsan, neden sorgular?" Cevap, şüphesiz ki yazımda da bahsi geçen o kelimede saklıdır. Yani; merak, insanları sorgulamaya yöneltir. Bu da akıllara, "Günümüz insanları, önemli şeyler merak etmiyor mu da hiçbir şeyi sorgulamıyor peki?" sorusunu getirir. Şahsen bu soruya yanıtım: Evet, günümüz insanları önemli şeyler merak etmedikleri için sorgulamıyorlar!
Biliyorum, yazının bu kısmına kadar hep sorular üzerinden ilerledim çünkü bu konuyu en iyi bu şekilde anlatabileceğime inandım. O yüzden şimdi bir soru daha sormak istiyorum, "İnsanları, önemli şeyler merak etmekten alıkoyan ne?" Bana göre: Neredeyse her insanın-az da olsa-merak ettiği bir konu vardır. Neden, nasıl ve niçin yaratıldığı. Çünkü yıllar boyunca bu konu hakkında çok yazılıp çizildi, birçok önemli insan bu konuda teoriler ortaya koydu. Bu konuya, Darwin'in evrim teorimi ve Karl Marx'ın Materyalizminden tutun da dinlere ve mezheplere kadar bir sürü örnek verebilirim. Hatta, bir de edebiyattan örnek vermem icap ederse Tolstoy'un "İnsan Neyle Yaşar" kitabı da felsefi açıdan bu konuyla bağlantılı. Kısaca bu denli önemli bir konuyu şüphesiz ki herkes merak eder. İşin kötü yanıysa bu konuyu merak eden-daha çocuk yaşta insanların-bir sürü teoriyi öğrenmek, başta felsefi açıdan olmak üzere her açıdan bu olayı düşünmek ve araştırmak gibi imkânları varken, gerek aileden gerekse eğitim sisteminden kaynaklı olarak tüm bunları göz ardı edip olayın sadece dini kısmı ile ilgilenmeleridir. Belki de hayatı boyunca en çok merak edeceği, en çok kafa yoracağı ve en çok varyasyonunu göreceği konulardan birinin sadece dini açıdan anlatılıp-bilhassa kestirilip atılması; ister istemez o kişiyi araştırmaktan, öğrenmekten, sorgulamaktan yoksun bırakıp hazır bilgiye alıştırır.
Burada, olaya dini açıdan bakmanın ve cevabı teolojide aramanın yanlış olduğunu söylemiyorum. Söylemek istediğim şey; sorgulamayı, araştırmayı ve okumayı bırakıp cevaba sadece dini açıdan bakmanın zamanla insanlardaki sorgulama istediğini körleştireceğidir. En basit örneğiyle Avrupa'nın gelişmeye başlama nedeni, insanların cevapları kiliselerde değil sanatta ve felsefede aramasıdır. Ve son olarak şunları söylemek istiyorum. Hiçbir din; sorgulamaya, araştırmaya ve merak etmeye karşı çıkmaz. Kuran'ın ilk emri "Oku!"dur mesela. Çünkü okumak beraberinde sorgulamayı getirir.