Çorum ve çivarı Amasya'da bulunan Şehzade Çelebi Mehmed'in yönetimine bağlıydı. Çelebi Mehmed, Timur'un Anadolu seferinden ve Ankara savaşından sonra Çorum'u ve çevresini Osmanlı yönetiminde tutabilmek için birçok Türkmen beyi ile savaştı. Bu durum Osmanlı Devleti'nin Çelebi Mehmed tarafından tekrar birliğinin sağlanmasına kadar devam etti (1413). Birliğin sağlanmasından sonra Çorum ve İskilip taraflarında yaşayan Kara Tatarlar Çelebi Mehmed tarafından Rumeli'ye gönderilip ve Filibe ve çevresine iskân edildi (1416). 1461'de Trabzon fethedilince Çorum'dan Trabzon'a nüfus nakli yapıldı. 
XV. yüzyıl sonları ve XVI. yüzyıl başlarında Safevi tahrikleriyle doğu bölgelerinde çıkan isyanların tesiri altına giren Çorum, 1509'daki Şahkulu İsyanı'nın önemli merkezlerinden biri oldu. Ayrıca burası XVI. yüzyılın ikinci yarısında da suhte ayaklanmalarının yoğun olarak ortaya çıktığı önemli yerlerden biriydi. Ardından XVII. yüzyıl başlarında Anadolu'yu kasıp kavuran Celâlî isyanlarından da bu bölge oldukça etkilendi. XVIII. yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyılda ise Yozgat merkezli Çapanoğulları'nın nüfuz alanında kaldı.
Osmanlı idaresine girinceye kadar düzenli bir gelişme gösteremeyen Çorum Osmanlı idaresi döneminde nüfus, fiziki yapı ve ekonomik yönden gelişti. Burası önceleri bir kale-şehir durumundaydı. Hangi tarihte inşa edildiği kesin olarak bilinmeyen Çorum Kalesi, Dânişmend veya Selçuklu yapısı olarak değerlendirilir. Evliya Çelebi ise kalenin bir Selçuklu yapısı olduğunu belirtir. Kale XVI. yüzyıl ortalarında hala mâmur bir halde idi ve içinde dört mahalle bulunuyordu. Bu durum yerleşmenin önce kale içinde olduğunu ve daha sonra kale dışına taştığını gösterir. Şehrin 1456'da altı mahallesi vardı. Bunlar Debbâğan Mescidi, Alaca Mescidi, Cebelü Mescidi, Ahi Münevver, Ahmed Çelebi ve Makbere adını taşıyordu. Bu mahallelerden başka, çeşitli sebeplerden dolayı kendilerine özel bir statü verilen iki farklı zümre de yine şehirde bulunuyordu. 1521'de ise mahalle sayısı otuz bire yükseldi. Bu da şehrin 1456-1521 döneminde hızlı bir gelişmeye sahne olduğunu gösterir. 1576'da mahalle sayısının kırk sekize ulaşması, büyüme hızının 1521-1576 tarihleri arasında da devam ederek sürdüğüne işaret eder. Evliya Çelebi'ye göre XVII. yüzyıl ortasında şehirdeki mahalle sayısı kırk iki idi. Muhtemelen XVIII. yüzyılda bu durumunu koruyan Çorum, 1824-1836 yılları arasında kırk yedi, 1876 yılında kırk altı ve 1900 yılında kırk sekiz mahalleye sahipti. XVI. yüzyıldan sonra yaşanan isyanlar ve karışıklıklar nedeniyle mahalle sayısının hemen hemen sabit kalması, şehrin XVII. yüzyıldan itibaren fiziki bakımdan fazla bir değişikliğe uğramadığını düşündürmektedir. Bu durum ayrıca nüfusla da bir denge oluşturmaktadır.
1456 yılında şehirde tamamını Müslüman halkın oluşturduğu yaklaşık 2300 kişi yaşıyordu. 1521'de bu sayı artarak 5000 civarına ulaştı; bu tarihte altmış yetmiş kişilik bir Yahudi grubu da şehirde bulunuyordu. Bunlar muhtemelen II. Bayezid döneminde Osmanlı ülkesine gelip çeşitli yerlerde iskân edilen İspanyol sürgünlerinden oluşan Sefarad Yahudilerine ait küçük bir cemaatti. Fakat bu cemaat kısa süre sonra şehirdeki iktisadi ve sosyal ortamı kendileri için yetersiz bularak başka bir yere göç etmiş olmalıdır. Zira 1555'te şehri ziyaret eden Hans Dernschwam Çorum'u tamamıyla Müslüman Türklerin oturduğu bir şehir olarak andığı gibi 1576 tarihli tahrir defterine göre burada bulunan tahmini 10.000 kişinin tamamını Müslümanlardan oluşmaktaydı. Ayrıca nüfusa dair tespit edilen rakamlara dayanarak XV. yüzyılın ortalarından itibaren XVI. yüzyıl boyunca o döneme göre şehirde hızlı sayılabilecek bir nüfus artışının meydana geldiği rahatlıkla söylenebilir. Bu nüfus artışında özellikle diğer bölgelerden yapılan göçlerin de rolü olduğu anlaşılmaktadır. XVII. yüzyıl ortalarında Evliya Çelebi'nin şehri anlatırken, "Dört bin üç yüz bağlı, bahçeli evleri vardır" demesi, şehir nüfusunun bu dönemde biraz daha arttığının işareti olmalıdır. Ancak genel olarak fiziki kapasitedeki gelişmeye paralel bir şekilde, şehir nüfusunda XVII. yüzyıldan itibaren pek fazla bir değişme olmamıştır. Nitekim XVIII. yüzyılda hemen hemen aynı kalan nüfus, 1850 yılında 8000-10.000, 1890 yılında 12.000-13.000 ve 1907 tarihinde yapılan nüfus sayımına göre 18.858 kişi idi.
Çorum, Anadolu'da bir iç şehir durumunda olmasına rağmen ekonomik faaliyetleri gösteren bazı yapılara sahipti. 1456'da şehirde bir boyahane, XVI. yüzyıl ortalarından sonra ise bir bedesten, iki han ve vakıflara ait en az 148 dükkân vardı. Çorum'un ekonomisinde özellikle dokumacılık ayrı bir yer işgal ediyor, 1456'da en az elli sekiz kişi bu meslek dalıyla uğraşıyordu. Bunların içinde en kalabalık grubu teşkil eden sofcuların sayısı yirmi dörttü. Bundan başka altı hayyât (terzi), altı külâhçı, altı bezzâz, beş cullâh (dokumacı) ve dört kuşakçı dokuma dalında çalışmaktaydı. 1456'da şehirde dokunan kumaşların hazırlanmasında kullanılan sof cenderesi vardı. XVI. yüzyılda bu cendereye rastlanmamaktadır. Daha sonraki dönemlerde de varlığını devam ettiren dokumacılık, XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başlarında önemli bir faaliyet kolu idi. Dokuma tezgâhlarında özellikle çamaşırlık bez, şal kuşak, yünden yapılma abâ, siyah şalvarlık kumaş, kilim ve seccade dokunuyordu. Bu ürünler halkın ihtiyacını karşılamanın yanında çevre şehirlere de satılıyordu.
Dokuma sektöründen başka diğer kalabalık bir meslek grubunu dericilik ve deriyle ilgili sanat dalları meydana getiriyordu. Bu meslek grubunun 1456'daki sayısı en az otuz beşti. Bunların arasında en kalabalık grubu, on yedi kişiyle debbâğlık yapanlar oluşturuyordu. Bunu dokuz kişiyle kefşger (ayakkabıcı), altı kişiyle saraç, iki kişiyle postindûz (kürk dikici) ve bir kişiyle pabuççu takip ediyordu. Dericilikle ilgili meslek grubunun önemli bir yer tutmasında bölgede yapılan hayvancılığın rolü vardır. Küçümsenemeyecek bir debbâğ grubunun mevcut olması ise şüphesiz buradaki Ahîlik teşkilâtının fonksiyonu ile ilgilidir. Nitekim Osmanlı döneminde Ahîliğin gelenek ve kuralları Çorum'da da yaygın olarak uygulanıyordu. Oldukça küçük iş yerlerinden oluşan Çorum tabakhânelerinin XX. yüzyıl başındaki sayısı yetmiş üçtü ve buralarda işlenen deriler civar illere de gönderilmekteydi.
Bu meslek gruplarının yanı sıra bakırcılık ve demirciliğin Çorum'da önemli bir yeri vardı. 1461'de şehirde en az üç haddâd (demirci), bir tîrger (okçu) kayıtlı idi. XVI. yüzyılda burada haddâd ve nalbantçılar çarşısının bulunması bunların sayıca az olmadığını göstermektedir. Çorum esnafı bakır için gerekli ham maddeyi Ergani'den sağlıyordu. Ancak XIX. yüzyılın sonlarında bu ham maddenin sağlanmaması bakırcılığın yavaş yavaş yok olmasına sebep oldu. Buna karşılık XX. yüzyılın başlarında Çorum'da demircilik ön plana çıktı. Bunda yetiştirdikleri sebze, meyve ve tahıl ürünlerini dış pazarlara gönderen çiftçilerin üretimlerini arttırmak için daha fazla demir tarım aletlerine ihtiyaç duymalarının rolü olmuş, böylece demircilik ve tarım aleti imalâtı kolu gelişme göstermiştir.
Çorum günümüzde az da olsa bazı tarihi eserlere sahiptir. Bu eserlerin azlığı, şehrin savaşalar nedeniyle çok tahrip edildiğinin bir işareti olmalıdır. Şehirdeki eserlerin başında Çorum Kalesi gelir. Şehrin en meşhur camii olan Ulucami'nin ne zaman yapıldığı belli değidir. Camideki 706 (1307) tarihli minbere dayanılarak Selçuklu devrinin sonunda inşa edildiği tahmin edilir. Bundan başka Hamid Camii (XVI. yüzyıl), Han Camii (XVI. yüzyıl), Hıdırlık Camii, Kubbeli Camii (XIX. yüzyıl), Kulaksız Camii, Paşa Hamamı ve Güpür Hamamı önemlidir. Ayrıca çevrede bazı tarihî eserler de vardır. Alaca ilçesinin 3 km. güneyindeki Hüseyin Gazi Medresesi (XIII. yüzyıl), Mecitözü'nün kuzeyindeki Elvan Çelebi Zâviyesi (753/1352) ve İskilip'teki Şeyh Muhyiddin Yavsi Camii (XV. yüzyıl) bunlar arasında sayılabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı'na ait 1992 yılı verilerine göre Çorum'da il ve ilçe merkezlerinde 204, bucak ve köylerde 911 olmak üzere toplam 1115 cami bulunmaktaydı.  İl merkezindeki cami sayısı ise elli üçtü.
Kaynakça
1-    M. Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu'nun Etnik Menşei Meseleleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu, İstanbul, 1981, s. 185-307.
2-    Prof. Faruk Sümer, Oğuzlar, Ankara, 1967, s. 450.
3-    Prof. İbrahim KAFESOGLU, Türk Milli Kültürü, Ankara, 1977, s. 298
4-    Sevgi Aktüre, "19. Yüzyılda ve 20. Yüzyıl Başında Çorum" s. 121-166.
5-    Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II,  407-410.
6-    Abdullah Gündoğdu, "İki Numaralı Şer'iyye Siciline Göre Çorum Kazasının Mülki Taksimatına İlişkin Yeni Bilgiler", AÜ Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi: OTAM, sy. 1, Ankara 1990,
7-    Sevim Uluç, "Çorum ve Çevresi", Çorum Tarihi,  Çorum 1990 s. 19-50.
8-    Heath W. Lowry, Trabzon Şehrinin İslamlaşma ve Türkleşmesi (1461-1583) (Türkçesi: Demet Lowry - H. W. Lowry), İstanbul 1981 s. 20-21.
9-    İlhan Şahin, İslam Ansiklopedisi 8. Cilt, s. 373-376
SON