Çorum'da bir zamanlar elektrik yoktu. Elektriğin ne zaman geldiğini bilmiyorum. Ulu Mezarlığın karşısındaki santral binasına Belediye jeneratörler getirmiş. Bunlar aralıklarla çalıştırılır, çalışmayan jeneratör dinlendirilirmiş. Çorum'a belli aralıklarla elektrik verilir, gece belirlenen saatte de elektrikler kesilirmiş. Fakat sokak lâmbaları yanarmış. Elektrik bu, yeni modadan ihtiyaca dönmüştü. Önceleri hali vakti yerinde olanlar evlerine elektrik takdırmışlardı. Daha sonraları elektrik alan ev sayısı giderek çoğalmıştı. Bizim sokakta elektrik alan Hüseyin Özsaraç (Namı diğer Codur Üsük, Allah rahmet eylesin) ve Yöreliler almıştı. Çocukluk işte sokak lâmbasının aydınlığında oyuna doymak bilmiyorduk. Ebem elinde bastonu ile gelip "Oğlum yerler mühürlendi. Hadi bakalım eve" diyene kadar, medeniyetin ışığında bitmek bilmeyen oyunlar oynardık. Tabii bu elektriğin oyunlarımıza zararları da oluyordu. Örneğin Saklambaç (Sinembitti) oyunlarında çabuk fark ediliyorduk.Bizim evde de elektrik yoktu. Camlı gaz lambası vardı. Bir akşam evde hararetli konuşmalar vardı. Ebem arada bir söze karışır "Ne gereği var" gibi bir şeyler söyledi. Babam, "Ana herkes taktırıyor, kötü bir şey değil, biz de alalım" dedi. Anladım ki eve elektrik gelecekti. Bir ay kadar sonra tesisatçılar eve gelip bir şeyler ölçtüler. Hesap yapıp gittiler. Bir iki gün sonra montaj başladı. Elektrik borularının geçeceği yerleri açtılar. Boruları ve kabloları yerleştirdikten sonra kireçle sıvayıp kapattılar. Bir süre geçtikten sonra düğmeyi çevirince evimizin içine bir güneş doğmuş gibi oldu. Birkaç kez açıp kapattılar. Diğer yerdeki lâmbaları da kontrol edip tembihte bulunduktan sonra babam, anneme nasıl açılıp kapatılacağını gösterdi. Ben de yapacağım deyince de babam kucağına alıp anahtar düğmesini bir kaç kez çevirtti. Artık bizim evde de akşamları güneş doğuyordu. Aralıklarla bazı komşular gelip elektriğe bakıyorlardı.Bir kaç ay sonra şimdiki adı Aslan Köy olan, o zaman ki adı Yalak köyden bir karı-koca bize yatılı misafirliğe gelmişlerdi. Tavanda asılı lâmbayı soran Ali emmiye, babam "Ali ağa bu elektrik" deyince Ali dayı "Amanın Çorum'a elentrik gelmiş" diye söylenmişti. Ben de "Ali Emmi o elentrik değil, elektrik" diyerek cevap vermiştim. Bir süre sonra misafirler hazırlanan odalarına geçtiler. Odalardan hafif de olsa gülüşme sesleri geliyordu. Nedenini sabah kalktığımızda öğrendik. Misafirimiz, hanımına "kalk da şu lâmbayı söndür" diyor, kadın da kalkmış ve tavandaki lâmbaya üflemeye başlamış. Ancak lâmba bir türlü sönmek bilmiyormuş. Ali dayı kalkıp elektrik düğmesinin yanına gelmiş, tavana doğru bir üfürmüş, bu arada anahtarı çevirince de lâmba da sönmüş. Bak demiş nasıl kuvvetli üfürdüm ki lâmba sönüverdi diyerek gülüşmüşler. Şimdilerde ise elektrik kesildiğinde kendi kendimize hayıflanıyoruz, "bu zamanda elektrik kesilir mi?" diye.
NOT: Yazımın başlangıç tarafları duyumdur.