Bun­dan ön­ce­ki ya­zı­la­rım­dan bi­rin­de AK Par­ti- MHP it­ti­fa­kı­nın tek de­ğil­se bi­le en önem­li ne­de­ni­nin cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­ri ol­du­ğu­nu be­lirt­miş­tim. Mu­ha­le­fet, 16 Ni­san re­fe­ran­du­mun­da oluş­tur­du­ğu blok­la yüz­de el­li­ye yak­laş­mış ol­ma­nın ver­di­ği he­ye­ca­nı ko­ru­ya­rak 24 Ha­zi­ran'da ik­ti­da­rı de­vir­me­nin he­sa­bı­nı ya­par­ken, AK Par­ti ise, on al­tı yıl bo­yun­ca yap­tı­ğı ic­ra­at­la­rı re­fe­rans gös­te­rip, es­ki Tür­ki­ye'yi sık­ça ha­tır­la­ta­rak bir ka­za­ya uğ­ra­ma­mak için yo­ğun ça­ba har­cı­yor. 

Gös­ter­me­lik se­çim­ler­le 1950'ye ka­dar de­vam eden tek par­ti yıl­la­rı­nı say­maz­sak, cum­hu­ri­yet ta­ri­hin­de bu­gü­ne ka­dar hiç­bir par­ti­nin ya­pa­ma­dı­ğı­nı yap­mış olan AK Par­ti, uzun­ca sa­yı­la­bi­le­cek bir sü­re ik­ti­dar­da kal­ma ba­şa­rı­sı gös­ter­miş­tir. Hiç şüp­he­siz bu uzun ik­ti­dar dö­ne­min­de çok önem­li ic­ra­at­la­ra da im­za at­mış­tır. İlk yıl­la­rı ade­ta oli­gar­şik bü­rok­ra­si­nin dar­be teh­dit­le­ri ile bo­ğuş­mak­la ge­çer­ken, şey­tan taş­la­mak­tan iş yap­ma­ya fır­sat bu­la­ma­dı den­se ye­ri­dir.

İk­ti­da­rın ilk yıl­la­rın­da, - her ne ka­dar son­ra­la­rı, ken­di­le­ri­ni kul­lan­dı­ğı­nı dü­şün­dük­le­ri için Er­do­ğan'a çok kız­sa­lar da - AB ile kur­du­ğu akıl­lı­ca iliş­ki­ler­den do­la­yı on­lar­dan al­dı­ğı des­tek­le as­ker si­vil iliş­ki­le­ri­ni dü­ze­ne ko­ya­rak, sis­tem üze­rin­de­ki as­ke­ri ve­sa­ye­te bü­yük öl­çü­de son ver­me­si­ni bil­di. Bu­nun­la bağ­lan­tı­lı ola­rak da bir­çok ta­bu­yu yık­tı. 

Ka­bul et­mek ge­re­kir ki, ve­sa­ye­te son ver­me ko­nu­sun­da, 15 Tem­muz'da ger­çek yüz­le­ri or­ta­ya çı­kan FETÖ'nün, özel­lik­le yar­gı ve gü­ven­lik bü­rok­ra­si­si için­de­ki ya­pı­lan­ma­sı önem­li rol oy­na­dı­lar. Her ne ka­dar AK Par­ti bun­la­rın bu de­re­ce gö­zü dön­müş ve kü­re­sel sis­te­min ma­şa­sı ola­bi­le­cek­le­ri­ni tah­min ede­me­se de ve yi­ne her ne ka­dar on­la­rın da ni­ye­ti bir sü­re son­ra hü­kü­me­ti de tas­fi­ye ede­rek dev­le­te tü­müy­le ha­kim ol­mak ol­sa da, ka­de­rin üs­tün­de­ki ka­der on­la­rı da AK Par­ti­’ye hiz­met et­tir­di. 

Mil­le­te kırk yıl­dır ken­di­le­ri­ni bu ül­ke­nin ço­cuk­la­rı­nı eğit­me­ye ada­mış di­ni bir ce­ma­at ola­rak gös­te­ren FETÖ'nün, yar­gı ve em­ni­yet­te­ki adam­la­rı tam haş­ha­şi ta­nı­mı­na ya­kı­şır bi­çim­de, ce­sa­ret­le fi­lan açık­la­na­ma­ya­cak akıl dı­şı iş­ler yap­tı­lar. Or­du­da ken­di adam­la­rı­nın önü­nü aç­mak için ade­ta bü­tün kuv­vet ko­mu­tan­la­rı­nın kol­la­rı­na ke­lep­çe ta­ka­rak kış­la­dan alıp, ko­de­se tık­tı­lar. FETÖ ya­pı­lan­ma­sın­dan ye­di­ği bu ağır dar­be ile bir asır­dır da­vu­lu si­ya­set­çi­nin boy­nu­na as­mış, tok­mak elin­de di­le­di­ği ha­va­yı ça­lan bu ve­sa­yet­çi züm­re­nin sün­gü­sü düş­tü.  
Teş­bih­te ha­ta ol­maz, din­si­zin hak­kın­dan iman­sız ge­lir der­ler ya, tam da böy­le bir şey. Evet, sa­de­ce Men­de­res de­ğil, Özal ve Er­ba­kan gi­bi din­dar po­li­ti­ka­cı­lar da de­ğil, De­mi­rel'den Me­sut Yıl­maz'a, Ece­vit'ten Çil­ler'e ka­dar se­çim­le ge­len her­ke­sin en­se­sin­de bo­za pi­şir­miş, ken­di­le­ri­nin be­lir­le­dik­le­ri çiz­gi­yi aş­tı­ğı­nı dü­şün­dük­le­ri an­da, o sün­gü­nün ucuy­la ge­ri adım at­tır­mış, at­ma­ya­nı da dar­bey­le uzak­laş­tır­mış­lar­dı. 

O gün bu­gün­dür, bu ke­si­min ya­zan çi­zen, tar­tış­ma prog­ram­la­rı­na çı­kan söz­cü­le­ri, ken­di­le­ri­ni tas­fi­ye eden FETÖ’yü bi­le­rek bü­yüt­tü­ğü­nü, hat­ta iş­bir­li­ği ha­lin­de ha­re­ket et­ti­ği­ni söy­le­ye­rek AK Par­ti­’yi ve onun ön­de ge­len isim­le­ri­ni suç­lu­luk duy­gu­su içi­ne it­me­ye ça­lı­şı­yor­lar ki, bu­nun en son ör­ne­ği­ni ön­ce­ki ak­şam bir ka­na­la çı­kan Bü­lent Arınç'ın prog­ra­mın­da gör­dük.

CHP ve­sa­yet­çi­li­ği­nin söz­cü­sü bir ga­ze­te­ci, ıs­rar­la öy­le so­ru­lar yö­nelt­ti ki, Arınç'ın bü­yük bir sa­bır ve ta­ham­mül gös­te­re­rek ver­di­ği tüm ce­vap­la­ra rağ­men bu ga­ze­te­ci bir tür­lü hır­sı­nı ala­ma­dı ve dön­dür­dü do­laş­tır­dı la­fı FETÖ ko­nu­su­na ge­tir­di. Yu­ka­rı­da da be­lirt­ti­ğim gi­bi AK Par­ti'nin da­ha se­çi­mi ka­zan­dı­ğı gün hü­kü­met bi­le kur­ma­ya fır­sat kal­ma­dan ma­ruz kal­dı­ğı dar­be teh­dit­le­rin­den do­la­yı yap­mak zo­run­da kal­dı­ğı iş­bir­li­ği bu ke­sim­de öy­le bir kız­gın­lı­ğa yol aç­mış ki, bu­za ya­tır­san so­ğu­ya­cak gi­bi de­ğil­ler. 

Bü­lent Arınç'ın 17/25 Ara­lık'tan son­ra­ki sü­reç­te FETÖ ile ya­pı­lan mü­ca­de­le­de, özet­le bu ya­pı­nın din­dar ta­ba­nı ile il­gi­li ola­rak da­ha yu­mu­şak olun­ma­sı ge­rek­ti­ği yö­nün­de­ki açık­la­ma­la­rı­nın, ken­di­si­ni Cum­hur­baş­ka­nı ile kar­şı kar­şı­ya ge­tir­di­ği bi­li­nen bir ger­çek­tir.   Bun­da ken­di­le­ri­ni re­is­çi ola­rak ad­lan­dı­ran ve AK Par­ti­’yi ik­ti­dar mü­ca­de­le­si ver­di­ği kül­fet yıl­la­rın­da de­ğil de ni­met yıl­la­rın­da keş­fet­miş, İs­la­mi du­yar­lı­lık­la­rı son de­re­ce za­yıf, hat­ta böy­le bir kay­gı­la­rı hiç ol­ma­yan ya­zar çi­zer ta­kı­mı­nın ro­lü çok bü­yük­tü. Ni­te­kim Arınç da  prog­ram­da bun­la­ra epey­ce say­dır­dı. 

Bü­lent Arınç, ah­lak­sız trol ve tro­li­çe­ler ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı bu ma­lum ki­şi­le­rin çar­pıt­ma ve kış­kırt­ma­la­rının ken­di­si ile Cum­hur­baş­ka­nı Er­do­ğan ara­sın­da mey­da­na ge­tir­di­ği ger­gin­li­ği kar­deş­lik hu­ku­ku için­de aş­ma­ya ça­lış­tık­la­rı­nı söy­le­dik­çe, ma­lum ga­ze­te­ci, söz­cü­lü­ğü­nü yap­tı­ğı ke­sim­ler adı­na ya­ra­yı ka­şı­ma­ya, deş­me­ye ça­lış­tı.

Her şe­ye rağ­men Bü­lent Arınç'ın du­ru­şu dik­ti. Geç­miş­te yap­tı­ğı ha­ta­la­rı te­vil et­me yo­lu­na git­me­den açık­ça iti­raf et­mek­ten çe­kin­me­di­ği gi­bi bu ya­pı­ya yö­ne­lik ve­ri­len mü­ca­de­le­de mağ­du­ri­yet­ler oluş­tu­rul­du­ğu ka­na­atin­den de ge­ri adım at­ma­dı ve üs­tü ka­pa­lı da ol­sa bu ko­nu­da eleş­ti­ri­le­ri­ni sür­dür­dü.  

FETÖ'nün böy­le bir işe kal­kı­şa­bi­le­ce­ği­ni tah­min ede­me­dik­le­ri­ni be­lirt­tik­ten son­ra bu­nun açık bir iha­net ol­du­ğu­nu ifa­de eder­ken ki­mi­le­ri gi­bi Er­ge­ne­kon Bal­yoz da­va­la­rı­nı da tü­müy­le ak­la­ma yo­lu­na git­me­di. Özel­lik­le Mec­lis Baş­kan­lı­ğı dö­ne­min­de ya­şa­dık­la­rın­dan ver­di­ği ör­nek­ler, TSK'da­ki dar­be­ci zih­ni­ye­tin FE­TÖ'den iba­ret ol­ma­dı­ğı­nın ye­ni­den ha­tır­lan­ma­sı açı­sın­dan önem­li idi.