Peygamberimiz; "Sizin en hayırlınız Kur'an-ı öğrenen ve öğreteninizdir." Buyururken, Hz. Ali'de Nehcül- Belâgâ da, anne babanın çocuklarına karşı öncelikli olarak üç tane görevi vardır; "Güzel bir isim koymak, Kur'an-ı öğretmek (mesajı ile birlikte) ve güzel ahlaklı olarak yetiştirmektir."   
Elhamdülillah her ilde hafızlık Kur'an kurslarımızda çok sayıda öğrenci hafız olabilmek için Kuranı hıfzetmeye çalışıyorlar. Her ne kadar öğrencisi azalsa, cazibesini kaybetmiş olsa da çok sayıda İmam Hatip orta ve Liselerinde müspet ilimlerin yanında islâmî ilimlerde verilmeye çalışılıyor. Eğer bizler gereklerini yerine getirerek çocuklarımızın değerler eğitimini alarak manevi yönden de donanımlı bir şekilde yetişmeleri konusunda bir sâyu gayret gösterebilirsek orta ve liselerde seçmeli Kur'an'ı Kerim derslerinde çocuklarımız Allah'ın (cc) kelamını, anlam ve manası ile birlikte öğrenmeye çalışacaklardır. Ülkemiz insanlarının yıllardır kaybettiği ve hasretini çektiği sevdasına kavuşması, susuz ve yağmursuz kalan toprakların suya kavuşması gibi olacaktır. Kur'an dokunduğu her şeye ve herkese Yüce Mevla'mızın nurunu yansıtır, gönüllere diriliş meşalesi yakarak şifa verir. İnsanlarımız yıllardır bunun hasretini çekti. Hiç olmazsa Kur'an ı Kerimin eğitiminin, peygamberimizin hayatının, temel dini bilgilerin okullarımızda alternatif olarak seçmeli ders olarak konulması bile, bizler sahip çıkarak gereklerini yerine getirebilirsek, mü'min gönüllere verilen bir ferahlık ve güzel bir imkân olacaktır. Bizlere düşen ise inşallah nesillerimize sahip çıkarak bu dersleri çocuklarımıza ve yakınlarımıza seçtirmek suretiyle büyük oranda sorumluluktan kurtulmaktır. Allah (cc) a ve ahiret gününe iman eden, sorumluluğunun bilincinde olan hiçbir müslüman, çocuklarının değerler eğitiminden uzak, materyalist bir düşünceye sahip tek kanatlı bir kuş gibi yetişmesini istemez. Uzun yıllardır bir türlü doğru düzgün rotasını bulamayan dini değerlerimiz, ülkemizin normalleşmeye başladığı bu süreçte her şey istediğimiz gibi olmasa da hep birlikte gayretlerimiz ile güzel şeyler olacaktır.  Çocuklarımıza, kazanımlarımıza ve değerlerimize sahip çıkabilirsek bu konularda ümit vârız inşallah 
Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza okullarda yeterli ve doğru dini bilgiler devlet eliyle verilmelidir. Bu yapılmazsa herkes kafasına göre bir din algısı oluşturur. Buda fitneye sebep olur ki inanç sömürücüleri için son derece olumlu bir ortam hazırlanmış olur. Günümüzde etrafları bin bir türlü tuzaklarla dolu olan gençlerimizi ancak manevi değerlerini öğreterek sahip çıkabilir ve onları şeytanın desiselerinden ve kötü niyetli insanların tuzaklarından koruyabiliriz. Kalp ve gönüllerinden Allah sevgisi-korkusu ve dînî değerleri çekip alır veya vermezseniz ortaya sorumsuz, bencil, sâdece kendisini düşünen, ahiret gibi bir derdi olmayan, olaylara sadece dünya penceresinden bakan, hedefsiz ve ilkesiz bir gençlik ortaya çıkar. Bu da genç nesillerimizi yoldan çıkarma, onlar üzerinden para kazanma hesapları olan, esrar, eroin gibi uyuşturucu mafyalarının oyuncağı haline getirir. Bundan da hepimizde Allah (cc) indinde sorumlu oluruz. "Kim Allah'ın iradesine teslim olursa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmış olur. O her şeyi bilen ve işitendir" (Bakara 256) 
Din sadece bir kültür değil aynı zamanda bir hayat tarzı ve yaşam biçimidir. Bunun için eğitimi de verilmelidir. Değerler eğitimini konu alan derslerde; Güzel ahlaki davranışlar, Allah ve peygamber sevgisi, doğruluk, dürüstlük, yardım severlik, kardeşlik, vatanseverlik, nezaket, görgü kuralları, sabır, aile birliğine önem vermek, adil olmak, duyarlı olmak, sorumluluğunu bilerek yerine getirmek, hoşgörü, misafirperverlik, büyüklere saygı küçüklere sevgi, beden-kalp ve gönül temizliği gibi davranışların bir hayat tarzına dönüşmesi amaçlanmaktadır. Gerekleri yerine getirilerek yaşanmayan, ahlaki kuralları hayata yansımayan ve sözde kalan bir dinin Allah (cc) indinde bir anlamı olmadığı gibi, Kur'an-ın mesajlarına baktığımız zaman, yarın mahşer günüde bizleri sorumluluktan kurtarmayacaktır. Hatta ibadetlerimizi yerine getiriyor olsak bile Kur'an ı Kerimin deyimi ile eğer ibadetlerimiz bizleri yanlışlardan alıkoymuyor, sorumluluğunun bilincin de kimlikli ve kişilikli bir kimse yapmıyor, ahlakımızı güzelleştirmiyor, heva ve heveslerimizin peşin de koşuyor isek o ibadetlerin bile çok fazla bir anlam ifade etmediğini görürüz. Mâun suresi dördüncü ayetinde "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki kıldıkları namazlarını hayatlarına yansıtmıyorlarsa" 
Ebeveynler, aile içerisinde bütün çocuklarına kız-erkek, büyük-küçük maddi, manevi ve sevgi yönünden eşit davranmalıdırlar. Eğer anne ve babalar çocukları arasında eşit davranmazlarsa çocuklar birbirine karşı haset ve kin besleyebilirler. Böylece de aralarındaki sevgi ve saygı bağları ortadan kalkabilir. Hâlbuki dinimiz, çocuklar arasında adaletli ve eşit davranmayı emretmektedir. Numan b. Beşir:?"Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravaha: 'Bu hibeye Peygamberimizi de şahit kılmazsan kabul etmeyiz' dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak Resûlullâh'a gittik. Durumu öğrenen Peygamberimiz, babama: 'Başka çocukların da var mı?' diye sordu. Evet, cevabı üzerine; 'Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?' dedi. Babam hayır deyince, Peygamberimiz: 'Allah'tan korkun, çocuklarınız hususunda adil olun' dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti." (Müslim, Hibat 13)?    
Cenabı Mevla bizleri sorumluluğunun bilincin de olan ve sorumluluklarını da yerine getirebilme gayreti içerisinde olan kullarından eylesin.