Türkiye Diyanet Vakfı Çorum Şubesi ve İl Müftülüğümüzün organizesiyle geçtiğimiz günlerde El Bab'a yardım kampanyası düzenlendi. Projenin mimarları ise Seda Seçkiner ve Mediha Taş Hocalarımız, Allah onlardan razı olsun. Giyecekten yiyeceğe, oyuncaktan boyama kitap ve kalemlerine, balondan uçurtmaya, temizlik malzemelerinden oyun parkuruna kadar akla gelen gelmeyen bir tır dolusu her türlü insani malzeme El Bab'a ulaştırıldı. Bu kampanyada 4-6 Yaş ve İhtiyaç odaklı Kur'an Kursları ile Diyanet Gençlik Merkezinde görevli tüm Diyanet personeli âdeta seferber oldu. 
Halkımızın da canı gönülden desteklediği bu kampanyaya; Sayın Vekilimiz Erol Kavuncu, Belediye Başkanımız Dr. Halil İbrahim Aşkın ve tüm Belediye Başkan Yardımcılarımız, birim müdürlerimiz, MÜSİAD, DİYANET-SEN, Deniz Feneri, Buharaevler Kadın Kültür Merkezindeki hocalarımız ve öğrencileri başta olmak üzere ve ismini sayamayacağım kişi ve kuruluşlar omuz verdiler. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Yardım tırımız İl Müftülüğümüz önünde, tüm müftülük personelinin katılımıyla gerçekleşen bir törende il Müftümüz Muharrem Biçer'in yaptığı dua ile uğurlandı. Bizler de birkaç gün sonra Müftü Yardımcımız Yıldız Üveyik Hocamızın başkanlığında Müftülüğümüze bağlı Kur'an Kurslarında ve Gençlik Merkezinde görevli hocalarımızdan oluşan 15 kişilik bir ekiple ve Çorum Belediyemizin bizlere tahsis ettiği bir araçla buradan gönderilen yardımların dağıtımına nezaret etmek amacıyla El Bab'a gittik.
Çoban Bey sınır kapısından geçtiğimizde savaşın çirkin ve yıkıcı yüzü ile hemen karşılaştık. Yol boyunca özellikle elektrik direklerinin hâli bile içler acısıydı. Uçaklarla vurulan direkler iki büklüm bir vaziyette adeta can çekişiyordu. Zulmün resmi bu kadar net bir şekilde karşımızdaydı ve tüm elektrik hatları tahrip edilmişti. Yol güzergâhında içinden geçtiğimiz yerleşim yerlerinde de yer yer bombalanmış, yıkılmış, yanmış binalar da bizlere burada yaşanılan dramın açık ispatı gibiydi. Kimi insanların yüzlerindeki tedirginlik, gözlerindeki korkuya rağmen kimilerinde de rutine dönüşmüş garip bir hal vardı. Motosikletle oradan oraya gidenler, arkası başka önü başka araçlar, mazot tankları, araba mezarlıkları, adeta kadavra sergiler gibi sökülmüş motor gövdeleri bir dramın dilsiz satırları gibi okunmayı bekliyordu. Bunca iç karartan manzaranın yanında hayattan kopmayan çocukları da görmek insana biraz olsun ümit veriyordu. Kimi üç beş koyunun peşinde çoban, kimi babasının sürdüğü motosikletin önünde direksiyona tutunmuş etrafına gülücükler saçmakta, üç beşi bir topun peşinde neşe dolu kahkahalarla koşturmaktaydı.
El Bab'da Diyanet Merkezini, Halk Eğitim Merkezini, Türk Hastanesini ve çadırlarda yaşayan insanları ziyaret ettik. Çocuklarla beraber olduk. Hediyelerimizi takdim ettik. Çorum'dan El Bab'a uzanan bu yolculukta halkımızın yüreklerini, sevgisini ulaştırdık bu yetim diyara. Aslında yaptığımız şey karınca misaliydi. Hani karınca ağzında bir yaprak ve üzerinde bir damla su ile telaşla bir yere koştururken sormuşlar: "Nereye böyle?" diye. O da "Hz. İbrahim'i ateşe atmışlar. O ateşi söndürmek için su götürüyorum." demiş. Gülmüşler ve demişler ki "senin ağzında taşıdığın bir damla su ile o koca ateş söner mi? Boşuna uğraşıyorsun." Karınca işte o zaman tarihi cevabını vermiş. "Ben de biliyorum bu bir damla ile o koca ateşi söndüremeyeceğimi. Ama hiç olmazsa safımı belli ediyorum." İşte bizler aracılığı ile o diyara yüreklerini seferber eden Çorum halkı, Çorum Müftülüğü, Türkiye Diyanet Vakfı Çorum Şubesi, Belediyemiz, Müftülüğümüzün fedakâr personeli ve onları temsilen yola çıkan bu bir avuç gönüllünün yaptığı da safını belli etmekten başka bir şey değildir. Yoksa bir tır dolusu malzeme ile onların derdine derman olmak imkânsızdır. 
Rabbim oradaki insanlara yardımcı olsun. Umarız en kısa zamanda bu emperyalist savaş biter ve bu insanlar da huzura, aşa, işe kavuşurlar.