Su: üze­ri­ne şar­kı­lar, tür­kü­ler, gü­zel söz­ler söy­len­miş, sa­yı­sız ya­zı­lar ya­zıl­mış, can­lı­la­rın ya­şa­ma­sı için ha­ya­ti öne­me sa­hip en önem­li ni­met­ler­den bi­ri­dir. Su­yun al­ter­na­ti­fi yok­tur. En kü­çük can­lı or­ga­niz­ma­sın­dan en bü­yük can­lı var­lı­ğa ka­dar bü­tün bi­yo­lo­jik ha­ya­tı ve in­san fa­ali­yet­le­ri­ni ayak­ta tu­tan su­dur. Su ha­yat­tır, sağ­lık­tır, fe­rah­lık­tır, ge­le­cek­tir. Dün­ya ya gö­zü­nü açan be­bek an­ne­si­nin ku­ca­ğın­da ken­di­ni su­da bu­lur. Yi­ne ecel ge­lip dün­ya­dan uk­ba âle­me gö­çüp gi­der­ken te­ne­şir tah­ta­sın­da ken­di­si­ni su­da bu­lur. Su­suz ha­yat dü­şü­nü­le­mez. Su­suz ka­lan bir be­den de böb­rek­ler 40 -50 sa­at ge­çin­ce su su di­ye alarm ver­me­ye baş­lar. Dün­ya da ki su­la­rın % 2,5'i tat­lı su­dur. Bu­nun da % 70'i bu­zul­lar­da, top­rak­ta, at­mos­fer­de, ye­ral­tı su­la­rın­da bu­lu­nur ve kul­la­nı­la­maz du­rum­da­dır. Dün­ya nü­fu­su­nun hız­la at­ma­sı­na mu­ka­bil su kay­nak­la­rı sa­bit ol­du­ğun­dan her ge­çen gün su ih­ti­ya­cı bi­raz da­ha at­mak­ta­dır. Özel­lik­le son 30 yıl­da ar­tan dün­ya nü­fu­su ve bu­na bağ­lı ola­rak olu­şan su ta­le­bi, kü­re­sel bir su kri­zi­ni gün­de­me ge­tir­miş­tir. 'Ge­le­cek­te sa­vaş­lar su yü­zün­den ola­cak olup en risk­li yer ise Or­ta­do­ğu'dur. ABD'nin po­li­ti­ka­sı dev­let­le­ri kon­trol için ener­ji­yi, in­san­la­rı kon­trol için iç­me su­yu­nu kul­lan­mak­tır' (Ka­nal A) Bir araş­tır­ma­ya gö­re, dün­ya nü­fu­su 19. Yüz­yı­la oran­la 3 kat at­ma­sı­na rağ­men, su kay­nak­la­rı­nın kul­la­nı­mı 6 kat at­tı­ğı be­lir­til­miş­tir. ''Sı­za sı­za göl olur / Akar gi­der yol olur / Bu­gün su­yu­nu is­raf eder­sen / Ge­le­cek­te to­run­la­rın su­suz ka­lır' sır­rın­ca şim­di­den top­ye­kün bi­linç­len­me sağ­lan­maz­sa 2050 ve­ya 2100 yı­lın­da Tür­ki­ye'yi çok cid­di bir su kri­zi mü­ca­de­le­si bek­le­mek­te­dir.
De­de­le­ri­mi­zin an­lat­tı­ğı­na gö­re es­ki­den şe­hir­ler­de ve özel­lik­le köy­ler­de kış­lar çok çe­tin ge­çer, dağ­la­ra 1 met­re­nin üze­rin­de kar ya­ğar­mış. Bu du­rum­da hay­van­la­rı­nı ahır­dan, ağıl­dan bir iki ay çı­ka­ra­ma­dık­la­rı olur­muş. Her kö­şe ba­şın­da eş­me­ler bu­lu­nur, çay­lar­dan gü­rül gü­rül su­lar akar, ya­ğan ka­rın ilk­ba­har­da eri­me­ye baş­la­ma­sıy­la ge­len sel­ler­den de­re­ler­de kar­şı­ya geç­mek pek müm­kün ol­maz­mış. Şim­di kö­ye git­ti­ği­miz­de, or­man kö­yü ol­ma­sı­na rağ­men bı­ra­kın dağ­da ba­yır­da kö­şe baş­la­rın­da­ki eş­me­le­ri, köy mey­da­nın­da­ki ko­ca ko­ca su oluk­la­rı­nı, bir za­man­lar üs­tün­den kar­şı­ya zor ge­çi­len de­re­ler­de­ki su­la­rın bi­le ku­ru­muş ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz. Va­tan­da­şın te­mel ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­ya­cak su­yu her za­man bu­la­ma­dı­ğı­nı ve bu işin so­nu­nun pek hay­ra ala­met ol­ma­dı­ğı­nı köy­de ika­met eden yaş­lı­la­rı­mız­dan din­li­yo­ruz. Hat­ta ba­zı köy­le­ri­mi­ze tan­ker­le ta­şı­ma su tak­vi­ye­si ya­pıl­dı­ğı­nı öğ­ren­di­ği­miz­de di­yo­ruz ki; her şe­yin so­nu ol­du­ğu gi­bi el­bet­te su­yun­da bir so­nu var­dır. 'De­rin bil­gi ra­hat­sız­lı­ğı, ra­hat­sız­lık­tan ön­ce; teh­li­ke­yi teh­li­ke­den ön­ce; yı­kı­mı, yı­kım­dan ön­ce; fe­la­ke­ti, fe­la­ket­ler­den ön­ce gö­re­bil­mek­tir.' Bu ne­den­le, 'de­de­le­rin ha­ta­sı­nı to­run­lar çe­ker ve­ya bir nes­lin ka­de­ri­ni bir ön­ce­ki ne­sil ta­yin eder' mi­sa­li ge­le­cek­te to­run­la­rı­mı­zın su­suz­luk­la baş ba­şa kal­ma­ma­sı için bu­gün­den te­zi yok top­lum­sal se­fer­ber­li­ğin baş­la­tıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­yo­ruz. Yok­sa 'bah­çem ka­dar yağ­mur, pen­ce­rem ka­dar gü­neş, ben gü­nü­mü gün ede­rim, ge­le­cek­ten ba­na ne kar­deş' der­sek ya­rın çok geç ola­bi­lir.  
Biz ener­ji kay­nak­la­rı­nı hoy­rat­ça kul­la­nır­sak biz­den son­ra­ki­ler ne ya­pa­cak di­ye her fert ken­di­ni mut­la­ka sor­gu­la­ma­lı. 'Ön te­ker­le­ği ar­ka te­ker­lek ta­kip eder' he­sa­bı ön­ce res­mi ku­rum­lar ör­nek ol­ma­lı. Aka­bin­de ai­le­den baş­la­mak üze­re top­lu­mun her ke­si­min­de sa­mi­mi du­yar­lı­lık oluş­ma­lı. İş­te si­ze Ja­pon­ya'dan çar­pı­cı bir ör­nek; 
Ja­pon­ya'da ev­de kul­la­nı­lan su­lar bir ara üc­ret­si­ze dö­nüş­tü­rül­dü­ğün­de, ül­ke ge­ne­lin­de­ki kul­la­nı­mı­nın bü­yük oran­da düş­tü­ğü göz­len­miş­tir. Se­be­bi araş­tı­rıl­dı­ğın­da; Ja­pon hal­kı­nın; '' Ön­ce­den kul­lan­dı­ğım su­yun üc­re­ti­ni ken­dim ödü­yor­dum. Bu du­rum­da sa­de­ce ken­di­me kar­şı so­rum­lu­lu­ğum var­dı. Şim­di ise be­nim adı­ma dev­le­tim ödü­yor. Do­lay­sıy­la be­nim so­rum­lu­lu­ğum bir kat da­ha art­tı. O hal­de; da­ha çok dik­kat et­me­li­yim. Çün­kü ben ge­rek­siz ye­re faz­la har­car­sam ge­le­cek­te dev­le­tim sı­kın­tı­ya gi­rer ve is­te­se de ba­na sa­hip çı­ka­maz. Ben mağ­dur olu­rum. Bu ne­den­le dev­le­ti­min sı­kın­tı­ya düş­me­me­si için su kul­la­nı­mım­da be­nim da­ha çok has­sa­si­yet gös­ter­mem la­zım­dır' di­ye dü­şün­dü­ğü or­ta­ya çık­mış­tır. Al­lah aş­kı­na bir ba­kın. Din­le­ri, dil­le­ri uy­mu­yor la­kin şu top­lum­sal du­yar­lık­la­rı tak­di­re şa­yan­dır. Ya biz­ler, ''Yi­yi­niz, içi­niz fa­kat is­raf et­me­yi­niz. Çün­kü Al­lah is­raf eden­le­ri sev­mez'' (Araf su­re­si) ''Ne­hir ke­na­rın­da bi­le ab­dest alır­ken is­raf et­me­yi­niz'' di­yen bir di­nin men­su­bu­yuz. Âmâ ge­lin gö­rün ki, en ba­si­ti şa­dır­van­da ab­dest alan ha­cı am­cam çeş­me­yi son ayar açıp şa­rıl şa­rıl akı­tı­yor. Na­maz için ca­mi­ye gir­di­ği­miz­de ilk ge­len ce­ma­at bir düğ­me­ye ba­sı­yor gün­düz gö­zü­ne ma­şal­lah 5 ta­ne flor­san lam­ba bir­den ya­nı­yor. Kö­yün üst ta­ra­fı­na su çık­maz­ken alt ta­raf­ta­ki va­tan­da­şım top­ra­ğın al­tı­na giz­le­di­ği hor­tu­mu bah­çe­si­ne ge­ce­nin ahi­rin­de tu­tu­yor. Ve­ya apart­man gö­rev­li­si­nin su üc­re­ti­ni apart­man ödü­yor­sa % 90 her­kes­ten faz­la ge­li­yor. Di­ğer ta­raf­tan res­mi ku­rum­lar­da kı­şın ka­lo­ri­fer pe­te­ği­nin aya­rı­nı kıs­mak ye­ri­ne pen­ce­re­yi aç­ma­yı adet edi­nen sev­gi­li ka­mu gö­rev­li­le­ri­ni gö­rü­yo­ruz. Bu ör­nek­le­ri say­mak­la bi­ti­re­me­yiz. O hal­de söy­ler mi­si­niz ba­na, ne­hir ke­na­rın­da bi­le ab­dest alır­ken ta­sar­ru­fa ri­aye­ti em­re­den di­nin mu­ha­tap­la­rı ola­rak ve­ba­li­miz han­gi saf­ha­da?
Fa­kir­lik gel­me­den ön­ce zen­gin­li­ğin, has­ta­lık­lar gel­me­den ön­ce sağ­lı­ğın, yaş­lı­lık gel­me­den ön­ce genç­li­ğin, meş­gu­li­yet gel­me­den ön­ce boş vak­tin kıy­me­ti­ni bil­mek adı­na; su­dan - ener­ji­ye, genç­lik­ten - sağ­lı­ğa, özel­den ge­ne­le doğ­ru he­sap ede­rek  '' ben be­ni dü­şü­nü­rüm de­mek ye­ri­ne; ben be­nim­le be­ra­ber tüm dün­ya­yı dü­şün­mek zo­run­da­yım ''  di­ye­bil­me­li­yiz. Ge­le­cek­te de ya­şa­na­bi­lir bir dün­ya için ha­ya­tın her saf­ha­sın­da is­raf­tan ka­çı­nıp, ta­sar­ru­fa ria­yet et­mek zo­run­da­yız.  Bu nok­ta da köy­ler­de­ki su­la­ma ka­nal­la­rı­nın mo­der­ni­ze edil­me­si, ev­le­re su sa­yaç­la­rı kon­ma­sı gi­bi dev­le­ti­mi­zin ya­pa­ca­ğı iş­le­rin ya­nın­da en önem­li­si ya­pı­lan uya­rı­la­ra va­tan­daş ola­rak top­ye­kün ria­yet edil­me­li ve en alt bi­rey­den üst yö­ne­ti­ci­ye ka­dar İS­RAF ke­li­me­si ya­şam tar­zı­mız­dan si­lin­me­li­dir. Bu­nun için ta­bi­ri ca­iz­se in­san­lar ya Al­lah'tan ya da dev­let­ten ger­çek ma­na­da kork­ma­lı. Da­ha doğ­ru­su bu kor­ku sev­gi­ye da­yan­ma­lı. Bu­nu be­ce­re­bi­lir­sek ina­nı­yo­rum ki; Tür­ki­ye bir Tür­ki­ye da­ha ola­cak­tır. Bu po­tan­si­yel bi­zim özü­müz­de mev­cut­tur. Sa­de­ce cid­di bir sil­kin­me­ye ih­ti­ya­cı­mız var. İnan­maz­sa­nız bir de­ne­yin. 
 Ata­la­rı­mı­zın de­di­ği gi­bi 'ta­şı­ma suy­la de­ğir­men dön­mez'. Çi­le­yi de­de­le­ri­miz çek­ti. Biz ar­tık eh­li ke­yif ol­duk. Köy­ler­de ve şe­hir­ler­de ra­hat­lı­ğa alış­tık. Al­lah ko­ru­sun çok de­ğil 6 ay su sı­kın­tı­sı çek­sek dün­ya zin­dan olur. Dep­rem son­ra­sı ya­şa­nan bir­kaç gün­lük sı­kın­tı­ya da­ya­na­mı­yo­ruz. 'Ne­re­de bu dev­let di­ye!' hay­kı­rı­yo­ruz. Her şey­den ön­ce tek­no­lo­ji­nin ra­hat­lı­ğı­na alı­şan ha­nım­la­rı­mız is­yan eder. Bin bir tür­lü has­ta­lık­lar mey­da­na ge­lir. En ba­si­ti şe­hir­ler­de ih­ti­yaç gi­der­mek için gi­re­cek umum­ha­ne bu­la­ma­yız. Bu­gün Af­ri­ka'da su­suz­luk ne­de­niy­le ço­cuk­lar sı­fır tı­raş edi­yor, nem­li hav­luy­la ban­yo yap­tı­rı­lı­yor. Ge­ri­si­ni va­rın siz dü­şü­nün. Ener­ji kay­nak­la­rı­mı­zı ho­var­da­ca te­lef et­ti­ği­miz­de ya­rın ay­nı ko­nu­ma düş­me­ye­ce­ği­mi­zin ga­ran­ti­si­ni ve­re­bi­lir mi­si­niz? El­bet­te ve­re­mez­si­niz. O hal­de ge­lin hep be­ra­ber geç kal­ma­dan, ola­sı afet­le­re kar­şı so­run­lu de­ğil so­rum­lu­lu­ğu­nun bi­lin­cin­de olan bir top­lum ol­ma yo­lun­da emek ve­re­lim. Bi­linç­len­me zin­ci­ri­ni kır­mak ye­ri­ne bir hal­ka da biz ol­ma­ya ça­lı­şa­lım. 'Her bol­lu­ğun bir kıt­lı­ğı olur - su­yu­nu sa­kın is­raf et­me ne olur' eşe dos­ta hay­kı­ra­lım. Çün­kü:
'Su ni­met de­mek  /  ni­me­te hür­met ge­rek / he­pi­mi­zin gö­re­vi su­yu is­raf et­me­mek'