Bendeniz 1972-1973 yıllarında Çorum İmam-Hatip Lisesi 1.Sınıfta iken Milli Selamet Partisi Gençlik kollarında Milli Görüş fikriyatını ve Erbakan Hocayı tanıdığım için öncelikle kendimi bahtiyar hissediyor ve Allah'a şükrediyorum. Bu davada bize de hizmetkârlık yolunu açtığı için Muhterem Erbakan Hocama da Allahtan gani gani rahmet diliyorum.
Aşağıda yazacağım satırlar 1972'de tanıdığım genç, dinamik, yiğit Erbakan ile vefatından dört ay önce Öğ-Der (Şuurlu Öğretmenler Derneği) Şube Başkanları toplantısına iki kişinin yardımı ile gelerek bize şuurlu öğretmenin nasıl olması gerektiğini anlatan Erbakan arasında, kendi ifadesiyle "takatinin sonuna kadar malıyla canıyla cihat eden bir Müslüman olarak anılmak isterim " diyen mücahid, çalışkan dinine ve milletine kendini adamış, beli bükülse de bileği bükülmeyen, zulme boyun eğmeyen, dünya Müslümanlarının hamisi, siyonizmin pençesindeki bütün insanlığın savunucusu, büyük devlet adamı, Milli Kahraman Erbakan'ın bir makaleye sığmayacak kadar mücadelesinin özetidir. 
Erbakan ağır ceza reisi bir babanın evladı onun terbiyesiyle büyümüş. Kendisini maddi ilimler sahasında iyi yetiştirmiş dünyada kendisinden söz ettiren ender bilim adamlarından olmuştur. Gerek Türkiye'de gerek yurtdışında makine mühendisliği dalında yaptığı çalışmalar yapmış ve makine profesörü olmuştur. Onunla ilgili 90'lı yıllarda Uğur Dündar'ın İşte Hayatınız isimli TV programında Alman Meclis Başkanının "Erbakan siyasete girmeseydi bilim adamı olarak heykeli dikilirdi" sözü dünyada tanınırlığını teyit eder. İslami ilimler ve manevi sahada da kendisini yetiştirmiş Abdülaziz Bekkine, Mehmet Zahid Kotku gibi büyük âlimlerin rahle i tedrisinde bulunmuştur. Onda yılmayan bir irade ve azim vardı. Bir günde 4 ayrı yerde miting yapıp konuştuğunu, gece geç vakitlere kadar çalıştığını, gecesini bir derviş gibi ibadetle geçirdiğini en yakınlarından dinliyor ve okuyoruz.
Lozan anlaşmasında görev alan Hayım Nahum doktrini istikametinde fert ve toplum hayatından sökülüp atılmaya çalışılan İslamı,  Milli Görüş hareketini başlatarak yeniden bu milletin gündeminde ve gönlünde canlı hale getirmiştir. O siyonizmin ırkçı emperyalizmin yerli işbirlikçi unsurlarının bütün oyunları bozmayı başarmıştır. Müslümanlara batının peşine takılmamayı öğretmiş, uyuyan devi uyandırmıştır.
Siyasete girmeden önce Gümüş Motor girişimi ile yerli kalkınmanın fitilini ateşlemiş yerli otomobil fikriyatının ilk tohumlarını atarak Devrim arabasının ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu fikirlerini siyasi sahada da sürdürmüş ve maddi manevi kalkınma için bir taraftan ağır sanayi hamlesiyle ülkeyi fabrikalarla donatırken diğer yandan " Önce Ahlak ve Maneviyat" diyerek İmam-Hatip Liseleri ve Kuran Kursları açarken bu hedeflerine ulaşmak istiyordu. Bu şekilde ülke kalkınacak " Yaşanabilir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya " kurulacaktı. Çünkü Erbakan elli yıl, yüz yıl sonrasını planlayan bir devlet adamıydı.
1955 yılından itibaren Türklerin yaşadığı Kıbrıs adasında Rum örgütlerinin vatandaşlarımıza karşı yapılan şiddet eylemleri başlamıştır. Bunun üzerine Türkiye adaya müdahale etmek istemiş. Birincisi; 1964'de teşebbüs edilmiş çıkarmaya gemilerimiz (ABD Başkanı Johnson mektubuyla) Akdeniz'in ortasından geri dönmek zorunda kalmış Kahraman Türk Ordusunun itibarı zedelenmiştir. İkincisi; 1967'de teşebbüs edilmiş ve sadece karşı tarafa verilen ihtar ile yetinilmiştir. 1974 yılında kurulan MSP-CHP koalisyonunda hükümetinde Erbakan Başbakan Yardımcısı iken 20 Temmuz 1974 tarihinde 1699 Karlofça Anlaşmasından beri ilk kez toprak alınan 
Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirmiştir. İki gün sonra BM ateşkes ilan etmiş harekât durmuş ancak Erbakan BM kararına rağmen adanın tamamını almayı istemiş ama koalisyon ortağı Ecevit'i razı edememişti. Hatta bu konuyu rahmetli Ecevit bir konuşmasında "Ortaklarımız fetih hayali içindeydi" ifadesiyle teyit etmiştir. Bunları merak edenler o günün gazetelerinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan i ile Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ile Erbakan arasında geçen konuşmalara okuyabilir ve komutanların hatıralarına inceleyebilirler. Bugün Kıbrıs'tan ve Mavi vatandan bahsediliyorsa oralarda sondaj çalışmaları ve araştırmalar yapılıyorsa bu Milli Kahraman ve son Osmanlı Erbakan'ın sayesindedir. 
Aynı koalisyonunda hükümet protokolüne İmam-Hatip okulları ve Kuran Kurslarının açılışını koymuş sonraki dönemlerde de bu işlerin takipçisi olmuştur. Daha sonra kurulan Milliyetçi Cephe hükümetlerinde de aynı politikaları devam ettirmiştir. Böylece ilk defa 1975-1976 öğretim yılında İmam-Hatip Lisesi mezunlarına edebiyat kolu diploması verildi ve üniversitenin her bölümüne girme hakkı kazandı. Üniversite yıllarımda (1977-1981)  MTTB Bursa Ortaöğrenim Komitesi başkanı idim.80 öncesi olaylarda Anadolu'nun samimi ve saf gençleri kışkırtıcı ajanlar ve derin devlet vasıtası ile vatan kurtarmak adına hayatları heba olmuştur ancak Erbakan hoca kendi kitlesini olaylardan uzak tutmuştur. Şimdi de aynı olaylar tezgâhlanmaya çalışıyorlar bu oyunlara düşmemek gerekir.
12 Eylül 1980 darbesi ile ülkemizde tüm siyasi partiler kapatıldı ve liderleri siyasi yasaklı hale getirildi. Erbakan 1987 yılına yapılan referandum ile yasakların son bulması ile siyasi arenaya geri döndü. 1983 yılında kurulan Refah Partisi ile mücadelesine devam etti. 1989 yerel seçimlerinde başlayan yerel seçim başarısı 1994 yerel seçimlerinde de sürdü ve Refah Partisi başta İstanbul ve Ankara olmak üzere onlarca ilin belediyesini kazandı. Yerelde yapılan efsane hizmetler Çorumda bizim de şahit olduğumuz üzere millet nazarında Refah Partisine olan ilgiyi artırdı ve 1995 genel seçimlerinde Refah Partisi en büyük parti oldu. 1996 yılında kurulan 54.hükümette Başbakan olan Erbakan millete sözünü verdiği Adil Düzen, Gelirde Adalet sözlerini yerine getirmek üzere memur, işçi, emekli maaşlarına yüzde 130 u aşan zamlar yaptı. Çiftçiler için zirai ürün alım fiyatlarına yüksek zamlar yaptı. Denk bütçe hedefi için çalıştı. Bunun yanında İslam Birliğinin ilk adımı olan D-8 teşkilatını kurdu. Erbakan iktidarda İsrail tarafından Filistin'e bir tek füze dahi atamamışlardır çünkü onlar hocayı biliyorlardı hocanın heybetinden bacakları titriyordu.
Bunları gören dış mihraklar ve yerli işbirlikçiler kamuoyunda 28 Şubat süreci olarak bilinen MGK kararları ile Erbakan hükümetine bir nevi darbe yaptılar. Asılsız iddialar ve iftiralar sonucu Erbakan ve arkadaşlarını hükümetlerden uzaklaştırıldı Refah Partisi kapatıldı ve Erbakan ve ekibi siyaseten yasaklandı.  Ama Erbakan ve dava arkadaşları yılmadı budandıkça filiz verdi. Son nefesine kadar hak bildiği davaya hizmet etti. 
Bugün onun yolunda onun kurduğu ve öncülük ettiği her sahada faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları var. Milyonlarca Erbakan var. Bugün ülkemizde, Ortadoğu'da ve dünyada yaşanan olaylar bakılınca hocanın haklılığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Biraz da insanın şöyle diyesi geliyor. Bu zulümler savaşlar gözyaşı ve açlık olmasa idi de Erbakan haklı çıkmasaydı. Allah dünyada herkese yetecek kadar nimet vermiştir ama Siyonizm ırkçı emperyalizm bunları biz sömüreceğiz biz efendi siz köle olacaksınız diyorlar tüm insanlığa. Erbakan buna karşı çıkıp Adil Düzen, İslam Birliği hedefleri ile millete hizmet etmiştir. 
Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat, 27 Şubat 2011'de hocamızın vefatıyla sona ermiştir. Artık 27Şubat var. Rahmetli sağlığında olduğu gibi bizim de katıldığımız cenazesinde milleti birleştirmiştir. Erbakan görevini yaptı sevgilisine kavuştu bize kutsal bir dava bıraktı. Bize düşen takatimizin sonuna kadar mücadele etmek ve davayı iyi anlayıp insanlarımıza anlatmaktır. Bu dava sayıyla ölçülmez. Zaferden değil seferden sorumluyuz. Ben bu davaya oy için değil Allah rızası için çalışıyoruz.
Mekanın cennet makamın  âli olsun güzel adam Erbakan Hocam..