Toplum olarak kervanı hep yolda düzeriz. Çok da severiz kervanı yolda düzmeye. Tembelliğimizden midir, işe bir an önce başlama gayretimizden midir bilinmez ama bu söz hayata bakış açımızı yansıtması açısından önemlidir.
Bir konuya tam hazırlık yapmadan yola koyulmak, işe girişmek anlamında kullanılan bu deyim Türk toplumunun nerede ise hayat felsefesi durumundadır.
Hele bir başlayalım da, arkası gelir cümlesini çok duyar olmuşuzdur.
Büyüklerimiz başta olmak üzere hele bir dur bakalım hazırlıklarını tamamladın mı diye sormazlar. Bunun sebebi de kervan yolda dizilir atasözünün onlardan bize miras kalmış olmasından kaynaklanıyor olsa gerekir.
Kervanı yolda düzelim derken çıktığımız yolda bu defa aksiliklerle karşılaşmamız da kaçınılmaz olmaktadır. Bu defa da bu aksiliklerle uğraşırken zaman kaybederiz, enerjimizi kaybederiz. Hatta çok daha kıymetli kaybettiklerimiz bile olur.
Kabul etmemiz lazım, konu ne olursa olsun biraz aceleci bir milletiz. Bu acelecilik iş hayatımızda da fazlasıyla var. Tam Türk işidir kervanı yolda düzmek. Bunun sosyolojik sebebi ya da sebepleri muhakkak vardır.
Hayatın her alanında bir gazla işe başlayan Türk insanı bu sözle yola koyulur. Evlilikte, iş kurmada, siyasette, tesisleşmede... Hep aynı şey olur. Hele bir başlayalım, gerisini sonra düşünürüz zihniyetiyle yola çıkılır.
Bu düşünce aslında yapmak istediğimiz iş için gerekli hazırlıkları yapmadığımızı, bir planımızın olmadığını kabul etmenin bir yoludur. Oysa planlama, yola çıkmadan önce gerekli olan tüm kaynakların ve araçların belirlenmesi için çok hayati bir süreçtir. Yani yapılacak eylemlerin geleceğinin önceden belirlenmesidir.
Kervanı yolda düzmek, girişimci ruhunu yansıtsa da ilerleyen günlerde başarısızlıkla sonuçlanma ihtimali yüksek bir anlayıştır.
Kervanı yolda düzme noktasındaki başarımızı ise ayrı bir tartışma konusudur. Ne kadar başarılı olduğumuz da aslında ortadadır.
Türk gibi başlamak deyince aklımıza; Heyecan, girişimcilik, tez canlılık, enine boyuna düşünmeden balıklama dalma, özgüven, hırs, samimiyet gibi daha pek çok sıfatı peşpeşe sıralayabiliriz.
Ve hiçbiri de bize yabancı gelmez. Çünkü millet olarak ilk olmayı seviyoruz...
Bizim, genelde içimiz dışımız bir. Düşünerek, hesaplayarak, sonu nereye varır diye kılı kırk yararak değil, hissettiğimiz gibi konuşuruz. Olayları ve kişileri hep duygusal yanımız ağır basarak yorumlarız.
Ve bu yüzden başımız da beladan kurtulmaz.
Bunun sonucunda da "Amerikalı gibi düşün, Japon gibi planla, Türk gibi başla, Alman gibi sürdür, İngiliz gibi bitir." deyimi de maalesef cümlelerimiz arasına yerleşmiştir.
Devam edenler yok mudur? Vardır elbet. Hedeflerine ulaşmakta kararlı olanlar, emellerine nail olmayı gerçekten isteyenler zorluklara karşı başarma çabasını sürdürenlerdir. Onlar bilirler ki sonuca varmakta azim ve kararlılık şarttır.
Doğru ve sağlıklı bir planlama yapmadan çıktığınız her yol için bu defa Cem Karaca'nın şarkısına yansıyan "Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" demeye mahkûm kalacaksınızdır.
Ampulün icadı için 999 kez hata yapmasına rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz? Sorusuna Edison şu cevabı vermiştir:
- Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu.
Graham Bell ise , "Başarının sırrı her şeyden önce hazırlıktır" der.
Gerge S. Patton ise "Üzerinde hemen çalışılabilecek bir plan, haftaya hazır olacak mükemmel bir plandan daha iyidir."
Meşhur Çinli komutan ve stratejist Sun Tzu da "Kazanan savaşçılar önce kazanırlar sonra savaşa giderler. Kaybedenler ise önce savaşa giderler ve sonra nasıl kazanacaklarını düşünürler.
Henüz bitiş çizgisine ulaşmamışsanız Türk gibi başlamanız sizi hedefinize ulaştırmayacaktır. Çünkü kervan yola düzülmüş olsa da henüz kervan hedefine ulaşmamış demektir.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…