GELİN-KAYNANA BERABER DURMA: Önceden köyde vatandaş oğlunu evlendireceği zaman öncelikle ona evinden bir oda ayarlamaya çalışırdı. Yani gelecek gelin hanıma bir oda düşüyorsa dünürlüğe gitmek için bir problem yok demekti. Zaten kız tarafından da 'şayet bu hayır iş olacaksa benim kızım ayrı bir eve gelin girsin' demek gibi lüksü yoktu. Dolaysıyla normal karşılanıyordu. Bu nedenle köy yerlerinde ekseriya gelin değil GELİNLER kaynanalarıyla beraber kalırlardı. Yani iki katlı ahşap olan bir evde 3-4 tane gelin bir arada kalabilirdi. Gelin hanımın düğünde bayramda özel misafiri kız kardeşi, erkek kardeşi geldiğinde evde boş oda bulunmadığı için kendi yatak odasında yatırmak zorunda kalırdı. En önemlisi de gelin odasında banyo ihtiyacı için tereci tabir edilen bölümün bulunmasıydı.
Bu tür evlerde ekseriya otoriter bir kayınpeder veya kaynana bulunmaktadır. Yoksa zaman zaman önceki sonraki gelinler arasında kıskançlıklar oluşur, işler pek yolunda gitmez. Bunu hisseden kayınpeder veya kaynana gelinleri - oğlanları hizaya dizer gerekli ikazı yapıp gerektiğinde yumruğunu sedirin üstüne vurar ve gelecek oluşabilecek olası kopmaları önlerdi. Kimse de buna karşı gelemezdi. Daha doğrusu oğlanlar hep anne- babayı dinlemek zorundaydı. Hanımına destek vermesi hoş karşılanmaz hemen ' KARIN SENİ BİZDEN AYIRMAK İSTİYOR' diye yaygara (dedi kodu) kopardı. Gelin hanımlar bu nokta da anne- babalarından da pek yardım göremezler ve 'kızım zamanında biz çok çektik sizde çekeceksiniz' cevabıyla karşılaşırlardı.
Sahi şimdi imkânlarımız çoğaldı. Geniş geniş daireler içerisinde boş duran odalar var ama gelin kaynana beraber kalan kaç kişi var? Hem ekonomik olması hem de hayatı tanıması açısından buna destek verecek anne - baba hiç çıkar mı? Önemli değil çorba yesinler ama dış kapının anahtarı ceplerinde müstakil bulunsun mu? Deriz. Bırakın AYNI EVDE, AYNI APARTMANDA KALMAYI AYNI ŞEHİRDE BİLE KALMALARINA PEK SICAK BAKMAYIZ. Özellikle gelin hanımın anneleri şayet gelin - damat memursa ve tayin isteyecekse çaktırmadan ' aynı şehri seçmeyin' diye tembih ederler. Ama buna rağmen boşanmalar eskiye nazaran kıyaslanmayacak kadar artış göstermektedir. Aslında bu konuların üzerinde kafa yorulması lazımdır diye düşünüyorum. İsterseniz sizlerde birazcık düşünün. Eksisi mi yoksa artısı mı var? İşin bir gerçeği de ne gelinler eski gelin - ne de kaynanalar eski kaynana.. İmkânlar daha iyi lakin diyaloglar biraz avara…
Vesselamdarbı mesel haline gelmiş bir söylem var ''Zor bulan kolay mutlu olur - Kolay bulan zor mutlu olur'' Veya 'her şey var bir şey yok stresteyim dostum streste' diye haykırıyoruz.
KAYINPEDERE GELİNLİK YAPMA: Her yerin kendine has örf ve âdeti vardır. Bu örf ve adetlerin yansıması olarak bayanlar ve özellikle yeni gelinler biraz daha içe kapalı ve arka planda durmak zorundaydı. Ön planda olanlar yadırganır hoş karşılanmazdı. Bu bağlamda evlenen ve kayınpederiyle aynı evde kalan gelinler çok mecbur kalmadıkça kayınpederine konuşmazdı. Yapacağı hizmetleri sessizce yerine getirirdi. Buna da köy diliyle 'gelinlik yapma' denirdi. Bu süre ortalama altı aydan başlayıp 3-5 seneye kadar uzayabilirdi. Daha doğrusu çoluk çocuğa karıştıktan sonra gelin hanımlar yavaş yavaş 'artık bu evin bir bireyi de benim' demeye başlardı.
Sahi şimdi durum nasıl? Bazen kayınpederler gelinlere karşı konuşamıyor desek yanılmış olur muyuz? Olmayız olmayız, rahatça haykırın efendim! Çünkü gördüğümüz örnekleri var…
KAYINPEDERİN YANINDA GELİNİN YEMEK YEMEMESİ: Yeni gelinler kayınpederin olduğu sofrada yemek yemezdi. Sofrayı hazırlar ama kendisi ya diğer odada ya da kayınpeder yemekten kaktıktan sonra yerdi. Yani halk tabiri ile eskiden köylerde kayınpederlerin borusu öterdi. Bilmem katılır mısınız, her halde şimdi durum tersine döndü. İki bayramın tekinde gelen gelinler için tabiri caizse kayınpederler EL-PENCE duruyorlar… Tabi buna mukabil yaranabilseler problem yok, mutluluk var. Ya bir de yaranamazsalar…