VÂSİ'UL CEBÎN-İ ŞERİF
Açık Alnına NA'T:

170.    Münevver alnını itmişdi A'llâm
Ki misbâh-ı saray dâr-ı İslâm

171.    Hudâ'nın manzarıydı cephe-i pâk
Ana âşık olubdu cümle eflâk

172.    Nazar etmek içün arşdan kıl iz'an
Verir idi ana rûhânîler cân

173.    Mübârek saçları " ize's semâ"dır
Şerîf alnı dahi hem "ve'd duhâ"dır

Açık Alnına Na't:
ALNI AÇIK YÜZÜ AK RESÛLULLAH  (SAV)

170.    Her şeyi hakkıyla bilen yüce Allah, Muhammed Mustafâ (sav)'nın aydınlık alnını, bir saray lambası gibi İslâm dünyasını aydınlatan bir lamba olarak yaratmıştı.
Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın mübarek aln-ı şerifleri hem saray lambası hem de İslam yurdu olarak nitelendirilmiştir. Dünya bir saray vech-i peygamber de dünyayı aydılatan iman ve İslam ışığı ise bu evden bu ışıkla insanlığa ve dünyaya Cenâb-ı Hakk'ın feyizleri yansıyacaktır. Genel ve özel bütün feyizlerin kaynağı, maddi ve manevi her nimetin gerçek bağışlayanı ancak Allah Teâlâ'dır. Bütün âlemlere aralıksız olarak verdiği feyz ve nimetlerini önce sevgili habibinin mübarek ruhuna ulaştırır. Sonra yaratılış ve kabiliyetlerine göre kâinatın her parçasına iletitr. Buna en büyük vasıta ve vesile ise o yüce sevgilisi Muhammed Mustafâ (sav)'dir.
171.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın Cenâb-ı Hakk'ın teveccühüne mazhar olmuş olan tertemiz alnına bütün felekler (gök cisimleri, gezegenler) âşıktı.
Bütün felekler âleminin Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sav)'nın yüzüne aşık oldukları hatta feleklerin O'nun aşkına yaratıldığı düşüncesi edebiyat ve kültür tarihimizin kuvvetli kanaatlarından ve mazmunlarındandır. Süleyman Çelebi'nin:
"Bu gelen ışkına devreyler felek / Yüzüne müştâkdır ins ü melek"161 beyti de bu hususu ifade eder.
Peygamberimiz (sav)'in Cenâb-ı Hakk'ın teveccühüne mazhar olması Mi'rac hadisesinde vuku bulduğu düşünülür. Yine Mevlid'in 1885'den sonraki yazılan nüshalarında:
"Merhaba ey bülbül-i bağ-ı cemâl / Merhaba ey âşinây-ı Zü'l-Celâl"162 beytinde bu husus anlatılmaktadır.
172. Düşünün ki Arş-ı 'âlâ'dan Muhammed Mustafa (sav)'nın alnına bakabilmek için melekler canlarını vermek isterdi.
Hz. Muhammed Mustafâ (sav), Cenâb-ı Hakk (cc) tarafından Mi'rac'a davet edildiğinde Cebrail (as) aracılığı ile şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! Cenâb-ı Hakk senin hatırın, gönlün şâd olsun diye sana selam söyledi. Gelsin arşımı seyretsin ve beni görsün, dedi. Bütün melekler 'arş-ı kürsî'yi, Sidre'yi ve dokuz felek göğüne gelmek ve ayağına yüzlerini sürmek isterler."163
173. Muhammed Mustafâ (sav)'nın mübarek saçları "ize's-Sema'164, şanlı alnı ise "Ve'd-Duhâ"165 surelerini hatıtlatır.
Bu beyitte peygamberimiz (sav)'in dış görünüşünde bile iyi bakabilenler için hem bu dünyaya ham öbür dünyaya ait hususların fark edilebileceği hatırlatılıyor. Çünkü İnfitar ve İnşikak Sûrelerinin ilk ayetlerinde anlatılan göğün yarılması ve kâinattaki ondan sonra olan değişiklikler ahiret âleminin bu âlemdeki objelerden farklı olduğunu anlatır. Duha Sûresi ise bu dünyaya ait bir objeyi "güneşin yükselip parlamaya başladığı zamanı" anlatmaktadır. Edebiyatta sevgilinin saçları şekil, renk, koku yönüyle çok zengin tahayyüller, tasavvurlar ve teşbihlerle anlatılır. Hazret-i Peygamber (sav)'in saçları için 'anber kokulu, anber kokusu saçan, çîn (büklüm), sümbül ve bunun gibi benzetmelerin yanında Kur'ânî unsurlardan da yararlanılır. Hazret-i peygamber (sav)'in saçlarının değerini anlatmaya dünya değerlerinin yeterli olmayacağı düşünülerek Cenâb-ı Hakk'ın va'd ettiği öbür dünya varlığı hatırlatılmış olur.
.............................................................................
(161) Faruk K. Timurtaş, Mevlîd - Vesîletü'n-Necât, (1000 Temel Eser), sh. 27.
(162) Faruk K. Timurtaş, a.g.e., sh. 99.
(163) Faruk K. Timurtaş, a.g.e., sh. 110.
(164) Kur'ân-ı Kerîm, İnfitar Sûresi, 82/1; İnşikâk Sûresi, 84/1.
(165)  Kur'ân-ı Kerîm, Duhâ Sûresi, 93/1.