Şerif Bacı destanını ilkokulda iken ders kitabında okumuş irkilmiştim.  Kitabımızda. "Devlet Malı"  başlıklı bir hikâye vardı. Hikâyede Şerife Bacı cephane taşırken çocuğunun üzerindeki yorganını cephane ıslanmasın diye mermilerin üzerine örtmüş, soğuktan donarak ölmüştü. Ölmeden önce. Neden böyle yaptın diye sorulduğunda: "Devlet malı cephane ıslanmasın" diye cevap vermiş. 9 yaşındayım devletin ne olduğunu bilmiyorum. İçimden bu "devlet kimse nasıl biri ki onun malı için ölünüyor" diye içimden kızıyordum.  Devlet mi önemli İnsan mı önemli?  Şeyh Edebali: " İnsanı yaşat ki devlet yaşasın". Demiş. Bir atasözümüz de: Ya devlet başa ya kuzgun leşe". İnsan da önemli devlet de.  Bu hikâyeyi ne zaman okusam içim sızlar duygulanırım.  Kadın dediğinizde vatan dediğinizde Şerife bacıyı düşünün. İnebolu'dan Ankara Kastamonu'ya Ankara'ya kağnı ile cephane taşırken can verdiğinde Şerife bacı 21 yaşındaydı. Kundaktaki bebeğini yanına almış,  öküzlerle top mermileri taşımıştı.
 1921 yılının Şubat ayıydı.  İnebolu-Ankara arasındaki cephane taşıma işi kış şartlarında çok zordu. İstanbul'dan, düşman işgalindeki depolardan kaçırılan silâhlar geceleri kayıklar ve motorlarla İnebolu'da kıyıya çıkarılıyor, kağnılarla Kastamonu üzerinden Ankara'ya, oradan da cepheye ulaştırılıyordu. Karlı dağlarından, çabuk hareket edilip yolları kapanmadan cephane yerine ulaştırılmasını gerekiyordu.  Bu durum köylere bildirildi. Kağnısına öküzlerini koşan halk yollara düştü.  İnebolu-Ankara yolu kağnıyla dolmuştu.  Karayolu üzerinde bulunan Seydiler'in Satı köyünde tellal bağırmış kağnılar yola koyulmuştu. Şerife Bacı da bunlar arasındaydı,16 yaşında iken evlendirilmişti. Düğünün üzerinden iki ay geçmişti ki, I. Dünya Savaşı başlamış kocası askere alınmıştı. 6 ay sonra da şehit düştüğü haberi gelmişti. Şerife bacıyı savaş gazisi Yusuf ile evlendirdiler, bir kızları olmuş, adını Elif koymuşlardı.
Kocası Yusuf'un savaşta sol bacağı kopmuş, bomba da bir gözünü kör etmişti. Bu haliyle onun iş yapması mümkün değildi. İnebolu'da cephaneler Şerife bacı'nın da kağnısına da top mermileri yüklendi.  Köyde bakacak kimsesi olmadığı için çocuğu Elif'i de yanına almıştı. Kızı için top mermilerinin arasında yer açtı. Yorganını mermileri ve kızını korusun diye, üzerlerine örttü yola koyuldu. Kar sürekli yağıyordu hava soğuktu.  Kaç defa kara öküz yatmış, kaç defa boyunduruğu Şerife Bacı göğüslemişti… Ne kadar yol aldığını bilmiyordu. Elif aklına geldi, dönüp baktı, Elif uyuyordu. Soğuk dondurucu bir hal almıştı. Üzerlerine zimmetli cephaneyi yerine ulaştırmaktan başka bir şey düşünmüyordu. Tipi o kadar artmıştı ki, durmak ölümdü. Elinin ayağının uyuşmaya başladığını hissediyordu. Birden karlar üzerine yuvarlandı. Kendini güç bela kağnının üzerine attı. Ne var ki, artık donuyordu. Tatlı bir uykunun etkisi altına girmiş, bedenini hissetmez olmuştu. Sonunda her şey karanlığa gömüldü.
Sonrasını askeri kayıtlarından öğreniyoruz: Kağnı Kastamonu kışlasının yakınına kadar gelebilmiş, orada durmuştu. Kule nöbetçileri, sabaha karşı alaca karanlıkta kağnıyı fark ettiler, kağnının yanına varınca ürperdiler. Kağnıda Şerife bacı hareketsiz yatıyordu. Cephaneye örtülü yorganın üstünde donmuş kaskatı kesilmişti. O sırada çocuğun ağlamasıydı duyuldu.  Top mermileri arasında otlara sarılı, eski çulların içinde Elif vardı.  Şerife bacı, ıslanmasın diye kazağını cephanelerin üstüne örtmüş, üşümesin diye de yavrusunun üzerine abanmıştı. Donarak hayatını kaybettiğinde 21 yaşındaydı. İstiklal Savaşı'nda cephane taşıyan kahraman Türk kadınlarının simgesi haline gelen Şerife bacı'nın Kastamonu Cumhuriyet Meydanı'nda, İnebolu ilçesinin girişinde anıtı, Seydiler belediye binasının önünde rölyefi vardır. Birçok kuruma adı verilmiştir. 1984 yılında yılın annesi seçilmiş, aynı yıl Seydiler'de açılan kütüphaneye "Şehit Şerife Bacı Halk Kütüphanesi" adı verilmiştir. Ancak ne kadar üzücü ki: Şerife Bacı'nın mezarı nerede, bilinmiyor. Allah rahmet eylesin. Değerli devlet adamları, değerli halkımız bu vatan böyle kuruldu, bu şehitleri düşünerek hareket edelim. Kalın sağlıcakla.