Adamın biri deniz kenarında güneşin doğuşunu seyretmek için sahile indiğinde, uzakta birini görür. Sahile yaklaştığında gördüğü kişinin, kıyıya vuran denizyıldızlarını denize atan bir çocuk olduğunu anlar.
Çocuğun yanına giderek sorar:
- Denizyıldızlarını neden suya atıyorsun?
Çocuk der ki:
- Güneş yükseldiğinde, okyanusta sular çekiliyor. Bu denizyıldızlarını suya atmazsam karada susuzluktan ölecekler.
Adam devam eder:
- Sahil kilometrelerce uzanıyor ve kıyıda binlerce deniz yıldızı var. Bunlardan hangi birini atıp kurtaracaksın. Ne fark edecek ki? der.
Çocuk adamı dinledikten sonra, bir denizyıldızını daha okyanusa atar ve cevap verir:
- Bir deniz yıldızı daha kurtuldu.
Adam, çocuğun yalnızca okyanus manzarasının keyfini çıkarmaya gelmeyip, bir fark yaratmak istediğini anlar ve ona katılarak, bütün sabahı okyanusa deniz yıldızı atarak geçirir.
Günlük hayatımızda, bazen ümitsizliğe düşüyoruz. Biz bir şeyler yapmaya çalışırken, moral bozmaya çalışan oluyor. Yaptığımız işi yersiz görüyor. "Boşuna uğraşma, bu böyle gelmiş, böyle gider" diyen de oluyor.
Yıllar önce İskilip Vakfı’nda iken, Vakıf Başkanı Abdulkadir Alpaslan Bey- "Vakfın arsası üzerine bina yaptıralım." Fikrini öne sürdü. Bu fikre, mütevelli heyet üyeleri olarak hiçbirimiz sıcak bakmadık. Çünkü Vakfın parası pulu yoktu. Sadece Ahmet Evlice "Arsaya inşaata başlayalım, ölü yerde kalmaz. Ölüyü bir kaldıran olur." diye fikre destek vermişti.
Balgat'taki arsaya bina yapıldı. İkinci bir arsa alınıp, onun üzerine de bina yapıldı. Bu binalardan alınan kiralar ile İskilip Vakfı, her yıl İskilipli yüze yakın üniversite öğrencisine burs veriyor. Eğer olumsuz düşünüp, bu bina yapılamaz denilseydi, binalar yapılamaz, bu kadar öğrenciye burs verilemezdi. 
İskilip'te pirinç pazarında dükkanımız vardı. Pirinç satar, başka ticarette yapardık. Babam dükkândan ayrıldığında, dükkâna ben bakardım. Babam dükkânda iken bizden alışveriş yapanlar, babam olmadığında bizim dükkâna gelmiyordu.
Babama sordum- "Dükkânda sen varken bize alışverişe gelenler, sen yokken niye gelmiyorlar." dedim.  Babam da "oğlum, yılların verdiği tanıma ve güvenme duygusu var. Bunu sen küçük olduğun için göremediklerinden, güvendikleri yere gidiyorlar.
Bu sebeple önce bir işe başlamamız, çırakken usta olmamız gerekiyor. Bir işe girildiğinde, eksik diyen de tamam diyen de olacaktır. Önemli olan, doğru zamanda doğru işin yapılmasıdır.