2019 yılının sonuna doğru Çin'de görülen Korona virüsü, kısa bir süre sonra dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de görünmeye başladı.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde virüs pandemi, yani küresel salgın olarak ilan edildi. Yeni tip koronavirüsün hem hayvanları, hem de insanları etkileyebilen korona virüs ailesinin bir türü olduğu açıklandı.

Virüsler kendi kendini çoğaltabilen en basit organizmalar olarak bilinir. Virüsler kendilerine özgün bir şekilde seçtiği hücrenin içine girdikleri zaman çoğalma yetenekleri olan mikroorganizmalardır. Bu virüs de akciğere yapışarak solunum sistemine zarar vermektedir. Solunum sistemine de zarar verdikleri için damlacık yoluyla insandan insana bulaşma özelliği taşır.
Geçmişe bakıldığında korona virüs ailesinden bazı farklı virüslerin, MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu) ve SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) gibi şiddetli görülen solunum hastalıklarına sebep olduğu görülmektedir. 

Toplumumuzda yıllardır korona virüsler görülmektedir. Bunların en basitleri ve en sık görüleni nezledir. Burun akıntısıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonuna neden olan, 20 farklı virüs türünün bir grubu da korona virüstür. Korona virüs ailesinden pek çok diğer korona virüs, yeni korona virüse göre daha hafif semptomların görüldüğü, daha hafif seyirli hastalıklara neden olmaktadır. Bu nedenle korona virüsler, konu soğuk algınlığı gibi hastalıklar olduğunda herhangi bir paniğe yol açmamıştır. Zaman zaman korona virüslerin mutasyona uğraması sonucu değişiklikler gösterebilir ve insanın bağışıklık sistemine zarar verebilirler. 

Korona virüs enfeksiyonlarının yayılmasını önlemek için düzenli olarak alkol bazlı el dezenfektanı ile el hijyenini sağlamak, su ve sabunla en az yirmi saniye elin tamamını yıkamak, maske takmak ve mesafeyi korumak gerekmektedir. Öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burun bir mendil veya dirsek içi ile kapatılmalıdır. Kullanılan mendil çöp kovasına veya belediyelerce konulmuş olan atık kutularına atılmalıdır. Şu an için bu hastalığın yayılımını önlemek için tek çare budur.

Yukarıda kısaca korona virüsten ve özelliklerinden bahsettim,  aslında yazılabilecek o kadar şey var ama bunlar bilinirse yeterli olacağı düşüncesindeyim. Zaten bu bilgileri televizyonlarda , gazete veya internet aracılığı ile özellikle Sağlık Bakanımız'dan ve bilim kurulu üyeleri ile televizyon kanallarına konuk olan uzman kişilerden öğrendik.

TAKMALI MI? TAKMAMALI MI? UYMALI MI? UYMAMALI MI?
Yazımın bu bölümünde ise asıl gündeme getirmek istediğim hususlardan bahsetmek istiyorum.
Bu salgının şu an için çözümü yok gibi görünse de bulaşma ihtimalinden korunmak için tedbir yöntemleri mevcut. Uzmanlar bu tedbirleri aylardır kamuoyuna anlatsa da bazı kimseler her nedense konulan kurallara uymama konusunda ısrar ediyor.

Maske, mesafe ve hijyen olarak formüle edilen kurallara uymak zor değil, ancak kuralları ihlal edenlerin bunu neden yaptıklarına akıl erdirmek güç. 
Bazı vurdumduymazlardan, "Aman sen inanıyor musun bu virüsün olduğuna… Virüs mirüs yok kardeşim, bana bir şey olmaz. Sen de korkma ya bir şey olmaz." gibi cümleler duyuyoruz. Evet bu virüsün var olduğuna ve dünya çapında binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın hasta olmasına neden olduğuna şahidiz ve inanıyoruz. 

Dünyayı, hayatı, ekonomiyi, kısacası tüm yaşamsal süreçleri olumsuz etkileyen bu süreç, büyük bir vakıa olarak ortada. Hastalığı geçiren insanlar, istatistiklere yansısa da taşıyıcılarla ilgili veriler bilinmiyor. Koronavirüs belirtileri göstermeyen çok sayıda kişi belki de farkında olmadan taşıyıcı olarak hastalığı başkalarına bulaştırmaya devam ediyor.
İnancımız gereği kul hakkı üzerinde titizlikle durduğumuz mevzuların başında geliyor. Bu hastalığın yayılımını azaltma bakımından konulan kurallara riayet etmek, aynı zamanda kul hakkının gereklerindendir. Dinimizde, bir insanın ölümüne neden olmanın tüm insanlığı öldürmek gibi olduğu vurgulanırken, tedbir amaçlı kuralları hiçe sayanların ellerini vicdanına koyup bir kez daha düşünmeleri ve kendilerine çekidüzen vermeleri gerektiğini düşünüyorum.

Pervasızca kuralları hiçe sayanların sergilediği başıboş tavırlar beni ve benim gibi düşünen duyarlı herkesi endişelendiriyor. Zira bu tür kimselerin hatası yüzünden masum insanların sağlığı tehdit altında. Kişi kendine bir şey olmayacağını düşünse bile ailesi ve çevresindeki diğer kimselerle birlikte tüm insanlığa karşı bir tehdit oluşturduğunun farkında olmalı.

KENDİNİZİ O HASTALARIN YERİNE KOYUN
Şöyle bir empati yapabiliriz; Allah kimsenin başına vermesin hastalık çok sıkıntılı bir süreç. Organ nakli olmuş olsak, kanser hastası olsak maske takar mıyız ? Cevabı "evet takarız" olurdu. Çünkü enfeksiyon kapmamak için, sağlığımız için, ölümden korktuğumuz için ve bu hastalığı yeniden yaşamamak için… Hijyen konusuna ve mesafeye uyar mıyız, evet uyarız. Şimdi neden uymuyoruz belki bu hastalıktan dolayı sıkıntı yaşayabilir veya yaşatabiliriz veya ölümle sonuçlanan bir durumla da karşı karşıya kalabilir ve bu yüzden vicdan azabı çekebiliriz.
Dışarıya çıktığımda gördüğüm manzara aynen şu şekilde; karşılaştığım kişilerin neredeyse yarıdan fazlası kurallara tam olarak uymuyor. Maske, takanların büyük bölümünün dirseğinde aksesuar sanki. Yüzüne takanların çoğu ise burnunu kapatmıyor. Vatandaşların önemli bir bölümü de markete girerken ya da polis denetimlerinde maske kullanmayı tercih ediyor. Bunların haricinde maskeyi kuralına göre kullanan sayısı son derece sınırlı.

Sevgili Çorumlular lütfen maskeyi kuralların gerektiği şekilde takalım, sosyal mesafeye ve hijyen kurallarına uyalım. Daha nasıl anlatılır bilmiyorum; uzmanlar aylardır güzellikle anlatıyor, virüse yakalananların ve hatta hayatını kaybedenlerin haberlerini izliyoruz.

Sonbaharın yaklaştığı şu günlerde virüsün yayılma hızı yavaşlatılamazsa kış mevsiminin çok sıkıntılı geçeceğini bugünden kestirmek mümkün.
Gündemde çokça konuşulan koronavirüs aşısının ise 2021 yılının mart ayına kadar ancak bulunmuş olacağı söyleniyor. Bulunmuş olsa bile kış dönemini geçirmiş olacağız. Kışın grip, nezle zatürre gibi hastalıklar çok yoğun oluyor ve insanın bağışıklık sistemi zayıflıyor. Üzerine bir de bu virüs eklenirse sıkıntı daha da artabilir. Belki yeniden kısıtlamalar uygulanabilir, sokağa çıkma yasağı uygulaması geri gelebilir.  65 yaş üstü ve 20 yaş altı kimselerin sokağa çıkması yine sınırlanabilir. Kısacası ilk zamanlarda uygulanan yasaklar tekrar gelebilir, işyerleri kapanabilir. Fırsatçıların yeniden piyasaya çıkmasıyla birlikte yine bilindik görüntülerle karşılaşabiliriz. Zaten ekonominin belirsiz olduğu şu dönemde döviz ve altın uçmuş gitmişken bir de enflasyon körüklenmemeli. 
Bu virüsün kuluçka süresi 14 gün. Karantinadakiler, sabırsız davranışlarla işi zorlaştırıp diğer insanların sağlığını tehlikeye atmamalı. Bir kez daha ifade etmek gerekirse, maske mutlaka doğru şekilde takılmalı ve hijyen kurallarına uyulmalı. Bu beladan hep birlikte kurtulabiliriz. O nedenle kurallara uyalım, uymayanları uyaralım. Pandeminin ilk zamanlarında Türkiye'nin başarılı uygulamalarını kıskanan Avrupalılar'a hayranlık duyacak bir hale gelmeyelim. 

Halkın pandemi tedbirlerine uyma oranını artırdığını düşündüğüm tedbirlerin de kesintisiz devam etmesi gerektiğine inanıyor, sağlık ve afiyet dolu günler diliyorum.