Prof. Dr. Melih Bulu'nun, Boğaziçi Üniversitesine Rektör olarak atanmasını, fırsata çevirmeye çalışan bazı terör örgütü iltisaklı kişiler, bir gurup öğrenciyi de arkalarına alarak, en ön saflarda hak arayışı ve fikir özgürlüğü ile alakası olmayan söylem ve eylemler içerisine girmişlerdir.  
Melih Bulu Orta Doğu Teknik Ünv. Endüstri Müh. bölümünden mezun olmuş, Boğaziçi Ünv. İşletme bölümünde finans alanında yüksek lisans, yönetim ve organizasyon alanında ise doktora eğitimi almıştır. Kendisi İstanbul Şehir Ünv. İşletme bölüm başkanlığı (2010-2016), İstinye Üniversitesi kurucu rektörlüğü (2016-2019), Haliç Ünv. Rektörlüğü (2020) yapmış olup 2 Ocak 2021 tarihli Resmî Gazete de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Boğaziçi Ünv. Rektörü olarak atanmıştır. Ankara'da savunma sanayinde zırhlı personel taşıyıcı üretimi yapan FMC-Nurol ve F-16 uçaklarının üretimini yapan Türk Uzay ve Havacılık Sanayi Şirketi (TUSAŞ) firmalarında çalışmış. P&G firmasında fabrika müdürlüğü yapmış ayrıca üretim ve hizmet sektöründe çeşitli firmalara strateji ve yönetim konusunda danışmanlık yapmış, gayretli, değerli bir bilim adamıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Bulu'yu buraya Rektör atayınca, Marksist Leninist Komünist Partisi ve DHKP-C afişli teröristler halkın iradesine posta koymaya kalkışmışlardır. Acaba bunlar daha önceki atanan Rektörlere de böyle racon kesmeye kalkmışlarmıydı? 1863-1971 yılları arasında Boğaziçi Ünv. atanan on rektör yabancı menşeili. Yaklaşık 108 yıl bir tane Türk rektör atanmamış. İstemezük diye de hiç kimse de bağırmamış. 
Halkımızın ekser çoğunluğunun seçtiği Cumhurbaşkanı, Bulu'yu rektör atayınca DHKP-C marşları eşliğinde Ünv. öğrencisi kılığına girmiş teröristler, "katil polis" diye bağırmaya başladılar. Tutuklananların çoğu da kadrolu terörist çıktı. Tabi burada amaç, hedef ve kime vurup yıpratmak istedikleri de belli. 1980 öncesinde sol guruplar birçok Üniversiteyi zorla ve şiddet kullanarak ele geçirmeye çalışmışlardı. Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile birlikte çok şey de değişti. Sarsıldılar, savruldular, üniversiteler de birer terör yuvası olmaktan kurtularak rahatlamıştı. ODTÜ ve Boğaziçi'ni atlama taşı yaparak, yeniden ortaya çıktılar. Geçmişteki filmi tekrardan seyrettirmeye çalışıyorlar. Geçmişte de üniversitelere dışarıdan militan getirerek, kaba kuvvetle hâkimiyeti sağlamaya çalışırlardı. Şimdi de aynısını yapmaya çalışıyorlar. Boğaziçi'nde dışarıdan soktukları, öğrenci olmayan gruplar, terör örgütü DHKP-C yanlısı sloganlar atarak önce "Ellerinde sapanlar vuruyor bu çocuklar, kalkın ayağa kalkın biz şehirden siz köyden" sonra da "Katil polis üniversiteden defol" sloganlarıyla terör propagandası yapmaya başladılar ve tabi tahrikçi kışkırtıcılar yakayı ele verdiler. Katil polis diye bağırmalarının sebebi de, güvenlik güçlerimizin PKK terör örgütünün belini kırmasından dolayıdır. Hedef Rektör ataması olsaydı, "katil polis" sloganı atılmazdı. 40 yıl önce seyrettik biz bu filmleri. Geçmişte Üniversiteyi ele geçirmeye çalışan bu kafalar yüzünden ülkede çok canlar yandı, kanlar döküldü. İnsanlarımız dövünerek ağlarken, Ülkemiz üzerinde hesaplar yapanlar ise zevk içinde ellerini ovuşturdular. Geçmişteki acıları yaşamamak için, gerekli tedbirleri acilen alıp bunlara fırsat verilmemeli ve asla da geri adım atılmamalıdır. Bunların dertleri hak arama değil, kargaşanın fitilini ateşleyerek, ülkeyi kaosa sürüklemektir. Belli ki bir yerlerden organize ediliyorlar.
Ezanların yasaklandığı, Kur'an'ların yakıldığı, yırtıldığı, yıllarda Arif Nihat Asya yazmış olduğu Naat-ı Şerifinde 
Sanki bu günlere işaret ederek, Peygamberimize şöyle sesleniyor:  "Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet Altın devrini yaşıyor.. Diller, sayfalar, satırlar 'Ebu Leheb öldü' diyorlar: Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor" Evet, Ebu Cehil hakikaten en çok da bizim ülkemizde dolaşıyor. Belli ki yine bir yerlerden düğmeye basıldı. Milletin sinir uçlarıyla oynamaya başladılar. Kimi zaman gazeteci, sanatçı, akademisyen, siyasetçi, emekli darbe sever olan kifayetsiz kişiler, ekranlarda dînî, milli, etnik meseleleri masaya yatırıp, milletin sinir uçlarını tahrip ve tahrik etmeye başladıklarını gördüğümüzde yeni bir saldırı dalgasının gelmekte olduğunu artık tahmin edebiliyoruz. Türkiye'nin önünün açılmış olmasını, temel sorunları olarak görüp, rahatsız olan dış güçlerin yurt içindeki işbirlikçi kuklalarının, ülkemizin ve insanlarımızın âli menfaatlerini bilerek çiğnemekte hiçbir beis görmediklerine şahitlik ediyoruz. Eski bir bakan "türbanlı hâkim ve adalet" hezeyanında bulunurken, bir gazete Ayasofya'nın ibadete açılmasını 2020 yılının felaketleri arasında saydı. Yine sözde bir gazetecinin Cumhurbaşkanımızın gitmesi için, büyük bir deprem, askeri bir yenilgi veya büyük bir yangın olmalı demesi ancak akıl tutulması olarak izah edilebilir. Borucu diye tabir edilen zat eğer Menderes erken seçime gitse idi darbe olmazdı diyerek Sayın Cumhurbaşkanımıza aklınca göndermede bulunması vb. 28 Şubat zihniyetinin hâlâ canlı olduğunun ve özlemini çektiklerinin işaretidir. Bu hezeyanlar, insanlara tepeden bakan, sadece kendilerini beğenen, kılık kıyafet ve inanca göre ötekileştiren, kendileri gibi yaşamayanları beğenmeyerek hayat hakkı tanımayan, onları öcü, yobaz, gerici, çağdışı görme çirkefliğine bulanmış, karanlık ruhlu düşünceleri ile bir türlü öne çıkamayan, edep ve terbiye sınırlarını zorlayarak gündem oluşturmaya çalışan, fikri, vicdanı, irfanı, esir insanların beyin arkası planlarıdır. Oynanmak istenen oyunlara, çevrilen fırıldaklara, kurulan tezgâhlara, kullanılan piyon ve figüranlara, kurgulanan oyun girdaplarına, feraset sahibi milletimiz artık itibar etmiyor.
Melih Bulu, terör örgütlerinin bir gurup öğrenciyi de arkalarına alarak eylem yaptıkları alana giderek, gençler ne istiyorsunuz diye soruyor. Karşılıklı şu konuşmalara şahit oluyoruz. Koro halinde hep bir ağızdan istifanı istiyoruz. Gerekçeniz? Atanma şekliniz. Bütün rektörler kanunlar çerçevesinde bu yolla atanıyor. Dışardan atama istemiyor, istifanızı istiyor ve rektörümüzü biz seçmek istiyoruz. Bende yüksek lisansımı, doktoramı burada yaptım, sekiz yılım burada geçti, ilk defa Rektör atanan birisi değilim, şu anda Boğaziçi Ünv. lâyık olduğu yerde değil, tecrübelerimi ve bilgi birikimlerimi de kullanarak hep birlikte bu üniversiteyi dünyada ilk iki yüzün içerisine sokma gibi hedeflerim var… Eylemciler hep bir ağızdan bağırıyorlar İSTEMEZÜK.   
Türkiye'nin Kuzey Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Irak'ta, Balkanlar'da, Azerbaycan'daki güçlü varlığından rahatsız olanlar, içerdeki etki ajanlarını faaliyete geçirdiler. Hedef bellidir.