İskilip Hacıpiri Mahallesi, Hacıpiri Sokak numara 3’te evleri bulunan sülaledir. Bu sülale İskilip'te bizim komşularımızdı.
İskilip Müftüsü olan Mansurzade Mehmet Efendi'nin üç oğlu vardı. İsmail Hakkı, Mesut, Ahmet Rasih.
Bunlardan Ahmet Rasih, Bursa Gemlik'te müftü olmuş. Sonra da kaymakamlık yapmıştır. Aile soyadı kanunu ile "AKGÜÇ "soyadını almıştır. Oğlu Hıfzı Akgüç, 1944-1950 yılları arasında Mudanya'nın belediye başkanlığını yapmış olup, aile halen Mudanya'da bulunmaktadır. Bu aileden birisi halen profesör olup, biri de Cumhuriyet Gazetesi’nde yazarlık yapmaktadır.

 

İsmail Hakkı Efendi'nin Hayatı 
1859 (1275)'da İskilip Hacı Piri Mahallesi’nde doğdu. Babası, İskilip müftülerinden Mansurzade Mehmet Efendi'dir. İlköğrenimini İskilip Sıbyan Mektebi'nde tamamladı. İlk dini bilgileri öğrendikten sonra, 1874 yılına kadar İskilip Köprübaşı Medresesi'ne devam etti. Daha sonra İstanbul'a giderek, Sultan Ahmet Medresesi’ne kaydoldu. 2 yıllık öğrenimden sonra, 1890'da müderrislik icazeti aldı.
Öğrenimi sonrasında memleketine dönen İsmail Hakkı Efendi, 27 Haziran 1904 tarihinde vekaleten, 1 Ocak 1909'da da asaleten İskilip Müftülüğü’ne tayin edildi.  İsmail Hakkı Efendi İskilip Müftüsü iken 8 Şubat 1922'de vefat etmiştir. Ailesi

"Ünal" soyadını almıştır.
İsmail Hakkı Efendi'nin Millî Mücadele'deki Hizmetleri 
Millî Mücadele başlarında, İttihat ve Terakki Fırkası kendisini feshetmişti. İskilip'in bağlı bulunduğu, Çorum livasının en üst seviyedeki idarecisi olan Semih Fethi (Tarihçi Turhan Tan) İstanbul Hükümeti yanlısı olarak, milli faaliyetlerin aleyhinde idi. 
Müftü İsmail Hakkı Efendi'nin ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin çalışmaları sayesinde İskilip halkı, il merkezinin aksine, milli faaliyetleri desteklemiştir. Bu arada Sivas Kongresi kararlarına da bağlılıklarını bildirmiş, ilk günden itibaren milli harekatın yanında yer almıştır. Nitekim bu durum; İskilip Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Necmettin, Müftü İsmail Hakkı, Belediye Başkanı Ali, Aza; Tahir, Mustafa, Şükrü ve Sabri imzalarıyla TBMM'ye çekilen 30 Nisan 1920 tarihli telgrafta da dile getirilmektedir. 


Mutasarrıfın, İstanbul Hükümeti taraftarı olması yüzünden, Çorumlu vatan severlerin, Sivas Kongresi’ne gizli olarak delege göndermesi sebebiyle, İskilip'in önemi daha da artar. Hiç kuşkusuz İskilip halkının, milli harekât yanında yer almasında, Müftü İsmail Hakkı Efendi'nin, unutulmaz hizmetleri olmuştur. Özellikle onun, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah'ın fetvasına karşı, Anadolu uleması tarafından hazırlanan Ankara Fetvasını tasdik etmesi, başlı başına bir cesaret örneğidir. Vatan ve millet sevgisidir. Çorum'un merkez ve diğer ilçelerdeki din adamları içinde yalnız Müftü İsmail Hakkı Efendi fetvayı imzalamıştır.


Soyadı kanunu çıktığında, İskilip' te bulunan Mesut "Atar" soyadını alır. Şöyle bir anekdot anlatılır. Gemlik'te bulunan Ahmet Rasih' in oğlu, İskilip'e Mesut amcasına gelerek- "Amca hangi soyadı alacağız? Hepimiz aynı soyadı alalım da çocuklarımız birbirini unutmasın." der. Mesut emmi de cevaben- "oğlum birbirinizi soyadınızla tanıyacaksanız, hiç tanımayın. Siz ne soyadı alacaksanız alın." der. Böylece Gemlik'tekiler "Akgüç" soyadını alır.


Mesut Atar İskilip'ten, Gocolu’nun kızı olan Azize hanım ile evlenir. Bu evlilikten üç oğlu, bir kızı olur. Oğulları Osman, İsmail, Mehmet Atar'dır. Kızı ise Abuhanlar’ın oğlu ile evlenir. Mesut Atar, İskilip' in hatırısayılı esnaflarındandır. Hasande ve civarında tarlaları vardı. Azize Teyzenin ise Çağıl ardın da mülkü vardı. Bizim küçüklüğümüzde Hasande köyünden gelenler, mallarını Mesutlar’ın damına bağlardı. Osman emminin hanımı olan Şadik Teyze, bir anekdot anlatmıştı. İstiklal harbinden dönen bir mahallelimiz, Mesut emmiye gelir. - “Mesut ağa seninle ticaret yapalım” der. Mesut emmi- “Benim şu anda ticarete bağlayacak param yok. Ticareti hangi para ile yapacağız” der. O da cebinden çıkardığı altınları ortaya boşaltır. İstiklal harbinde, Sakarya tarafında askerlerimiz, Yunanlılar ile yaptıkları savaş sırasında bataklığa saplanır. Üzerlerinde bulunan değerli şeyleri, diğer arkadaşlarına atarak, eşyalarının ailelerine teslimini isterler. Ortaya dökülen altınların, bu altınlardan olduğu düşünülerek Mesut emmi birlikte iş yapmayı reddeder. 


Şadik Teyze de Ulaştepe'den Fidanlar sülalesindendi. Bu ailenin kökeni, Şeyhülislam Sunullah Efendiye dayandığını, oğlu Seyit Atar abi anlatmıştı. 


Değerli hemşehrilerim, sülaleler kökenine indiğimizde böyle ilginç tespitlerin çıkacağını sanıyorum. Ailelerinizi kaleme alırsanız, birlikte değerlendirir yazıya dökeriz.