Geçen bir ikindi sonu hüzün vakti, bizim kapı çalındı. Açtığımda birkaç kadın birkaç erkek!
- Buyurun, kimsiniz kimi ararsınız? dedim.
Hep bir ağızdan 
- Biz sizin komşularınızız, girmemize müsaade eder misiniz? dediler.
İlki 3-numaradan Huriye ile Nuri, 7 numaradan Şevki ile Sevgi.
Diğer çifte sordum;
- Ya siz? dedim.
- Canan ve Şaban.
- Estağfurullah...
Adam mahcubiyetimi gidermek ister gibi ısrarla;
- Şaban'ım Şaban. Çekinmeyin
- Aman efendim, ne Şaban'ı cin gibi adamsınız. 
Hep birden patlayıveren kahkahalarla salona yürüdük.
- Hizmet nedir hayrola? 
Sözümü kesti Şaban…
-Merdiven ve asansörde karşılaştıkça  günaydın ve baş selamlarınızdan utandık artık. Gidelim şu komşuya dedik. Canan'la gelirken de 3 ila 7 numaraya uğradık, onlar da takıldı peşimize sizi ziyaret için.
Allah Allah! Nice geceler kabuslarla uyanan ben yine rüyadayım herhalde, dedim. Bir yerlerimi çimdikleyip, gözlerimi oğuşturdum. Öyle ya yıllar önce taşındığımız şu 15 daireli apartman ve de  sokaktan kimseler eşiğimize ayak basmamıştı ki. Hem de engelli arabasında ağır hastamız olduğu halde!
Şaşkınlıkla donmuş  gibi dururken öyle, kızım;
- Baba çekil de girip otursunlar koltuklara hele dedi.
Ellerindeki kaplarda çorba, yemek, meyve paketlerini berideki masaya bıraktıktan sonra kimi sandalyesinde sessiz hareketsiz oturan eşimin elini öpüyor, yüzünü okşuyor, kimi mahcubiyetten yere bakıyordu. Orta yaşlı iki kadın ağlıyordu!( bizden insan olsa, komşu olsa kaç para... Ölsek toprak bizi kabul etmez vallaha! )   
Nuri, elimden tutarak beni pencere önüne çekti. Kanadı açar açmaz içeri bir çocuk cıvıltısıdır yayıldı. Adam:   
-Bak bak dedi, sizin torunlarla bizim küçük yaramazlar ve de diğer komşu çocukları nasıl da oynaşıyorlar.
-Vıy amaniiin! 
Demişim. Bu saatte günümüz çocukları hep TV, bilgisayar, tablet, telefon başında olmaz mıydı, hepsi de dışarıda. Ya şu apartman  pencerelerinden birbirine seslenip selamlaşan kadınlara ne demeli; 
-Komşu komşu huuuuu! 
-Norüyon gomşuuu.!
Ya şu yoldan geçen adamın küfreden çocuğun kulağına asılışına bakın.
-Sakın bir daha duymayayım hem döver hem de  babana söylerim ha!"
-Tövbe emmi tövbe, yapmam bir daha. 
-Efferin.
"Evler ailelerinse, sokaklar bizimdir" diyen bebeler. Kimi ayak topu, kimi ay gözüktü, saklambaç. Aç kapıyı bezirgan başı, göz bağlamaca, kimi birdirbir, kimi uzun eşek oynuyor. Ellerinde çoğu yerli ve de kendi elleriyle yaptığı oyuncaklar. İnsanlar egolarından kurtulmuş kul olmuşlar, kul. Kadınlar mazbut giyimlerde birer hanımefendi, erkekler sakalsız, ütülü kumaş takım elbise, gömlek, kravatla etrafta. Oh oh. Ama nasıl, nasıl oldu bütün bunlar birdenbire! Yoksa rüya mı? 
-Rüyaysa, uyanmak istemem  asla…