***
Çalışmaya devam ediyoruz... Bizim caddeye paralel bir sokak var. Ve/fakat tali bir yol. Çok fazla gelip geçen yok. Zaten sonu da çıkmaz sokak. O yolun sonunda bizim köylü, Çimento Fabrikası'nda babamla çalışan servis şoförü gümpür Veli, namı diğer çolak Veli'nin evi var.
Onun karısı Fadime yenge, bizi kamu yararı için çalışırken görüyor. Geliyor ve "kolay gelsin Ali emmi, yolları ne güzel yapmışsınız. Elinize sağlık. Allah senden razı olsun. Şu mahallede senin gibi bir kaç kişi olsun, bu mahalle tertemiz olur." diyor. Bütün samimi (!) içten duygularını dile getiriyor. Babamın duygularını kabartıyor. Fadime yenge durmuyor. Devam ediyor. "Ah Ali emmi, keşke bizim yol da burası gibi böyle temiz olsa, geçen yolda yürürken ayağım çamura saplandı. Ayakkabı ayağımdan çıktı. Ayağım, ayakkabım çamur doldu." diyor. Acıklı acıklı, yardım bekler gibi boynunu büküp babama bakıyor.
Biz içimizden, "Eyvah !.. Hapı yuttuk. Bir de o sokağa girersek bugün değil, yarın da bitiremeyiz. Hatta hafta sonu da çalışırız." diye hayıflanıyoruz. "Ders çalışmak, sokakta oyun oynamak vallahi de, billahi de bize haram olacak."
Babam, önce elindeki kazma, küreği duvara dayayıp soluklanıyor. Nefesini toplayıp güzelce bir boğazını temizliyor. Tek elini beline koyup, yüzünü ciddi bir hale sokup, düşünmeye başlıyor. Yine gözleri bir noktaya kilitlenmiş, arada alt dudağını ısırıp, dişlerini hafif hafif, tık tık diye birbirine vurdurarak, bir süre, yüzüne ciddiyet vererek düşünüyor.
Sonra da; "Bak Fadime" diyor. "Bu iş benim görevim değil, ben buraları Allah rızası için, halka hizmet için temizliyorum. Kılıç'ın evinin arkasından eve gelirken ben de çok rahatsız oldum. (aynı sokakta Belçika'da çalışan Kılıç emmimin de iki katlı bahçeli güzel bir evi vardı. Babam o evi kiraya verip ilgilenirdi.) Bir kaç toprak öbeklerini de temizledim. Ben bir bakayım. Hallederiz inşallah... Edeviye yengeye söylediği aynı vurgu ile, Fadime yengeye de hitap ediyor babam.
"Ben halkımın menfaatine çalışan bir adamım Fadimeee" diye son cümleyi sündürerek, sloganvari ve ajiteli söylüyor.
Fadime yenge, "Hay Allah razı olsun senden Ali emmi. Allah tuttuğunu altın etsin, Allah seni başımızdan eksik etmesin. Allah senden bir değil, binlerce kez razı olsun." diye seviniyor. Babamı can evinden vuruyor. Kim tutar şimdi babamı. Fadime yenge, kolay gele deyip giderken, Arkasından neşeyle bağırıyor babam. "Gümpür Veli'ye selam söyle Fadime..." 
Babam, "ya Allah bismillah" diyerek daha bir coşkuyla kazma, küreğe sarılıyor. "Hadi" diyor "hadi" "akşam olmadan bitirelim şurayı."
Babama diyoruz ki, "baba o yol bize sapa, okula gidip, gelirken kullanmıyoruz ki, niye biz temizleyelim. Hem daha ders çalışacağız. Öğretmen birçok ödev verdi. Ödevlerimizi yapacağız. Hem de çok yorulduk." 
"Allah ve halk yolunda çalışan yorulmaz." diyor babam. Bizi itikate davet ediyor. "Baba ödevimiz çok" diye yalvarır, ağlar gibi sesimizi inceltip oflayıp pufluyoruz...
Babam yine biraz düşünüp, "Eyi o faat, bi düşünelim bahalım." diyor. Yeniden Ahmet ile geçgereyi yükleniyoruz... 
Kamu yararı için (!) çalışmaya devam... Çalışırken gelip geçen tanıdıklarla sohbet ediyor babam. Sohbet ederken, o vurucu cümleyi sık sık tekrarlıyor. Hem de sloganvari, kendince propaganda amaçlı ve uzata uzata, vurgulaya, vurgulaya... "Bennn, halkımın menfaatine çalışan bir adamım..."  (Devam Edecek)