EŞKEL-İ 'AYNEYN-İ ŞERÎF (SAV)
(Gözlerine na't)

1. Ne devlet-i câzibdir eyle iz'an
İki çeşm-i siyah-ı Mustafa'nın
Ne kuvvet sahibidir hem bil ey cân
İki çeşm-i siyahı Mustafa'nın

2. O bezm-i hasına bir ermeliydi
Mübarek gözlerini görmeliydi
Kuhl-i 'mâ zâğ' ile sürmeliydi
İki çeşm-i siyahı Mustafa'nın

3. Tîğ-ı müjganlarıyla çeşm-i tâbân
Bu kevneyni basub fethetti el-ân
Oturdu tahtına misl-i Süleyman
İki çeşm-i siyahı Mustafa'nın       
                     
Gözlerine Na't:                       
ARŞIN KANDİLLERİ GÖZLER
1. Ey insanoğlu! Şunu iyi bil ve düşün ki Muhammed Mustafâ (sav)'nın iki siyah gözleri öyle bir görüş güç ve kuvvetine sahipti ve öyle cezb edici özellikleri vardı ki (bunu anlamaya ve kavramaya çalış).
Hz. Peygamber (sav)'in gözleri, edebiyatımızda oldukça siyah ve kudret sürmesiyle sürmelenmiş olduğu belirtilir. Sürmenin kirpikleri gürleştiği, görmeyi kuvvetlendirdiği, gözü güneş ışığından koruduğu, göz nûrunu artırmak hususunda birçok faydası olduğu rivâyet edilmiştir. Isfahan sürmesi pek meşhurdur ve edebiyatımızda "kuhl-i ısfahânî" tabiri çok geçer. Fuzûlî; "sürme bilirim ki artırır nûr" der. Hatta Hüsrev-i Perviz'e ait bir sürme varmış ki kim gözüne çekerse yerin bir arşın derinliğine kadar iç yüzünü görürmüş54. Peygamberimiz (sav)'in de sürmenin gözlere bir faydası olduğuna dair bir hadisi şerifi vardır55. 
Peygamberimizin gözlerinin sürmeli oluşu onunla ilgili şiirlerde "mâ zâğal basar" âyeti ilâhi bir sürme olarak yorumlanır.. Nasıl ki sürmeterkibindeki çinko ile göz hastalıklarını tedavi ve görüşü kuvvetlendirme maksadıyla kullanılırsa; bu ayet depeygamberimizin gönül gözünü uyanık tutmak için Cenâ-ı Hakk'ın sadece habibine lütfettiği bir sürme olarak telakki edilir.56
2. Muhammed Mustafâ (sav) Yüce Yaratıcımız Cenâb-ı Allah (cc)'ın özel meclisine ermiş ve orada Cenâb-ı Hakk (cc)'ı görerek o siyah gözleri ilâhî sürme ile sürmelenmiştir.
Burada anlatılan özel meclis, özel oturum anlamına gelen "Bezm-i Has" tabiri, Mi'rac Gecesi'ni ve Hz. Peygamber (sav)'in gördüklerini ifade etmektedir. "bezm-i ev ednâ" yani Allah'a (cc) en yakın olunan sohbet anlamında kullanılmıştır57. Habîb-i Ekrem Efendimiz (sav)'in yüce makamlara yükselmesi, gökleri ve melekler âlemini seyretmesi bütün hakikatlerden ve sırlardan haberdar olması ve nihâyet Hakk Teâlâ (cc)'yı görmesi ve kavuşması,  Allah (cc)'ın sevgilisine has büyük bir lütuf ve karşılıksız ihsandır58. İşte edebiyat metinleri bu hadiseyi ilgili âyetlerle birlikte ele alırken Peygamberimiz (sav)'in gözlerinin yalnız görmesi gerekenlere baktığı bildirilir. Bu sebeple âyet ya Hz. Peygamber (sav)'in gözleri olarak ele alınır. Ya da burada olduğu gibi gözlerinin sürmesi olur. Bazen da yüce Peygamber (sav)'in gözleri bu âyetin sırrı veya nûru olarak kabul edilir. Hatta bu âyetle sürmelenen gözlerinin kuvveti görüşünün tesiri "ayın ikiye bölünmesi" mucizesini gerçekleştirdiği ifade edilir.
3. Muhammed Mustafâ (sav)'nın iki siyah gözleri gözünün nûru ve kirpiklerinin oklarıyla iki dünyayı da fethedip Hz. Süleyman gibi tahta oturdu.
Klasik edebiyatımızda kirpikler, kaş, göz bebeği ve göz kapaklarıyla birlikte ele alınır. Hz. Peygamber (sav)'in kirpiğinden bahsedilirken kaşının yay, kirpiğinin ok ile benzerliğinden yararlanılır.  Kirpik okları klasik edebiyatta sevgilinin gönlünü yaralayan bir hançer ise de söz konusu Hz. Peygamber (sav) olunca ondan atılan kirpik oklarının nüfûz ve tesir alanı fevkalade artar. Bunu ifade edebilmek için de "kum fe enzir" âyet-i kerîmesi'nden ilham alınır59. Allah (cc) elçisinin insanları doğru yola hidâyet yoluna çağırırken gerekirse kendisine inanmayan ve tasdik etmeyenleri uyarmak ve akıbetlerini hatırlatmak amacıyla "Kalk! Ve insanları uyar"  âyetiyle aldığı emri yerine getirmesi O'nun kirpik oklarını hatırlatır. Bu oklar insanların gönüllerini fethedecektir. Sonuçta bu uyarma ve ikaz etme emri taşıyan âyet-i kerîmenin Hz. Peygamber (sav)'in gücünü ifade etmesi önemlidir. İnsan üzerinde en çok etki bırakan bakışlarla dolayısıyla kirpiklerle fetih gerçekleştirilmiş olur.
Hz. Süleyman (as) Türk İslâm edebiyatında hem Peygamber hem de sultan oluşu insanlara ve cinlere hâkimiyeti, kuşların ve diğer hayvanların dilinden anlaması ve onlarla konuşması onlara hükmetmesi bu hâkimiyet ve kudretin de parmağındaki yüzükten kaynaklanması yönüyle ve başka kıssalarla ele alınır. Onun mühür şeklindeki yüzüğünde Hz. Muhammed (sav)in ismi nakşedildiği için insan ve cinlere hükümdar olduğu belirtilir. Oysa Hz. Muhammed Mustafâ (sav)'e on sekiz bin âlemin sultanlığı bahşedilmiş Mi'rac Gecesi de "Kürsi" O'na taht olarak verilmiştir.
............................................................................
(54) Ahmet Talat Onay, a.g.e., sh. 445.
(55) Tirmîzî, Şemâl-i Şerîfe, sh. 19, 81-82.
(56) Emine Yeniterzi, Divan şiirinde Na't, Ank. 1993.sh.127
(57) E. Cebecioğlu, a.g.e., sh. 54.
(58) M. İhsan Oğuz, İslâm'da Mübarek Günler ve Geceler, sh. 48-49. 
(59) Kur'ân-ı Kerîm, Müddessir Sûresi, 74/2.