Yörük Türkmen kültür mirasını geleceğe taşımak yönünde yapılması gerekenler kapsamında önceki yazımızda başladığımız önerilere kaldığımız yerden devam edelim.
* Tarım ve ormancılığı birlikte alan farklı yaklaşımlar ve uygulamalar bulunmaktadır. Bu kapsamda Tarımsal ormancılık konusu dünyada gelişmiş pek çok ülkede birkaç yüzyıldan beri uygulanagelmektedir. Bir örnek uygulama olarak Çin'de Pavlovniya ağaç türü ile birlikte hububat tarımın birlikte yapılması, Karadeniz bölgemizde eğimli arazilerde tarımı yapılan çay bahçelerine kenar bitkisi olarak ıhlamur ve kızılağaç gibi türlerin dikilmesi   gibi uygulamalar üzerinde durulabilir ve bu uygulamalar yaygınlaştırılmalıdır. 
* Ormanla dost bitkisel üretim, meyveli ağaç yetiştirme ve hayvan yemi üretimi gibi  tarımsal üretim ve ormanı birleştiren tarım bitkileri üretim sistemi (Agrisilvicultural system), evcil hayvanlarla ormancılığı birlikte ele alan silvopastoral sistem (Silvopastoral system) ve bitkisel-hayvansal üretimi orman plantasyonuyla birlikte ele alan (Agro-sylvo pastoral systems)  pek çok uygulama alanı bulunmaktadır. Özellikle burada Toroslarda yangın riskini düşürmek üzere silvopastoral yani kızılçam ve meşe gibi türlerin de yer aldığı ibreli ve yapraklı orman alanlarda hayvan otlatılması konusu Yörük kültüründeki keçi yetiştiriciliğinin yaygınlığıyla ilişkilendirilerek yem bitkileri yetiştiriciliğinin geliştirilmesi mümkündür ve bu yöntem üzerinde durulması uygun olacaktır.
* Yanan orman alanlarındaki özgünlüğünü devam ettiren dışarıdan ikinci konut sahipliliğinin yoğun olmadığı (hatta hiç olmadığı) özgün Yörük köylerinin çevresindeki orman alanlarının yangına karşı köyleri koruyacak bir arazi ve ürün planlamasıyla her bir Yörük Türkmen ailesine yeter gelir sağlayacak büyüklükte olmak üzere başta meyvesi yenen türlerle ağaçlandırma olmak üzere tarımsal üretim (bitkisel ve/veya hayvansal) faaliyeti için tahsis edilmesi uygun ve doğru olacaktır. Yine aynı kapsamda orman içi (hatta tarım arazileriyle ormana bitişik orman kenarı) köylerin yerleşim alanını çevreleyen en az 1 km'lik mesafedeki alanların orman köylüsünün tasarrufuna ve sorumluluğuna bırakılması uygun olacaktır. Böylece yaşadıkları ortamda hem tarımsal üretim faaliyeti çeşitlenerek gelir kaynakları artmış olacak ve hem de kırsal alanda Yörük kültürünün yaşatılması sağlanacaktır.
* Yine söz konusu orman köylerinin ve orman kenarı köylerin özellikle geçim kaynağı olmak bakımından da ormanların korunması önem arz etmektedir. Bu çerçevede ormanların korunması "Orman içinde, orman kenarında ya da ormanın 10 km. civarında yaşayan köylülerin geçimleri için ormanların önemli katkısı olduğu (Acun, E., 1976)  gerçeğinden hareketle söze konu köylerin hem geçim kaynaklarını korumak ve kırsal yaşamı sürdürülebilir kılmak son derece önemlidir. Buna göre özellikle yangınları önlemek üzere Tarım ve Orman Bakanlığı'nın ortaya koyduğu "Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Uygulama Esasları" ve 3.Tarım Orman Şurası dahil olmak üzere çeşitli akademik toplantılarda alınan kararların hayata hakim kılınması doğal olarak önemli olacaktır.  Bu kapsamda yangının diğer parsellere geçişini önlemek üzere orman içi yolların ve boş bırakılan alanların yangın geçiş ihtimalini minimize edecek ideal genişliğe göre düzenlemesi üzerinde durulabilir, durulmalıdır. Yine bu konuda akademik çalışmaya rastlamamış olmakla birlikte bir pratik çıkarım olarak yangın alanının çevresindeki ağaçların yangın alanı yönüne doğru kesilerek yangına maruz kalan ağaçların yüzey alanını daraltmak suretiyle yangının hızla genişlemesi de engellenebilir, görünmektedir. Burada dikey konumda bulunan ağaçlar üzerinde alevlerin etkisinin, kesilmiş ve yatay konumda bulunan ağaçlara göre yüksek olacağı ve ağaçların zeminle temasının  sağlanmasıyla yangının yayılma hızının düşürülmesinin de mümkün olacağı söylenebilir. 
* Konuyla ilişkili olarak sürdürülebilir bir Yörük yaşamını ve sahip olunan kültürel mirasın devamlılığını garanti edecek tüm önlemlerin kamunun yönlendiriciliğinde ilgili tüm paydaşların işbirliği ve yönetiminde ele alınması uygun olacaktır. 
Sonuç olarak; yukarıda sıralanan önlemler ve önerilerin uygulanmasına varsa engel teşkil eden mevzuatın (1956 yılında çıkarılan ve çeşitli değişikliklerle günümüze gelen Orman Kanunu da dahil olmak üzere) gözden geçirilmesi ve sahip olunan kültürel mirasın devamlılığının korunması yönünde zorunluluk arz eden konuların değiştirilmesi yönünde TBMM'ne görev düşmektedir.
Esasen Türkiye ve Toroslarda yaşanan orman yangınları bir krizdi ve bu krizden bir fırsat doğmasına yol açmaksa mümkün görünüyor. Söz konusu fırsat esasen Toroslarda Yörük yaşamının ve kültürel mirasının devam etmesini ve gelecek kuşaklara yaşayarak aktarılmasını sağlayacak ekosistemi kurmakla ilgilidir. Bu gerçekleştirildiğinde inanıyorum ki; Toroslarda hep olduğu gibi kadim Yörük Türkmen kültürünü yaşayan ve yaşatan, gelecek kuşaklara zengin insani ve kültürel mirasını aktaran mutlu ve müreffeh köylerimiz var olmaya devam edecektir.