Diş Hekimi olan Ziya Güngör ağabeyimiz 1947 yılı İskilip, Temenne Mahallesi doğumludur. Yaptığım röportajı yayınlıyor, kendisi ile baş başa bırakıyorum.

Mustafa Yolcu- Ziya abi bize kendinizi tanıtırmısınız?
Ziya Güngör- 1947 yılı Temenne Mahallesi doğumluyum. Babam kasap Mustafa idi. Ailemiz buraya 1. cihan harbinden sonra, Kandıra'dan gelmiş. Yerleşme mahalli olarak bize bu mahalleyi göstermişler. 1915’ten sonra gelen Erzurum muhacirlerine de Temenne’nin kale tarafından giriş tarafını göstermişler. Mimar Kemal Onat'ın babasıgil, marangoz Şevket Ustagil aynı muhacirlikten gelmedir. Mahallemizde bu kısımın adı muhacirler mahallesi idi. Bizim mahallenin diğer adı da ağaçlık imiş. İskilipliler buradan ağaç keser, evlerine götürüp yakarlarmış. Aynı zamanda alt taraf mezarlıkmış. Bu sebeple ailemiz bize, o mahalle gitmeyin derlerdi.
İlkokulu Azmi Milli İlkokulu’nda, ortaokulu da İskilip Ortaokulu’nda okudum. Küçüklüğümde mahalle arkadaşlarımla, mahallede oynardık. İhsan - Baha Baran’ın çocukları, dayım Mehmet ve İsmail Sallur'un çocukları, İhsan Tatargil mahalle arkadaşlarımızdı. Mahallemize yaz tatillerinde gelen Gülseren Budayıcı'da bizim arkadaşımız idi. Gülseren cana çok yakındı. Öbür kız kardeşi Yükselen biraz soğuktu.  Pek bizimle oynamazdı. Bizim evin önü, oyun için toplanma ve oyun alanı idi. Gülseren'in dedesi her gün eşeğine biner, bağına giderdi. 
Mahallemizin diğer renkli siması, Yılmaz Yüksel’di. Birçok Türk Sanat Müziği bestesi vardı. İskilip'e gelince Yılmaz ve arkadaşlar ile pikniğe gider, Yılmaz’ın şarkılarını dinlerdik. Mahallemizin diğer bestecisi,  İhsan Tatar’ın eniştesi olan Erdoğan Berker'di.  O da küçükken yaz tatillerinde. Dedesigilin evine gelirdi. Erdoğan Bey’in babası Konya kökenli idi. İskilip'e malmüdürü olarak geldiğinde, İskilip'ten evlenmiş.

M.Y.- Çocukluk yıllarında, sizin üzerinizde iz bırakan oldu mu?
Z.G.- Annem biraz rahatsızdı. Dr. İsmail Alpaslan'da babamın yakın arkadaşı idi. İskilip'e geldiğinde, annemi muayeneye bizim eve gelir, benim ile ilgilenir, bana doktor olmamı öğütlerdi. İsmail abinin bu tavsiyesini hiç unutmadım.

İlkokula başladıktan sonra, sabahleyin babamla dükkâna gelir, dükkândan okula giderdim. Öyle tatilinde ve akşam okuldan çıkıncada dükkâna gelir, dükkânın işlerine yardım ederdim.
Liseyi İstanbul Kabataş Lisesi’nde okudum. Üniversite imtihanı sonucu, İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdim. Fakülte o yıllarda hem çok değerli, hem de sorunlu idi. Sorunları giderebilmek için okul bahçesinde çok kere yürüyüşler gerçekleştirdik. Ama bir başarı elde edemedik. Boğaza gemilerini demirleyen, 6. Filo ve askerlerini protesto ettik. Askerlerini kovalıyorduk. Dolmabahçe kıyılarında Amerikan askerlerini, Amerikan tekneleri toplayıp götürüyordu. Okulumuzda Orhan Münir Çağıl, bizim siyaset başlangıcı dersimize girmişti. 

Hukuk Fakültesi’nden ayrılıp, Nişantaşı Özel Diş Hekimliği’ne girdim. Kiraladığımız bekar evinde Nejat Salur, Ahmet Çarkacı, Tekin Demirel ve ben birlikte kalıyorduk. Evimize diğer hemşerilerimiz de ziyarete gelirdi. 

Bu yıllarda, İskilipli Yüksek Talebe Derneği adı altında, iki kere gece yaptık. İkinci gecede İskilip'ten bir kamyon ile dolma kazanları, dolma malzemelerini, Dolmacı Bekir ustayı Mustafa abim İstanbul'a gönderdi. O zamanlar, Beşiktaş Kaymakamı olan Süreyya Serbest Bey, bize her konuda yardımcı oldu. Çok güzel bir dolma gecesi olmuştu, Yıllardır dolmaya hasret olanlar, severek dolma yediler. Geceyi yaptığımız Tepe Gazinosu sahibi, dolmamıza hayran kalmıştı.

M.Y.- İskilip'e muayeneyi ne zaman açtınız? 
Z.G.- 1971 yılında okulu bitirerek eski kaymakamlık binasında muayenehaneyi açtım. 1980 yılında Antalya'ya taşınarak, işlerimi orada devam ettirdim.
Ben küçükten bu tarafa, kasap dükkanımızda babamın arkadaşları ile yaptığı sohbeti dinler, bilgi sahibi olurdum. Babam buna müsaade ederdi. 
İşten çıkınca, akşamları şehir kulübüne gitmeye başladım. İskilip'in ağaları Kop Koplar, Alp Sarlar, Üstüneller, kaymakam, hakimler, üst bürokratlar kulübün müdaimi idi. Sohbet ederlerken benide masalarına oturturlar, sen babanın burada temsilcisisin derlerdi. Sohbetlerinde konuşulan bazı yanlışları düzelttiğimde, senin yaşın küçük sen bilmezsin derlerdi. Bende babamın sohbetlerinden öğrendiğimi söylerdim. 

Babam kasap Mustafa, yeğenleri kardeşleri ile İskilip'e kasap dükkanı açınca, İskilip'in bir numaralı kasap dükkânı olmuştu. Günde 15 tane koyun kesilir ve satılırdı. Memurlar öğleyin dükkâna gelip, et siparişi verirler, kumbarayada 25 kuruş atarlardı. Ben etleri alır, evlerine götürürdüm. Et götürdüğüm evlerin aile halkını da böylece tanırdım. İsmet ağabeyimin düğününde, Hacıpiri Mahallesi’nde, Hanönü Camisi’nin önünde cirit oynanmıştı.

Ziya abinin hafızasında, geniş bir İskilip hatıraları var. Size bu hatıraların bir kısmını aktardım.

Ziya abiye teşekkür ediyor, sağlık sıhhat afiyet diliyorum.