Darlık ve kıtlık meydana getirmek, piyasadan çekmek, kıtlaştırmak, istiflemek, tekeline almak anlamlarına gelen ihtikâr, temel ihtiyaç maddelerinin pahalılaşması gayesiyle piyasadan çekmek veya yok demek, daha sonrada fahiş fiyatlarla piyasaya sürerek haksız kazanç elde etmektir.   
Az emekle kolay kazanç sağlama arzu ve hırsına dayanan ihtikâr, özellikle zorunlu temel tüketim maddeleri söz konusu olduğunda ihtiyaç sahiplerinin, neticede de toplumun zarar görmesine sebebiyet vereceği gibi uzun müddet devamı halinde sosyal bunalımlara da yol açabilir. Peygamberimiz "İhtikâr (karaborsacılık) yapana lanet olsun" buyurmuştur.  Bütün mezheplerin görüşlerine göre de ihtikâr haramdır ve büyük günahlardan sayılmıştır. Kıtlık yaratmak için olsun veya fiyat artışı beklentisiyle yapılmış olsun her ikisi de hem haramdır hem de ahlaki değildir. Hadislerde karaborsacılar günahkâr, sapkın, Allah'ın hükmüne isyan eden, Allah'ın zimmetinden uzak duran, mel'un ve iflâsa müstahak, katil ve cehennemlik, elîm bir azaba duçar, mülhid, soygunculukla elde ettiği bu kazancını sadaka olarak bile verse kabul edilmeyen kimseler. Fiyatlar yükselince zevklenen, düşünce üzülen kötü bir kul şeklinde tanıtılarak ağır bir dille kınanırlar. (Müsned, I, 21; II, 33; V, 27)
İhtikâr konusundaki mezheplerin görüşleri ise şöyledir; Hanefilerden Kâsânî ihtikârı, "gıda maddesinin şehirden veya küçük yerleşim merkezlerinin yakın çevresinden satın alınıp bekletilmesi ve böylece bölge halkına zarar verilmesi" şeklindedir. Abdullah b. Mahmûd el-Mevsılî, "temel yiyecek maddelerinin şehrin piyasasından veya onu besleyen bölgelerden satın alınıp pahalılaşıncaya kadar stoklanması" olarak tarif etmiştir. Ayırıcı bir vasıf olarak kamu zararının esas alınacağını vurgulamıştır. Şâfiî kaynaklarında ise ihtikâr, "dayanıklı temel yiyecek maddelerinin vb.nin piyasanın yükselmeye başladığı bir sırada satın alınıp fiyatlar iyice arttığında satmak için istiflenmesi" şeklinde tarif edilir. İbn Teymiyye ise kamunun ihtiyaç duyduğu temel yiyecek maddelerinin pahalılaşması maksadıyla satın alınarak istiflenmesi şeklinde tanımlamaktadır. Fakihlerin ve fıkıh mezheplerinin kısmî farklılıklar içeren yaklaşımları göz önüne alınarak ihtikâra, "darlığı kamuya zarar verecek tüketim mallarının kıtlık yaratmak amacı ya da fiyat artışı beklentisiyle piyasadan çekilmesi" şeklindedir.
Asr-ı saâdet'te karaborsacılığa en elverişli şeylerin başında sık sık yokluğu ve kıtlığı çekilen temel gıda maddeleri geliyordu. Bundan dolayı Hz. Peygamber, topluma vereceği zararın büyüklüğüne ve önemine binaen mutlak bir şekilde hükme bağladığı ihtikâr yasağını bazen temel gıda maddeleriyle kayıtlamıştır (Ebû Dâvûd, "Menâsik", 89). Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin de ihtikârla mücadelede gıda maddeleri üzerinde özellikle durduğu anlaşılmaktadır (el-Muvatta, "Büyû", 56). Hz. Ömer'in Mekke ve Medine'deki, Hz. Ali'nin de Kûfe'deki ihtikâr faaliyetlerini titizlikle denetlediği bilinmektedir. Peygamberimiz, "Câlib (şehre uzak yerden mal getiren tâcir) rızıklandırılmış, karaborsacı ise lânetlenmiştir" (İbn Mâce, "Ticârât"6) Ayrıca uzak yerlerden mal getirerek bolluğa ve insanların ihtiyacını karşılamasına vesile olan kimse Allah yolunda cihada çıkan kişiye benzetilmiş ve şehit sevabı almakla müjdelenmiştir. (Hâkim, II, 12) Peygamberimiz karaborsacılığa karşı çok kararlı davranmış, çeşitli tedbirler almak suretiyle topluma yönelik zararını önlemiş ve onun yolundan giden Hulefâ-yi Râşidîn'in de serbest rekabeti engelleyip piyasa fiyatlarının sunî olarak artışına sebebiyet veren, yani ihtikâra zemin hazırlayan muameleleri de yasakladıkları bilinmektedir.   
Ülkemizi bölme ve parçalama hesapları olan,  On beş temmuz darbe girişiminin ve gezi olaylarının planlayıcıları yine bir yerlerden düğmeye bastılar. Akabinde ise gezi zihniyetinde olanlar vatandaşlarımızı tencere ve tavalarla sokağa davet ettiler. Elhamdülillah halkımız bilinçlendi. Eskiden olduğu gibi gaza ve oyunlara gelmiyor. Ülkemiz üzerinde oynanmak istenen oyunların ve kimlerin hangi konularda ne kadar samimi olduğunun farkında. Üretimimiz, istihdamımız, ihracatımız ve yatırımlarımız devam ederken birden bire döviz ve altın fiyatları % altmış oranında arttı. Bunu fırsata dönüştüren ihtikarcılar ise temel gıda maddeleri de dâhil olmak üzere nerede ise her şeye % de yüzlere varan zamlar yaptılar. İki ay önce 180 TL olan unun fiyatı 370 TL olmuş. Tabi yine ona bağlı olarakta iki ay önce 1 lira yirmi beş kuruş olan ekmekte 2 lira yirmi beş kuruş olmuş. Birileri de meydanlarda bağırıyor çiftçinin elindeki buğdayını almıyorsunuz da ithal ediyorsunuz diye. Yahu şu anda çiftçinin elinde buğday mı var. Çiftçinin ekser çoğunluğu ürünü çıkar çıkmaz tarladan direk borsaya getiriyor ve satıyor. Buğday şu anda aracının ve tefecinin elinde. Çiftçinin elinde olsa böyle fahiş bir artış olur muydu? Devletimiz bu konuda önlemlerini alarak, Toprak Mahsulleri Ofisini tam olarak devreye sokmalı, borsadaki yerini almalı ve yeterince buğday arpa gibi ürünleri alarak depolamalı ve fırsatçıların elinden istismar kozlarını almalıdır. Hani Allah korusun aşırı bir kuraklık olur mahsuller tarlada yanar ve mahsullerin çıktığı Haziran, Temmuz dönemlerinde böyle bir artış olursa kimsenin bir diyeceği olmaz. Veya yine Allak korusun bir savaş durumu olur, büyük felaketler olur ve fiyatlar artabilir onu da anlarız fakat ortada hiçbir şey yokken böylesine fahiş fiyat artışlarının arkasında iktidarı zor duruma düşürme hesapları vardır, fırsatçılık vardır, art niyet vardır, istismar vardır, açgözlülük ve daha çok kazanma hırsı vardır.  
Karaborsacıların sunî darlık sonucunda ortaya çıkarttıkları fiyat artışları neticesinde sağladıkları ilâve kazanca ekonomi terminolojisinde kâr değil "rant" denilmektedir. Bazı güçlerin piyasaya sunî müdahalede bulunmak suretiyle tabii düzeni bozması halinde piyasanın işleyişini izleyen devletin, bu gibi durumlarda ortaya çıkacak olumsuz etkileri gidermek için bir dizi karşı müdahalede bulunması kaçınılmazdır. Vatandaşların haklarını korumak ve açgözlü insanlara fırsat vermemek devletimizin görevidir. Karaborsacıların ve fırsatçıların üzerlerine gidilmeli ve bu yolla kargaşa çıkarmaya çalışanlara en ağır müeyyideler uygulanmalıdır.