Kimileri konuyu istismar için kimileri de kendi bildiklerinden hareketle işsizlik konusunda konuşur ve yazarlar. Geçende bir konuşma dinledim, konuşan “bugün en büyük sorunumuz işsizliktir” diyordu.

Ben de merak edip biraz sağı solu kurcaladım.

Bana göre de işsizlik hem var hem yok, işçi de hem var hem yok.

Hiçbir işe yaramayan, hiçbir bilgi ve beceri elde etmemiş, yük taşımaktan başka bir şey bilmeyen (vasıfsız işçi) için iş yok; vasıflı işçi için ise iş çok, işçi açığı var, işverenler gece gündüz böyle işçi arıyorlar ve bulduklarına da hakkını veriyorlar (Bazıları hak ve adalet adına veriyorlar, diğerleri ise arz az, talep çok olunca buna mecbur oluyorlar).

Problem eğitim-öğretim sistemindeki sakatlıktan başlıyor:

2022 yılında TÜİK’in açıkladığı işgücü istatistiklerine göre, yükseköğretim mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 11,3 olmuştu. Buna göre geçen yıl 1 milyon 79 bin üniversite mezunu işsiz kaldı. Yükseköğretim mezunu işsizlerin oranı, 2022’de yüzde 10,4 olan genel işsizlik oranının da üstünde bulunuyor.(21 Haziran 2023).

Çocuklarımız tombala çeker gibi üniversite çekiyor, hangisi tutarsa onu okuyorlar; amaç üniversite mezunu olmak. “Ben istiyor muyum, mezun olunca bu tahsil ne işime yarar…?” diye düşünen az. İşte böyle olunca da üniversite mezunu bir işsiz ordusu oluşuyor. Bunlar duvara çivi çakmayı beceremiyorlar. Fabrikalar ise mavi gömlekli peşinde koşuyorlar. İşte iki örnek:

1.Kayseri’den Sayın Ahmet Şan yazıyor:

“…Yani adam ‘İşsizim’ diyor kalkıp tramvaya binip organize sanayi sokaklarını gezse iş bulacak, ama onu da yapmıyor. İnternetten başvuruda bulunuyor. Bekliyor da bekliyor… Sonuç yok… Niye işveren gözle temas etmek istiyor… Büyük yatırım yaptığı tezgahını teslim edeceği kişiye ne kadar güvenebilirim sorusuna cevap bulmak için… Bugün organize sanayi bölgesine gidin, cadde ve sokaklarda fabrika kapı ve duvarlarında ‘İşçi aranıyor, işçi alınır ve hatta bazılarında asgari ücretten yüksek maaş, yol parası olmaması için servis ücreti artı yemek’ gibi ayrıntılar bile var… Hal böyle iken işçi, iş bulamıyorum diyor, işveren işçi bulamıyorum…”

2. “…Büyümek için yol haritalarını hazırladıklarını söyleyen Ş.K. önlerindeki en büyük engelin personel sıkıntısı olduğunu anlatıyor: Hammadde tedariki, üretim, satış gibi ana faaliyetlerimizde yılların verdiği tecrübeyle sıkıntı yaşamıyoruz ama personel sıkıntısı sektörü maalesef zorluyor. Halen mavi ve beyaz yakadan oluşan 1.400 kişilik istihdamımıza ek olarak 150 kişilik mavi yaka personel arayışımız mevcut. Şirketimiz Lastik İş Sendikası’na bağlı ve bu nedenle ücretlerimiz yüksek. Adaylarımıza gerekli eğitimleri vererek onların gelişimlerine katkı sağlıyor, en büyük yatırımı insan kaynağına yapılan yatırım olarak değerlendiriyoruz. Buna rağmen açık kadrolarımız hâlâ mevcut, bu durum üretimi olumsuz etkiliyor…”

Durum böyle olunca hem işsizliği hem de işçi kıtlığını azaltacak iki tedbiri önemli buluyorum:

1. Endüstri meslek liselerini ve dileyen mezunlarının devam edebilecekleri ilgili mühendislik okullarını teşvik etmek. Meslek liselerinde stajı ciddiye almak, mezunları ara eleman olacak kalitede yetiştirmek.

(İşverenler, burs vererek ve burs alan öğrencilerin yetişme sürecini takip ederek ara eleman yetiştirme işini teşvik edebilirler).

2. Kırsal bölgeden gelen ve şehirdeki ihtiyaca göre vasıfsız sayılan ve bu yüzden işsiz kalan nüfusun, terk edip geldikleri tarla ve bahçelerine geri dönmelerini teşvik etmek

Köyler boşaldı, tarlalar, otlaklar boş duruyor, sular boşuna akıyor. Ülkemizde ve yabancı ülkelerdeki şehirliler zirai ürünlere muhtaç. Kırsalın gençleri için zirai faaliyeti öğrenmek zor değil. Arazi toplamaları yoluyla ekonomik ve verimli zirai faaliyet, kooperatifler yoluyla pazarlama ve baştan sona yardımlaşma mümkün. Devlet de önemli ölçüde destek veriyor.