YAŞADIĞI YERLER VE 
İRŞAT FAALİYET'LERİ:

İbrahim Ethem hazretleri çocukluk ve gençlik yıllarını İskilip'in Büyüktaş mahalle' sindeki iki katlı ahşap bir evde geçirmiştir. Bu ev oldukça büyüktür. Aynı zamanda tekke olarak kullanılmaktadır.
Evde misafirsiz gün geçmezdi. Kimi efendiyi görmek, kimi intisap etmek için, kimi sohbete katılmak için, görüp duasını almak için çeşitli vilayetlerden akın akın buraya gelirdi.

İbrahim Ethem hazretleri yaşadığı çevrede çok sevilen, güvenilen, inanılan ve hükmüne razı olunan bir insandı. Bu sebeple toplumsal barış ve huzurun sağlanmasında önemli bir yere sahipti.
İbrahim Ethem hazretleri gerek toplumsal huzuru sağlamak, gerek İstiklal mücadele'sine halkı teşvik etmek, gerekse irşat vazifesini yapmak üzere çeşitli vilayetlere ziyaretlerde bulunmuştur.
İbrahim Ethem hazretleri; milli Mücadele'nin başladığı sıralarda Çubuk ve Kızılcahamam taraflarına irşada gelmiş bulunmaktadır. Ankara vali vekili Yahya Galip Kargı ile o zaman Ankara müftüsü olan Rıfat Börekci'nin daveti üzerine Ankara'ya gelip kendileri ile görüşmüş sonra dönmüştür. Yayılma istidadı gösteren isyan kımıldanmalarını yumuşak ve tesirli öğütleri ile derhal yatıştırdığı ve halkı milli Mücadele'ye iştirak ettirdiği gibi; düşman istilasından korkanlara 'da düşmanların bozulup gideceklerini haber vererek büyük bir kuvvet ve sükunet kaynağı olmuştur. O Milli Mücadelemizin adı bilinmeyen sayısız kahramanlarından birisidir.

Milli Mücadelenin başarıyla sonuçlanmasından sonra Ethem efendiye Hacı Bayram Dergâhı Postnişinliği tevcih edilmek istenilmişse de kabul etmemiş ve serbestliği tercih etmiştir.
Menemen hadisesinden sonra, olayın failleri bulunması için kurulan İstiklal mahkemesinin yanlış bir kararı ile İbrahim Ethem hazretleri tutuklanır ve Çubuk hapishanesinde üç ay kalır. Ethem efendi hamd ile irşat vazifesine burada da devam eder. Üç ayın sonunda Atatürk'ün durumdan haberi olur. Ankara valisi ve Emniyet müdürü ne kızarak " efendiyi derhal serbest bırakmalarını, onun İstiklal harbinin kazanılmasında çok büyük hizmetlerinin olduğunu " söyler. Bunun üzerine efendiyi hemen serbest bırakırlar.

Atatürk, Ethem efendi ile görüşmesinde ona gayrimenkul ile makam vermek teklifinde bulunmuştur. Bunları kabul etmediğini görünce bir tekke açma teklifinde bulunmuş, Efendi hazretleri ise teklifleri kabul etmemiş ve:" İstemem Paşam, ben tekkelerin kapatılması için dua ediyorum, çünkü tekkeler iyice bozuldu, amacından saptı " cevabını verir.
Gayrimenkul ve makam tekliflerine ise: " Olmaz paşam, kabul edemem. Fakirin burada zerre kadar emeği yok. Milletin malını, hakkını, hak etmediğim bir şeyi nasıl kabul ederim. Hak etmediğim bir şeyi de sizde bana veremezsiniz demiştir. Ethem efendinin bu cevabı Atatürk'ü sevindirir. Efendinin bu hediyeleri kabul etmemesi karşısında hayretler içinde kalan Atatürk ; " Madem öyle ben sana bir izin belgesi vereyim. Sen Türkiye'nin neresinde olursa olsun istediğin gibi faaliyet göster. Kimse sana dokunamaz " diyerek mukabelede bulunur.

Daha sonraki değişik zamanlarda da Atatürk tarafından köşke çağrılarak kendisi ile dini konularda görüş alış verişinde bulunulmuştur. (1)
Milli mücadele yıllarından bu yana Ankara'ya sık sık gelen Ethem efendi 1951'de Ankara'ya geldiğinde buraya yerleşmeye karar verir. M. Asım Köksal beyin teklifi ile Keçiören'de bir arsa satın alır. Buraya üç katlı bir ev yaptırarak yerleşir. Asım Köksal beyde kendi arsasına bir ev yaptırarak Ethem efendiye komşu olur.
Efendi hazretlerinin İskilip'teki yaşam tarzı 1963 senesine rastlayan vefatına kadar bu evde aynen devam eder.

SİYASET HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ:
İbrahim Ethem hazretleri günlük yaşantısında, mecbur kalmadıkça ehli dünya ile sohbet etmekten ve beraber olmaktan uzak dururdu. Dedikodu ve gıybet yapılan meclislerde oturmazdı.
Efendi hazretleri bir Cuma günü Hacı Bayram'da Said Nursi ile karşılaşır. Said Nursi'ye ; " Evlen, otur, mazbut bir hayatın olsun. Hükümetle uğraşma, ibadetine devam et." Diyerek tavsiyede bulunur. Said Nursi " hapishaneden çıkamıyorum ki, halimi görüyorsun. Nasıl evleneyim." cevabını verir.
Adnan Menderes'in kurduğu partide aktif olarak çalışan bir müridi İbrahim Ethem hazretlerini ziyarete geldiğinde efendi hazretleri ona yaşadığı bir olayı şöyle anlatır. " oğlum; geçen hafta Çankırı valisi ile Celal Bayar beni ziyarete geldiler. Seçimleri kazanmak için fakirin dua etmesini istediler. Bende İnşallah dedim. Onlar gittikten sonra iki halk partili geldi. Onlarda aynı istekte bulundular. Ben yine İnşallah dedim. Onları' da gönderdikten sonra ikindi namazını kılıp, şöyle dua yapmayı düşünüyordum; Allah'ım hayırlı olanını ihsan et. İkindi namazını kılıp selam verir vermez aniden iki koluma iki kuvvet çullandı. Beni yüz üstü kapaklandırdılar. Yerimden kımıldayamıyordum. Ter içinde kalmıştım. Ölecek gibi oldum. Görmediğim bir el önüme bir ağaç tomruk koydu. Bir testereyi elimin üzerine koyarak şuradan mı keselim, şuradan mı keselim diye testereyi elimin üzerinde gezdiriyordu. Testerenin dişleri tenime batıp çıkıyordu. Önümde yere yakın bir pencere vardı. Zoraki başımı kaldırıp pencereden ufuklara bakar gibi oldum. Tam o sırada, Peygamberimiz (S.A.V.) mübarek elleri ile işaret ederek; " Bırakın bu kadarı Ethem'e yeter" dedi. O iki kuvvet ellerini üzerimden çektiler. Yavaş yavaş doğrulur gibi yapıp, sağ tarafıma baktım ki ne göreyim! Seyyid Abdul Gadir Geylani Hazretleri, sol tarafıma baktım ki Seyyid Ahmet Rufai Hazretleri dikiliyordu. Abdul Gadir Geylani hazretleri sert bir şekilde; " oğlum, sen kime dua edecektin ?" deyip ikisi de gözden kayboldu. Tam kırk gün gece - gündüz ağladım. Az kalsın velayet elimden alınacaktı. Sen nasıl oluyor da bizzat politikanın içine giriyorsun diye beni uyandırdılar.

İbrahim Ethem hazretleri bir müridine: " 27 Mayıs ihtilal'ından sonra, Adnan Menderes'in idam edilmemesi için gece, yüce alah'a duada bulunduğunu ifade ederek; şöyle devam ediyor. Ey Allah'ım Adnan senin Habib'inin atalarından birinin ismi. Onun hatırına Adnan menderes kulunu kurtar, onu bağışla, diyerek duada bulundum. Yüce rabbim kalbime; Kulum onun şehit olmasını, ahirete temiz gelmesini istiyorsan dua etme. Ben onu şehit yapacağım. Onun büyük bir hatası var. O hatanın affedilip temizlenmesi için, şehit olabilmesi için idam edilmesi gerekir. Fakir'de emr-i ilahi'ye boyun eğerek; Ya rabbi sen daha iyisini bilirsin dedim.

İbrahim Ethem hazretleri ile Atatürk arasında şöyle bir olay geçer: Atatürk İbrahim Ethem hazretlerini yanına çağırtır ve ona; " Sen ne iş yaparsın?" diye sorar. Efendi hazretleri de hiç fütur etmeden; " Paşam ben şeyhlik yaparım " der. Atatürk " Nasıl şeyhlik yaparsın, insanlara ne anlatırsın." diye sorar. Efendi hazretleri " İnsanlara doğruyu söyler, İslam'ın hükümlerini öğretir, Allah ve Resulünün istediği gibi yaşamalarını tavsiye eder, onlara zikir yaptırırım." diye cevap verir. Peki, başka şeylere karışmaz mısın? Mesela devlet işleri, siyaset gibi şeylere.Efendide " hayır Paşam. Ben öyle şeylerden anlamam. Bu gibi şeyler sizin işinizdir. Benim işim budur" der. (Sürecek)