İtisam Dergisi, 3 Nisan 1919, Sayı: 19, ss. 281-284
Müellifi: Çorumlu Kürt Mustafa Efendi
Sadeleştiren: Merhum Gazi Küçüktiryaki Hocaefendi
Makale Hakkında


Bu makale 1918-1920 yılları arasında yayın hayatında olan ve yazarları arasında Tahirü'l-Mevlevi, Ömer Nasuhi Bilmen gibi önemli isimlerin de bulunduğu İtisam dergisinin 3 Nisan 1919 tarihli 19. sayısında  yayınlanmıştır. Makalenin müellifi Çorumlu Kürt Mustafa Efendi'dir. Müellifin Çorumlu olması dışında hayatı hakkında detaylı bilgi bulamadık ancak yazının içeriğinden İslami ilimlere vakıf, hikmet-i teşriden haberdar ve döneminin dini ictimai meselelerinde dert sahibi bir isim olduğu anlaşılmaktadır. Makale merhum Gazi Küçüktiryaki Hocaefendi tarafından hayattayken Osmanlıca'dan günümüz Türkçe'sine aktarılmıştır. Bu kısa makaleyi, hem günümüzde de önemli bir konu olan hanımefendilerin tesettürüne dair olması, hem de müellifi merhum Çorumlu Kürt Mustafa Efendi ve sadeleştiren merhum Gazi Küçüktiryaki Hocaefendi hakkında rahmet dualarına vesile olması niyazıyla istifadenize sunuyoruz.
Tesettürün Dinen Gerekliliği
Allah Teala Nur suresinde buyurur ki: "İman nuruyla bezenmiş, mükellefiyet çağındaki kadın kullarım, dinen bakılması caiz olmayan erkeklere bakmasınlar ve avret mahallerini (el ve yüzleri dışında kalan yerlerini) muhafaza etsinler. Bırakın vücut ve uzuvlarını süs için kullandıkları takı ve elbise gibi her neleri varsa onları da başkalarına göstermesinler." (Nur, 24/31) Ancak şu kadar  ilahi müsaade vardır: Çarşıdan zaruri ihtiyaçlarını alacak yakınları yoksa alışveriş yaparken ellerinin üzerinde bulunan elbiselerinin kollarının uçları ve parmaklarındaki yüzük gibi şeyleri zaruret gereği açıkta bırakabilirler. Çarşaflarını da boyunları ve uzuvları üzerine örtsünler. Süs için kullandıkları her ne varsa ancak kendileri için süslenilmesi gereken kocalarına ve birlikte yaşamaları mecburi olan (Nisa suresi 4. ayette) istisna edilenler kişilere gösterebilir.
Ahzab suresinde de Peygamber Efendimizin pak eşlerinin tesettür ve gizlenmeleri hakkında indirilen ayet-i kerimenin vahyedilme sebebiyle ilgili müfessirlerin açıklamaları şöyledir: Hz. Ömeru'l Faruk, "Ya Rasulallah, sizin huzurunuza, hem salihler hem  günahkarlar girebiliyor" demesi üzerine inen ayet Allah Teala buyurur ki: "Ey ashab-ı güzin, siz din ve dünyanıza dair Peygamber'in pâk zevcelerine bir şey sorarsanız perde arkasından sorun. Çünkü perde arkasından soru sormanız kalplerin temiz kalmasında daha etkilidir." (Ahzab, 33/53) İşte Hak Teala sahabe ve Peygamberimizin pak zevcelerine karşı tesettür konusunda açıkladığı sınır ve muameleye biraz nazar eden, Allah Teala'nın tesettür konusuna ne derece itina ve önem gösterdiğini anlar ve bu hükümleri kabul etmeye mecbur olur.
Bu ayet, hicabın (perdenin) tefsirinde ifade edildiği üzere İmam Tirmizi ve Ebu Davud'un rivayetlerinde, Ümm-i Seleme (radıyallahu anha) buyurmuştur ki: "Bir gün Hz. Meymune ile beraber Hz. Peygamber'in huzurunda bulunuyorduk. Sahabeden iki gözü de görmeyen Hz. İbn Ümm-i Mektum kapıdan girince Hz. Peygamber her ikimize çarşaflarınızı üzerinize örtünüz buyurunca biz de "Ya Rasulallah, bu kişinin iki gözü de âmâ değil midir?" demiş bulunduk. İşte o zaman Hz. Peygamber, "Sizin gözünüz görmüyor mu? Siz onu görmüyorsunuz" diyerek diyerek bize kızdı. (Ebû Dâvud, Libâs, 37; Tirmizî, Edeb, 29)
Bu kesin delillerden anlaşılıyor ki İslam dini, kadınların tesettürü çıkarmalarına ve onda ihmalkar davranmalarına asla izin vermemektedir.
Şu halde ahlak, geçmiş zamanlarda din ile beraberdi. Günümüzde ise ahlakın  din ile alakası yoktur ve birbirlerinden ayrıdır demek: Yukarıda zikredilen ayet ve hadislerin hükümlerinin iptal edildiği anlamına gelir. Acaba bu ayet ve hadislerin hükümlerini iptal eden delil fasid/bozuk fikirlerimiz midir? Yahut başka bir delil var mıdır?

Tesettürün Mantıken Gerekliliği
Bütün Müslümanlar bilir ki İslam'ın esası Kuran-ı Kerim'dir. İdeal ahlak ise Kuran ahlakıdır. Çünkü sahabe, Hz. Aişe'ye Hz. Peygamber'in ahlakını sorduklarında o cevap olarak şöyle söyledi: "Hz. Peygamber'in ahlakı Kuran'dır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 163) Bu cevaptan  anlaşılıyor ki İslam dini Kuran demektir. Kuran da en ideal ahlaktır. Dolayısıyla İslam dini, ahlakın ta kendisidir. Şu halde ahlakın dinle mantıken alakası yoktur demek boş sözden ibarettir.
Tesettürün Vicdanen ve 
Tabii Olarak Gerekliliği
İnsan dışındaki canlıların da tabiat ve mideleri razı olmayıp kendileriyle bir müddet arkadaşlık ettikleri dişilerini birbirlerinden kıskandıkları meydandayken nasıl olur da mükemmel bir akıl ve irfana sahip olan insan buna rıza gösterir. Demek oluyor ki dişilerin yabancılarla bir arada bulunmaları yalnız insan doğasına değil belki diğer canlıların bile doğasına aykırıdır.