Erzurum Atatürk Üniversitesi, İslâmî İlimler Fakültesi’nden mezun oldum, tayinim Erzurum İmam-Hatip Lisesi’ne yapıldı. Okula gittim ve baş muavinden ders programını aldım. İlk dersim, 12. sınıfların Felsefe Grubu ( Felsefe-Mantık- Sosyoloji) derslerinden Felsefe Dersi…  


Sınıfa gireceğim ama nasıl girmeliyim, kapıyı nasıl açmalıyım, selâmı nasıl vermeliyim, masaya nasıl oturmalıyım?  İlkokuldan başlayıp, üniversiteden mezun oluncaya kadar onlarca hocamdan ders aldım. Her birinin ayrı ayrı ve değişik nispette bana tesiri olmuştur. Zaten hayata atılan her öğrenci, ders aldığı öğretmenlerinin tamamının şekillendirdiği yeni bir şahsiyet değil midir? Bunların bir kısmı "mesamir-i nisyana ta'lik olur." Yani "ölür…" Çok azı ise öğrencileri yaşadığı müddetçe- mizaç ve karakter olarak- "yaşar…" O halde öğretmen; öğrencilerinde yaşayabildiği müddetçe öğretmendir diyebiliriz. İşte o gün, Abdulkadir Ozulu Hocamın arkasına düştüm ve O'nun gibi girdim sınıfa, O'nun gibi selâm verdim öğrencilere ve masaya O'nun gibi oturdum, O'nun gibi başladım derse…


Ozulu Hocam nasıl mı yapardı? Edebiyat Hocamızdı bizim. Edebiyatı bize anlatmazdı, yaşardı. Biz edebiyatı O'nun giyiminden-kuşamından, bakışından, duruşundan, cümleleri kuruşundan, kelimeleri telaffuzundan, elfaza karşı gösterdiği nezaketinden, aramızda gezişinden, tebeşiri tutuşundan, şiirleri okuyuşundan öğrenirdik. Düzgün düşünür, düzgün konuşur, düzgün davranır ve düzgün yaşardı. Çok dikkat ettim; derste konuşurken "şey… ııı… v.b." mânâsız teleffuzlarda bulunmaz, mânâsız bir cümle kurmazdı. Edebiyat, Ozulu Hocamın kıyafetine de tesir etmişti. Misâl, elbisesine uymayan bir kravat takmamıştır, sökük düğmeli bir ceket giymemiştir… Her biri profesyonel birer müfettiş (!) olan biz öğrenciler, "teftiş defteri"ne (!) yazacak bir noksanına şahit olmadık.


Bitmeyen bir sevdası ve tükenmeyen bir kuvve-i mâneviyesi vardı Ozulu Hocamın. Bizden evvel, bizim zamanımızda ve bizden sonra nerede bir ta'lim ve terbiye işi varsa Ozulu Hocam oradaydı. Okudu, yazdı, konuştu… Başkasına mânâ veren bir mânâya sahip olduğuna cümle âlem ve ervah şâhittir. İddialı olacak ama inanıyorum ki, talebeleri Ozulu Hoca'yı geçemediler. Emekli olduktan sonra da durmadı meselâ… Etrafımızda, emekli olduktan sonra mebzul miktarda, her şeyi bırakmış, alışkanlıkları ile evi arasında daraltılmış bir hayatı yaşamayı tercih etmiş ve "naftalinli öğretmen" olmuş olan nice öğretmenin varlığına şahit oluyoruz. 


Edebiyata vukûfiyeti, öğretmenlik mesleğindeki mes'ûliyeti ve fikirlerindeki samimiyeti takdire şâyandır Ozulu Hocamın. Fikirlerine, fiilleri ile ihanet ettiğine şahit olmuşluğumuz yoktur. Ses bayrağımız olan ve anamızın ak sütü gibi beslendiğimiz Türkçemize bir ömür boyu "rüzgâr" olmuştur. O'nun Türk Vatanına, Türk Milletine ve Türk Bayrağına olan derûnî rabıtası, ta'lim-terbiyenin dışında tabiata bağlılığı, muhabbeti ve hizmeti olarak da tezahür etmiştir. Ağacına, ormanına, böceğine, çiçeğine ve üzerine basıp geçtiğimiz toprağına olan aşkına, etrafında bulunan ve bu Vatana sevdada behresi bulunan herkes şahadet eder. Karıncayı incitmemeyi de O'ndan öğrendik.


İşte bu haliyle "Kop Dağı’nda İpek Mendil Satan" bir öğretmen oldu. Başlangıçta müşterisi az olsa da ipek mendillerinin kalitesinden hiç taviz vermedi. Türk Dilinin estetiğini, icazını ve mûsıkîsini yaşatmaya devam etmiştir Ozulu Hocam. Bir damlasını bile ziyan etmeden… "Biz, kanatlarımızı nereye kadar taşıyabilirsek, kanatlarımız bizi oraya kadar yükseltir." (A. N. Asya) Hükmünce imanını, ihlâsını, vefasını, samimiyetini, merhametini, edebini, ahlâkını, asaletini, hasbiyyetini ve şecaatini hiç terk etmedi. Onun içindir ki, muhitindeki insanların gönüllerindeki müstesna yerlere kadar yükselmiştir. 
Benim gibi çocukluğu köyde hayvanların arkasında, tarlada, dağda-bayırda geçen ve ümmi bir anne ile ümmi bir babanın çocuğuna kalem tutmasını bellettin ya!.. Ellerinden hürmetle öpüyorum Hocam!..
Sana muhabbetim sadedinden sayılmak üzere:
Hayat gözlerimde büyürse eğer,
Aşılmaz, geçilmez ulu dağ olur.
Dudağa vurulan paslı kilitler,
Açılmaz, çözülmez çetin bağ olur.
Kırar zincirleri "dil" senin ile!