Geçenlerde, şu yalan dünyanın halısı kilimi, bir gün kara toprağa girip, bu dünyada ettiklerimizden hesap sorulacağını hiçe sayanların yaşattıklar kahırlardan uzaklaşıp rahatlamak için kabir ziyaretine Ulu Mezar'a gittik. Üzerinde eski ve yeni yazılarla "Her canlı ölümü mutlaka tadacaktır" yazılı o büyük kapı dan içeri geçtik. Girip de bir daha çıkamayanların, anlayana ders ve ibret olan o manidar manzara aldı götürdü bizi bu alemden..   
Dün bizim gibi, bizlerle beraberken, yarınlar için yeni proje ve hayaller üretirken ansızın taşa toprağa  karışanların cümlesine "Esselamın aleyküm ya ehli Kubur (kabir ehli) dedik. Ana, Ata'ya cümle din kardeşlerimizin gelmiş geçmişlerine ayetler okuyup hayır dualar ettikten sonra kalktık. Etrafa bakınırken, (aman Yarabbi) gördüğüm bir manzarayla "Bu kadarı da olmaz valla" deyip irkildim! O ne? Yaşlıca bir nine ve dede, yanlarında  baş, bacak, göbek, göğüs, sırtı  alabildiğine açık mini şortlu genç bir kız kabir başında. Yavrucuğum, sanki mezarda değil de, vücut güzellik yarışması için jüri karşısında sahnede! Elimde Kur'an gülümseme ve şefkatle yaklaştım yanlarına;  
-Allah ziyaret ve dualarınızı kabul etsin de, keşke kabire bu kıyafetle değilde çevrenizdekileri rencide edip üzmemek için örtünüp gelseydin be kızım, dedim. "Mescid ve kabire Allah’ın istemediği şekilde açık saçık girince melekler kaçar, ziyaret makbul olmaz" derler bilmez misiniz? Bana lütfen darılmayın kızım, amacım sizin hayrınız sevabınız için… Dedim.
Yürüyüp uzaklaşırken öyle, kızın yanındaki ak sakallı dede, arkamdan seslendi;
-Yürü yürü, boş ver, bir şey olmaz, kızımız, o da bir melek zaten!
Demez mi.. 
-Onu gerçekten sevseniz böyle getirmezdiniz buraya. İyilik için uyardım sizi. 
Deyip yoluma devam ettim.
"Dün saçının tek bir telini dahi namahremden sakınan, güzellik ve ziynetlerini sadece helali ne (eşi) gösteren bunu Allah’ın emri bilen benim müslüman kadın ve kızlarım nerde, ne hale geldi Yarabbi. 
Mal ve paraca zenginken fiyatları keyfince artırıp fakirin yavan ekmeğine dahi göz diken, o adalet sevgiden yoksun, satıcı, iş adamları, komşu, akraba sevgisini yitirmiş gafiller, ana baba saygısından gün be gün uzaklaşan evlatlarla, evlenip ortada yetim öksüz evlatçıklar bırakıp iki üç yılda boşanan kullarınla yarın senin YÜZÜNE NASIL NASIL BAKACAĞIZ, SENDEN NASIL CENNET İSTEYECEĞİZ, EEEY RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAHIM" Dedim.