-Nasıl yani?
-Bilse insanoğlunun nicesi ondaki hikmet ve esrarı, yarın hakkın divanına vardı mı iki gözü iki çeşme yakarırdı ona! 
-Ne diye?
-Keşke beni dünyada karınca olarak yaratsaydın. Diye….!
-Neeee?
Şöyle anlatayım size; izan ve erdemden yoksun nankör birileri size yaşattığı hüsranlarla, üzüntü ve öfkeden kontrolünüzü kaybettirir de, "gözümde bir hayvan hatta karınca kadar hükmün yok"  Diye, haykırırsınız yüzüne! Oysa o an ona verdiğiniz tepkiyle siz, o hadsizden de büyük kusur, günah işlemiş olursunuz!  
-Neee, niye?
Kendinin çok şey bildiğini sanan, ama hiç tefekkür etmeyenler. Rab'bın Kuran-ı Kerimi’nde ara ara zikrettiği üzere: "Ey inananlar, siz düşünüp tefekkür etmiyorsunuz. Her şey sadece sizin gaflet gözüyle görebildiğiniz kadar mıdır? Var ve asıl olanın ne kadarını görebiliyorsunuz ki?"
Evet canlar, yarın hakkın divanında günah sevap tartıldığında belki çoğumuzun, "keşke dünyaya insan olarak değil de bir hayvan, hele de karınca olarak gelseydim." diyeceğini kanıtlayan  işte bir kıssa size: Dinleyene, duyana, hisse almak nasip ola.
Asırlaaar asırlar önce Urfa yörelerinde tek bir Allah yok pek çok ilah var diyen o kavmin hükümdarı NEMRUT kendisininde ilah olduğunu zikreder. İlahların putları bu günkü Kabe içerisindedir. İleride kendisine Peygamberlik verilecek küçük İbrahim'in babası oranın bekçisi, bakıcısıdır. 
Bir gün babasıyla birlikte Kabe'ye giden oğlan, görür ki koca koca adam ve kadınlar içerideki taş ve ağaçtan heykellerin karşısında kaş, göz bedenlerini gülünç hallere sokup garip sesler çıkararak onlara tapınmakta ağlaşmaktadırlar! Yerlerinden kıpırdayamayan ağızlarını açıp tek bir kelam edemeyen Tanrıların onlara hiç bir karşılık veremediğini görüp şaşırır güler küçük oğlan! Herkesle birlikte babasının da olmadığı bir saatte Küçük İbrahim, ilahlara garip isteklerde bulunur cevap alamaz. Onları gıdıklar şamar atar, burnunu sıkar karşı bir hareket çıt yok putlardan. Gider ilerde eline geçirdiği bir baltayı alıp gelir  putlara, ver ha ver! Parça pinçik edip devirir hepsini. Elindeki baltayı götürür o ana kadar dokunmadığı en büyük putun boynuna asar. 
Nice sonra gelip Kabe ve putların o perişan halini gören Kral Nemrut ve diğerleri bunu yapanı araştı rır küçük İbrahime sorarlar;
-Biz puthaneden ayrılırken sen orada kaldın olanı biteni görmüşsündür. Söyle kim yaptı bu tahribatı?
Bir süre susup ağız açmayan küçük oğlan zalimler üsteleyip sıkıştırınca dedi ki;
-Bir ara putlar arasında kavga çıktı bağrıştılar birbirine, şu sağlam kalan en kocaman put var ya susun diye ne kadar haykırdıysa da laf  anlatamadı, sonunda öfkeyle eline geçirdiği baltayla hepsini kırdı parçaladı. Dedi.
Nemrut kudurdu öfkeden oğlanın kulağına asılıp;
-Sen ne dersin bire, onların hiç biri konuşamaz, hareket edemez ki, nasıl yürüyüp kırsın?
İbrahim o alaylı gülüşüyle kafirlere;
-Madem konuşamaz, tek bir hareket yapamazlar onlar, peki, Allah diye tapıyorsunuz onlara, siz deli misiniz?          
Çocuğun küçük yaşından cezai ehliyeti olmadığı için dava ertelenir ve derin bir araştırmaya karar verilir. Aradan çoook uzun zaman geçer. İbrahim büyür Peygamber olur. Malum suçu işleyenin İbrahim olduğu kesinleşir, ceza olarak da ateşte yakma cezası kesilir!. 
O gün, tonlarca odun getirilir Urfa yöresinde bir meydana. Yakılan dev ateşe Hz İbrahim fırlatılır mancınıkla! Tek Allah'a inananlar İbrahim için çırpınıp ağalaşırken ölüm pahasına kapları su doldurup ateşi söndürmeye koşarlar. 
Tam o anda mübarek kullardan biri, bir dev karıncanın ateşe doğru koştuğunu görür sorar;
-Nere gidersin be mübarek, bu ne telaş?
Hayvan dilinden anlayan muhtereme cevap verir karınca;
-Görmezmisin İbrahim'in ateşini söndürmeye giderim, ağzım su dolu beni konuşturma dökülmeye!
Adam şaşkın hayretle;
-İyi de, ağzındaki o bir damla su o dev ateşi söndürmeye yeter mi?
-Ben bilmem bir kafirin hışmına uğramış bir masumun canı tehlikedeyken gücüm söndürmeye yeter yetmez düşünmem, ben üzerime düşeni yaparım. Ayrıca o koca Kadir Mevla isterse benim ağzımdaki bir damla suyla o dev ateşi söndürür, inanırım…
-Allahu ekber, Allahu ekber… 
Kıssadan hisse dedik işte a dostlar; Bir masuma zulüm edildiğinde, benim o zulmü  önlemeye gücüm yeter yetmez diye düşünmeden kaçımız atılırız? Hadi bir düşünün hele. Efendim? Duymadım cevabınızı.
Vel hasıl keramet koca cüssede değil efendim. KARINCADAN  İBRET ALABİLMEKTE, KARIN CA  OLABİLMEKTE…