Kur'an-ı Kerim de: "And olsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resulünün hayatında çok güzel örnekler vardır" (Ahzap 21) 
Peygamberimiz, bütün hayatı boyunca bizzat kendisi "Ey Rabbimiz! Dünyada da, ahirette de hakkımızda hayırlısını ver ve bizleri ateşin azabından koru" (Bakara 201) ayetini sıkça okuyarak dünya ve ahiret dengesini hayatına tesis etmiş, bunu aile hayatında da göstermiş, müminlere de yaşanılabilir güzel örnekler bırakmıştır. Resulüllahın aile yuvası yeryüzünde gelmiş, geçmiş ve gelecek hanelerin, kurulacak yuvaların en mesudu, en bahtiyarı ve en bereketlisi olmuştur. Kendisi, hanım ve çocuklarını çok sevmiş, onlarda Peygamberimizi çok sevmişlerdir. Bu sevgi hâlesinin sebebi; Peygamberimizin elinin altında bulunanlara uyguladığı terbiye usulü ve yaklaşımıyla onların kalplerinde, sevgiye dayalı sonsuz bir alâka ve bağlılık hâsıl etmiş olmasındandır. Kendisi her sıkıntıyı, her türlü problemi yaşamış ama yaşadığı olaylara karşı verdiği tepkilerle bize izlenmesi gereken güzel yöntemler sunarak iyiye, güzele, doğruya ve hayırlı yollara yönlendirmiştir. Ümmete, hem sosyal hem ruhî, hem de manevî alanlarda olmak üzere, gerekli davranış yollarını ve yöntemlerini de göstermiştir. Zaman zaman da gerek ashabının gerekse aile efradının görüşlerini alarak bazı kararları da birlikte vermişlerdir. Peygamberimiz, hayatı boyunca sabrın, şefkatin, merhametin, anlayışlı lığın, inceliğin, hoşgörünün ve sorumluluğun da timsali olmuştur. Kendisi, ailesinin geçimini temin etmekle beraber, hanımlarının kazanç sağlamalarına da engel olmamıştır. Hz. Zeynep, deri işlemekte ve dikmekte mahir olup, bu işi yapmakta; gelirini de sadaka olarak dağıtmaktaydı. 
Peygamberimiz zamanın israf edilmeden, ne zaman, nerelerde, nasıl kullanılması gerektiği konularında da bizler için güzel bir örnek olmuştur. Ebeveynin, ailesine olan ilgisinin en önemli göstergesi, onlarla birlikte vakit geçirmesidir. Peygamberimizde, buna itina eder, ne ibadeti, ne arkadaşlarıyla geçirdiği vakti, ne de dünya meşguliyeti buna mani olmazdı. Her şeyi zamanında ve yerli yerinde yapardı. O, ailesi ile birlikte olduğunda, onlarla sohbet eder, hal ve hatırlarını sorar, şakalaşır ve bu yolla da onları eğitmeye çalışırdı. Peygamberimiz aile efradının her bir ferdi ile şahsen ilgilenir ve onlarla hususî sohbetler ederdi. Her sabah mescitten çıktıktan sonra ve her ikindi vakti namaz kıldıktan sonra eşlerine teker teker uğrayarak selam verir, ziyaretler eder, bir ihtiyaçları olup olmadığını sorarak onlarla sohbet ederdi. Ondaki bu incelik, hanımlarının ruhlarına bütün letafeti ve nuru ile sirayet etmiş olacak ki, bir değil birçok hanım birbirlerine aynı zarafetle yaklaşmışlardır. Arada bir görülen kıskançlıktan kaynaklanan meseleler ise kadın fıtratının ayrılmaz bir parçası olarak görülmelidir. Peygamberimiz bu tavır ve davranışlarıyla ümmetine güzel bir örnek olmuştur. Bundan ötürü aile reisi, eşinden hangi tutumu sergilemesini bekliyorsa kendisi de o tutum içinde olmalıdır. Kişi karşısındakine nasıl muamele ederse aynıyla mukabele görür. 
Peygamberimiz bir gün önce, savaşta babası ve bazı yakınlarını kaybeden Safiyye Annemizin yanında sabaha kadar uyumayarak kendisini teselli etmeye çalışmıştır. Peygamberimiz bir gün Hz Âişe 'ye  "Safiyye'yi nasıl buldunuz?" diye sorar. O da "Bir Yahudi kızından başka bir şey değildir" deyince, "Böyle söyleme ey Âişe! O Müslüman oldu ve samimiyetle İslam'ı benimsedi" buyurur. Peygamberimiz hastalandığında Safiyye annemiz "Keşke senin uğradığın hastalığa ben uğrasaydım, senin yerinde yatan ben olsaydım" dediğinde, oradakiler birbirlerinin gözlerinin içine bakarlar. Peygamberimiz: "Her zaman olduğu gibi Safiyye bu sözünde de sadıktır" buyurmuştur. Peygamberimizin hanımlarıyla sohbetinde, basit denilebilecek problemleriyle bile ilgilendiğini görüyoruz. Bir defasında Safiyye annemiz Hafsa ve Âişe 'nin kendisine "Yahudi kızı" diyerek takıldıklarını ve şakada ileri gidip "Biz senden daha üstünüz, Hz Peygamber'in hanımları ve yakınlarının kızlarıyız" dediklerini anlatır. Peygamberimiz de Safiyye'yi teselli ederek, "sende şöyle söyleseydin ya der: Benim kocam Muhammed, babam Hz Harun, amcam Hz Musa iken nasıl benden daha üstün olabilirsiniz?" Cüveyriye validemizde Peygamberimizin diğer hanımlarının: "Sen cariyesin" diyerek sataşmalarını anlatınca, "Senin mihrin hepsininkinden büyük değil mi, senin sayende kavminden kırk kişi azat edilmedi mi?" diyerek gönlünü almıştır. İlgi ve alâkanın varlığını gösteren bir husus da kişinin, karşısındakinin haleti ruhiye sini iyi anlayarak ihtiyaçlarını fark etmesi ve bu ihtiyacın giderilmesine imkân tanımasıdır. Aynı zamanda insan fıtratında var olan eğlenme ve şakalaşma ihtiyacını bilen Peygamberimiz buna da imkân tanımış ve bizzat eşleriyle zaman zaman şakalaşmıştır. Peygamberimiz: "Müminler arasında imanca en kâmil olanı, ahlâkça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır" buyurmuştur. İlgilenme ve değer verme, kişinin kendisini, muhatabının fikrine saygı duyma ve sözlerini dikkate almada da gösterir. Kendisi bu konularda tüm insanlara örnek teşkil etmiştir. 
Özellikle eşinin sözüne ve düşüncesine, doğrudan hanımını ilgilendiren konularda bile müracaat etmeyen aile reisleri, Peygamberimizin yaşayışını gözü önüne aldığında insanların en yakın hayat arkadaşlarına haksızlık ettiklerini görürler. Hâlbuki Peygamberimiz eşlerinin fikrini almış ve kararlarında da bunu göz önünde bulundurmuştur.