DER-BEYÂN-I İBTİDÂ REVNÂK 
EFZÂ HİLYE-İ ŞERÎF 
SALL ALLAHU 'ALEYHİ ve SELLEM
16.    Eğer görseydi Kevser ırk-ı bûyin
Akmaz mıydı aceb ağz-ı suyın
17.    Akıtsun hem sezâdır âferîn-hân
O Allah kokusuydu eyle iz'an
18.    O sîmâ-yı şerîfinden merâmı
Bilinirdü, bilürdü hâs u 'âmı
19.    Bir âyine idi vechi Muhammed
Olurdu zâhir ândan nîk ile bed

EDA'CÜ'L-AYNEYN-İ ŞERÎF (SAV)
20.    İki gözler gözüydü kâinatın
Bakar zerrâtına sitt-i cihâtın
21. Cemâlullâhı görmekle musaykal
Olupdu nûr-ı 'aynı şâh-ı mürsel
22.    Mübarek gözleri ahsendi gayet
Ki sayyad- sameddi çeşm-i kudret

PEYGAMBER (SAV)'İN DAİMA 
AYDINLIK ve PARLAK OLAN 
HİLYE-İ ŞERİFİ'NİN AÇIKLAMALARI
16.    Eğer cennetteki Kevser havuzu veya ırmağı bu kokunun cinsini görseydi, acaba ağzının suyu akmaz mıydı?
Kevser, cennette bir suyun adıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in 108. Sûresi bu ismi taşımaktadır. Zamahşerî bu kelimeyi bolluk, çokluk bereket anlamındaki "kesret" isminin pekiştirme sıfatı olarak yorumlar. Aynı anlam sıfat olarak da kullanılır. Kur'ân'da Kevser, Hz. Peygamber (sav)'e vahiy, bilgi, hikmet, iyilik olarak anlatıldığı gibi hem bu dünyada hem de öteki dünyada şerefli ve onurlu olmak gibi manevi anlamda iyi ve güzel olan her şeyden bolca ihsan edilmesini anlatmaktadır . Edebiyatta sevgilinin dudağı için benzetilen olarak kullanılan Kevser, Hz. Peygamber (sav)'e sunulmuş özel bir havuz olarak da yorumlanmıştır30.
17.    Muhammed Mustafâ (sav)'in kokusu için Kevser, ağzının suyunu akıtması, ona imrenmemesi yadırganmamalıdır. Ona binlerce aferin olsun. Şunu iyi bil ki o koku Allah (cc) kokusudur. 
Edebiyatımızda gül bahçesinin güzelliğini ve tazeliğini Hz. Peygamber (sav)'in renk ve kokusundan aldığı dile getirilir. Özellikle vahyin ağırlığı sebebiyle mevsim kış bile olsa alnından inci taneleri gibi terler damladığı bizzat Hz. Aişe (ra)'den nakledilir31. Buradaki beyitte olduğu gibi Kevser'in Hz. Peygamber (sav)'e imrenmesi Edebiyatımızda başka objeler ile de ele alınmıştır. Mesela onun ağzındaki zülâle Kevser'in, âb-ı hayâtın ve zemzemin imrendiği ifade edilmiştir32. 
18.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın yüz ifadesinden neyi arzu ettiği bilinirdi. Bunu herkes fark edip anlayabilirdi. 
19.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın yüzü bir ayna gibiydi. (sizin söz veya davranışınızın) iyi veya kötü olduğu onun yüz ifadesinden belli olurdu.

KARAGÖZLÜ
20.    Muhammed Mustafâ (sav)'nın gözleri kâinatın gözü olarak (olaylara bakar) altı yönün her yanını görürdü.
Hz. Peygamber (sav)'in bir mucizesi hem önündekileri hem de arkasındakileri olduğu gibi görmesidir. Onun bu mucizesine edebiyatımızda telmihler yapılmıştır. Şairimizin bu beyitinde de bu sanatı açıkça görmekteyiz. Ayrıca Hz. Peygamber (sav)'den rivayet edilen ve Buhârî, Müslim, Ahmed bin Hanbel ve Neseî'nin kitaplarında yer verdiği şu hadisi bu vesileyle hatırlamaktayız. "Allah (cc)'ım! Kalbimde bir nur, gözümde bir nur, kulağımda bir nur, sağımda bir nur, solumda bir nur, önümde bir nur, arkamda bir nur kıl. Sana kavuşma gününde de benim için bir nur kıl."33
21.    Peygamberlerin en önde geleni, Allah (cc)'ın en sevgili kulu Muhammed Mustafâ (sav)'nın gözleri Allah (cc)'ın cemâlini görmek için nurlandırılmıştır. 
Hz. Peygamber (sav)'i anlatan edebi eserlerde Hz. Peygamber (sav)'in gözleri maddi olmaktan çok bu beyitte olduğu gibi Ceâb-ı Hakk (cc)'ı gören Mi'raç gecesinin sırlarına vakıf olan can gözleri olarak ele alınarak bakışını sabitlaştirip Allah'ın en büyük alametlerinden gözünü hiç ayırmadığı, gözlerinin yalnızca görmesi gerekenlere baktığı ele alınır34
22.    Muhammed Mustafâ (sav)'in gözleri çok güzeldi. Kudret kalemiyle çekilmiş Allah (cc)'ın istediği her şeyi görebilen en güzel gözler onundu. 
Hicret'ten sonra Müslümanlar ile müşrikler arasındaki ilk savaş Bedir Savaşı idi. Bu savaşta Müslümanların sayısı 300-313, Kureyş Ordusu ise 1000 kişiden müteşekkildi. Kureyşlilerin silah ve techîzâtı mükemmel, Müslümanların silahları ise hem sayıca sınırlı hem de basitti. Müşrik ordusu Bedir kuyusu etrafında mevzilenmişti. Müslümanlar ise daha yüksekte hareketi engelleyecek kadar toz ve kumla kaplı susuz bir yerde bulunuyorlardı. Düşmanın çokluğu, arazinin elverişsizliği ve susuzluk Müslümanların mukavemetini sarstığı anda Cenâb-ı Hakk (cc)'ın bir lütfu olarak muazzam bir yağmur yağmış ve Müslümanlar su ihtiyaçlarını gidermiş ve bulundukları arazi su ile sertleşerek ordunun hareket kabiliyetini artırmıştı. Daha aşağıda kalan müşrik ordusu ise sel altında kalarak bozguna uğramıştı. Böylece Müslümanların tamamen aleyhine olan şartlar ilâhî lütufla lehlerine dönmüş ve savaş başlamıştır.  Harbin en şiddetli anında Cebrail (as), Hz. Peygamber (sav)'e gelerek bir avuç toprak alıp düşmana atmasını söylemişti. Resulullah (sav) bir avuç kum ve çakılı düşman ordusu tarafına atınca hepsi gözlerine kaçan tozu ve toprağı temizlemeye başlamış; onlar gözleriyle uğraşırken Müslümanlar hepsini tarumar etmişlerdir. Zaferle biten bu savaşın ardından Enfal Sûresi'nin 17. âyeti nazil olmuştur ki ; "Savaşta onları siz öldürmediniz fakat Allah (cc) onları öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın Allah (cc) attı." buyrulmuştur. Dîvan Edebiyatında zengin tahayyül ve teşbihlere konu olan göz Hz. Peygamber (sav)'in gözü olarak ele alındığında ayetlerle ve mucizelerle anlatılır. İşte beyitte geçen "sayyad-ı samedî ve çeşm-i kudret" tamlamalarındaki anlatımlar bu olaya telmih olarak ele alınmıştır.


(29) Muhammed Esed, Kur'ân Mesajı - Meal Tefsir, sh. 1033.
(30) İskender Pala, a.g.e., sh.111.
(31) Mevlânâ Şiblî, a.g.e., C. II, sh. 388.
(32) Saadettin Buluş, Şeyyad Hamza'nın Beş Manzûmesi, sh. 15.
(33) Ömür Ceylan, Tasavvufî Şiir Şerhleri, sh. 157; ayrıca bkz. el-Aclûnî, C.I, 1997,  sh. 172.
(34) Necm Suresi: 53/17-18