Yaşlıca bir adam, yanında çocukları ile muayeneye geldi.
Adamın KOAH ve çeşitli hastalıkları var. Çocukları sürekli babalarının sözünü kesiyorlar ve hep babalarının uyumsuzluğundan bahsediyorlar. Adam çelebi biri, çocuklarını da kırmak istemiyor ama en sonunda dayanamadı ve ''Bırakın beni doktor bey ile ben kendim konuşacağım'' dedi.
Hikayesi şöyleydi; ''Hocam, bizler aslında fakir insanlarız. Çorum'um  İskilip'in köyünden evlenip çıktığımda, hiçbir şeyim yoktu. Ankara'ya geldik, bir daireye hizmetli olarak girdim. Zar zor bir gecekondu yaptık, beş çocuğumuz oldu. Eşim ile sadece onlar için yaşadık. İnanır mısınız, "hiç doyup da yatmadık yıllarca" desem, vallahi doğru. Eti çocuklarımıza yedirdik, biz de tarhana çorbasına ekmek doğradık, makarna yedik, ama çocukların hepsini okuttuk, hepsi meslek sahibi oldu, iyi evlilikler yaptılar. Biz de hep onlarla gurur duyduk. Bizim onlar için yaptığımız fedakarlığın karşılığını verdiler. Ama, bizim hanımla gözümüz hep ette kaldı, inanır mısınız; "hayatımızda hiç doya doya et yemedik" diyebilirim. Benim bu hayatta tek lüksüm sigaramdı, onu bile idareli içtim ama gel gör ki, o bana kalleşlik etti, KOAH oldum."dedi ve soluklanmaksızın devam etti; "Neyse, çocuklar büyüdü, emekli oldum, sonunda hanımla başbaşa kaldık. Hayatımda ilk kez elimizde biraz para var ve ne yapacağımızı bilemiyoruz. Dedik ki köye dönelim orada yaşayalım, döndük. Oradaki evimizi tamir ettirdik, biraz toprağımız da var, biz ona bakarsak o da bize bakar dedik. Ama hâlâ gözümüz ette, doyamıyoruz. Bir koyun alıp keselim, yavaş yavaş yeriz dedik, ama koyun bitti biz doymadık. Hanım, inek keselim dedi, kestik. Kavurma yaptık, buzdolabına koyduk, her gün sabahtan itibaren üç öğün et yiyoruz ama hala doyamıyoruz. Çocuklar bize gülüyor ama anlamıyorlar, onlar et yedikleri için doymuş, biz onlara komik geliyorduk. Neticede iki inek bitince, damarları tıkandı ve bizim hanım kalpten gitti, ama huzurlu öldü, aniden öldü. Allah'ın sevgili kuluydu hani. Şimdi ben yalnız kalınca, çocuklar beni yanlarına aldı. Bana diyet yaptırmaya çalışıyorlar, bilmiyorlar ki, ben hayatımı diyetle geçirmişim. Hanım beni orada bekliyor doktor bey, senden ricam, bana ilaç filan ne verirsen ver ama diyet verme. Ben her gün et yiyorum, bunu yiyerek öleceğim'' dedi.
Adamın kızı gözyaşını sildi, oğlu adamın elini okşadı.
O adamcağızı bir daha görmedim ama hiç de unutmadım. Amacına kilitlenmişti, ne yaptığını bilen bir adamdı. Aslında karı-koca en tatlısından ötenazi yapmışlardı ama, laf aramızda, adam ötenaziyi demek tam becerememişti. Sigara içmesine ve KOAH olmasına rağmen, hâlâ hayatta idi. O muhterem adama ve eşine rahmet diliyorum.
Çorumlular Ankara'daki en büyük gruptur, Ankara'daki Çorumlu sayısı Çorum'dan çoktur. 
(Fikir Haber/ www.fikir.news)