Saygıdeğer hocamız Ramazan Kayan'ın kaleme aldığı ve her bir cümlesini döne döne okumamız gereken bu kitap bize, kimliğimizin üzerimizde bulundurduğu değerler manzumesini anlatıyor. İslâmi kimlik: Müslümanca yaşamak!
İslâmi kimliğimiz varsa bunun sadece bir iddia değil, hayatımızın her anını "ibadetlerimizi, yaşamımızı ve hatta ölümümüzü" kuşatan bir program olduğunu açıklıyor.
Ön kimliğimizle öz kimliğimizin uyuşup uyuşmadığını irdeleyerek "Müslüman" kimliğinin önüne veya arkasına herhangi bir sıfat tanımlıyor muyuz? sorunu cevaplarımızı istiyor.
Ön kimliğimizin Müslüman, öz kimliğimizin İslâm olması gerekirken bizler "Laik, seküler, profan, milliyetçi, liberal, sosyalist vb." sıfatlarla kimlik cenderesine girdiğimizi izah ediyor.
İslâmi kimlik sahibi Allah'tan gelene "İşittik ve itaat ettik" şuuruyla rıza gösterir. Bunun neticesinde lütfu da kahrı da hayırla kabullenir.
Yazarın şu örnekleri durumu özetliyor; Yusuf kuyuda, Eyüp kuytuda, Ashab-ı Keyf uykuda... Yunus kat be kat karanlıklarda, Zekeriya kovuklarda Allah'a teslimiyet arz ettiler.
Meryem mabede, Hacer çöle, İsmail bıçağa razı oldular.
Habeşistan Cafer'e, Yesrib Mus'ab'a, şehirlerin anası Mekke, Mekke'nin yetimi Hz.Muhammed'e teslim.
Bugün ise modernizmle kimlik bunalımı yaşayan çağın insanı korkulara, evhamlara, ideolojilere, güce, hazlara, çıkara, reel politiğe, konjonktüre, hebaya, zanna teslim. 
Nesiller ekrana, siyaset yalana, ticaret ribaya, toplum riyaya, kadın mutfağa, çocuk sokağa, erkek nice olumsuzluğa teslim. 
Kısacası modernizmin etkisiyle cahiliyenin vahşetine mi yoksa vahyin hakikatine mi teslim durumdayız sorgulamamızı istiyor.
İslâmi kimlik sahibi birey "Görüldüklerinde Allah (cc)'ı hatırlatan kimseler" ayetini taşımalıdır. 
İnsanlar artık öğüt veren değil örnek olan Müslümanları arıyorlar. Bu kitabın en öne çıkan haykırışı da bu yöndedir: Bugün öne çıkan özelliğimiz, örneklerimiz nedir?
Bir başka durum tespiti de şu; bugün günümüzde her ne kabul görüyorsa bunun İslâmi versiyonunu tasarlamak ve pazarlamak hastalığı.
Yazar bu konuda İslâm'ın önüne Sosyalizm, Demokrasi, Laiklik, Milliyetçilik vb ideolojileri koymanın yada İslâm'ı ideolojileştirmenin problemli ve hastalıklı bir netice olduğunu söylüyor. 
Böyle olunca da akidenin felsefileştiğini, ibadetin adetleştiğini, ayetin sloganlaştığını, İslâm'ın profanlaştığını yazarak pagan bir kültür ve seküler bir hayatla hedonizm hastalığına düşüleceğine dikkat çekiyor.
Bu hastalığın şifası ise samimi ve net olmaktan geçiyor. 
Allah'a karşı net olacağız; yani şirksiz.
Kendimize karşı net olacağız; yani nifaksız.
İnsanlara karşı net olacağız; yani riyâsız.
O zaman göreceğiz ki, bilinmezlerin cevabı bizde.
Karanlığı boğacak ışık bizde.
Dirilişi muştulayacak ses bizde.
Net olmamız duası ile...