Türkiye'deki ortaöğretime geçiş sistemine ilişkin veliler başta olmak üzere herkesin söylediği bir şeyler hep olagelmiştir. 1964 yılından itibaren ilk defa Fen liselerine sınavla öğrenci alınmaya başladı. 
Türkiye'de ortaöğretime geçişte merkezi sınavlar hep var oldu, ancak bu sınavların yöntemleri farklılıklar gösterdi. Liselere Giriş Sistemi (LGS), Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS), Seviye Belirleme Sınavı (SBS), Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)  sınavları ilk akla gelenler. Uygulanan sınavların isimleri farklı da olsa içerik olarak biri diğerinden çok farklı değildi.
İsimleri farklı olmasına rağmen her isim değiştiğinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) sık sık sınav sistemini değiştiriyor şeklinde ciddi eleştirilere maruz kaldı. Oysa isimler değişmiş olsa da hepsinin içeriği aşağı yukarı aynıdır. Hepsinde bir sınav vardır ve sonuçta hepsinde bir sıralama yapılmaktadır. Bu sıralamaya göre de öğrenciler tercihlerine ve puan üstünlüğüne göre bir ortaöğretim kurumuna yerleşmektedirler.
Adı ister LGS, ister OKS, ister TEOG, ister SBS olsun bu bir sistem değişikliği değildir. Değişen şeyler; soru sayısı, soru sorulacak ders, sınav süresi vb olmuştur. Dolayısıyla bu bir sistem değişikliği anlamı taşımamaktadır. 
Bu anlamda farklı olan belki de SBS olmuştur. Çünkü İlköğretim 6, 7 ve 8'inci sınıflar için düzenlenen SBS'lere ise 2008 yılında geçildi, bu yılda sadece 6 ve 7'nci sınıflar için SBS düzenlendi. 2009 yılından itibaren ise bu sınav ilköğretim 8'inci sınıflara uygulandı. MEB, SBS sınavlarına geçişin sebeplerini açıklayan bir kitapçık hazırlayarak, değişikliğin müfredattaki yenilenmeye bağlı olarak, farklı bir ölçme sınavının yapılmasına gereksinim duyulduğu dile getirildi. İlerleyen süreçte SBS'ler kademeli olarak kaldırıldı ve sadece ilköğretim 8'inci sınıflara uygulanır hale geldi. SBS ise 2012-2013 eğitim öğretim yılında son kez yapıldı.
Dünya ülkelerine bakıldığında da aslında durum biraz farklı. Ortaöğretime geçişte her ülkenin farklı uygulamaları bulunuyor. ABD, Japonya, İngiltere, Macaristan, Güney Kore ile Hollanda merkezi sınavla liseye öğrenci alırken, Çin, Fransa, İtalya, Singapur ortaokul bitirme sınavı uyguluyor. Bazı ülkelerde ise sadece okul notları, öğretmen görüşü, okul bazlı giriş sınavı da etkili bir yöntem olarak kullanılıyor.
Ülkemizde özellikle fetö olaylarından sonra dershanelerin kapatılması ile birlikte yeni sistemler konuşulsa da henüz bir gelişme olmamıştır. TEOG dan sonra devreye giren LGS'de yeni bir sınav sistemi değildir. Diğer sınav çeşitlerinde olduğu gibi bir sınavdır ve sıralama vardır. Sınav sistemini kaldırmadığınız sürece de adına ne dersek diyelim dershane türü kurumlar işlevlerini devam ettireceklerdir.
Öğrencilerimizi sınav yarışmalarına sokarak, hayatı gereği gibi yaşamalarına fırsat vermiyoruz. Bu durumda bir çok öğrenciler, akademik alanda başarılı olamadığı için, ara eleman yetiştiren okulları da tercih etmedikleri için kalifiyesiz bir eleman olarak hayata atılmaktadır. Bizler de katkı sunmak amacıyla gerçekten sınavdan kurtaracak bir sistem anlatmaya gayret edelim istedik.
İlkokulun tamamında (ders bazında) kesinlikle sınavlar olmamalıdır. Yürürlükte olan yönetmelikte; İlkokul 1, 2 ve 3 üncü sınıflarda sınav yok. Bunlara 4 üncü sınıfların da dahil edilmesi gerekmektedir.
6 ve 7 inci sınıflarda öğrencinin dersine giren öğretmenler, okulun Rehberlik öğretmeni ve velisinden oluşan bir komisyon kurulmalıdır. Bu komisyon her dönemde en az iki defa olmak üzere toplanmalı ve durumları ayrı ayrı olmak üzere her bir öğrencinin durumunu görüşülmelidir (ders notları, gelişim düzeyleri vb açısından). Bu görüşme hakkında kesinlikle velisinin de görüşlerine yer verilmedir. İki yılın sonunda bu komisyon; öğrencinin becerisi, akademik durumu, sosyal becerilerini, iletişim becerileri vb hakkında kesin kararı vermelidir. Bu karar verilirken velinin de onayı alınmalıdır. Veli iki yıl boyunca zaten görüşmelere katıldığı için katkı sunacaktır.
7 inci sınıfın sonunda ; öğrencinin becerisine göre akademik eğitim mi göreceği, güzel sanatlar ya da spora mı yönlendirileceği, meslek liselerine mi yönlendirileceğine dair komisyon nihai kararı vermelidir. Verilen karar tartışılmamalıdır. Nihai karar olmalıdır. Hata payı dikkate alınarak ve velinin de istemesi durumunda akademik okullara geçiş için bir defaya mahsus sadece bu öğrencilere sınava girme hakkı tanınmalıdır.
Burada öğretmenlerimizi bekleyen birkaç problem olacaktır. Çocuğu akademik eğitimde başarılı olamayacağına karar verilen öğrencilerin velileri, öğretmen ve yöneticilere baskı yapacaklardır. Bununla ilgili hukuku süreci başlatanlar dahi olabilecektir. Bu bakımdan Milli Eğitim Bakanlığı konu ile ilgili hukuku alt yapısını çok sağlam yapmalıdır. Hukuku alt yapının yanında, öğretmen ve yöneticilerimize karşı gelebilecek baskılar karşısında her türlü desteği vermelidir. 
Bunların gerçekleşmesi durumunda da;
Sürecin başlamasından itibaren iki yılın sonunda baskılar azalacaktır. Sistemin oturduğunu ve sağlıklı bir şekilde çalıştığını gören veliler başta olmak üzere her kesimin, sistem üzerindeki eleştirileri azalacaktır. Sistemin oturması durumundan bu durumdan en fazla memnun olacak kesim öğretmenlerimiz olacaktır. Öğretmenlerimizin verdiği kararların doğru ve sağlıklı olması durumunda, öğretmenlerin itibarları daha da artacak, öğrenci üzerinde daha fazla karar verme yetkisine sahip olacaktır. Öğrenci üzerinde karar verme yetkisi kendisinde olan öğretmenin değeri de artacaktır.
Bu sistemin en güzel sonucu ise çocuklarımızın her birine akademik eğitime yönlendirmek yerine becerilerine göre yönlendirmek olacaktır. Böylelikle kazanan çocuklarımızla birlikte bu ülke ve bu ülkenin geleceği olacaktır.