Değerli dostlar, yıllardır büyük bir üzüntü duyarak, derin bir hayal kırıklığı yaşayarak ve milletimizin geleceği açısından da endişe ederek yakından takip ettiğim bir olaydan, kardeşler arasına sokulmuş bir nifak ve fitneden bahsederek bununla ilgili şahsi-samimi düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.
Yüce Allah insanları tanışıp kaynaşsınlar diye kavim kavim yaratmıştır. Böylece farklı ırklar, renkler, diller süslemiş, zenginleştirmiştir yeryüzünü... Allah katında hiçbirinin diğerine takvadan gayrı bir üstünlüğünün de olamayacağı açıkça ilan edilmiştir insanlığa... 
Binlerce yıllık tarihi geçmişiyle medeniyetlere ev sahipliği yapmış büyük Türk Milleti ailesi de bir çiçek bahçesi gibi bin bir çeşit güzelliği barındırır içerisinde. Bu çiçeklerin her biri bahçeyi kaplayan muhteşem görüntüde ve müthiş kokuda eşit paya sahiptir. Ne var ki bu bahçe, çoğu zaman  bu muhteşem ahengi ve eşsiz güzelliği çekemeyen dış güçler tarafından  tarumar edilmeye çalışılmakta; birbirine gönülden bağlı kırmızı güller, beyaz laleler, mor sümbüller ve sarı papatyalar birbirini kıskanmaya zorlanılmaktadır. Aynı bedenin uzuvları, aynı çınarın dalları gibi aynı vücuda hayat veren bu uzuvlardan, dallardan hangisine bıçak değerse değsin, hangisini tırpan biçerse biçsin vücut aynı acıyı duyar, aynı yarayı alır.
Aynı plan, aynı oyun Türk milleti üzerinde de bütün acımasızlığıyla sahnelenmekte öz be öz kardeş olan insanlar arasına fitne tohumları ekilmektedir. Güller arasına sokulan ayrıkotu gibi kardeşler arasına da kin, nefret duyguları yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Alevi- Sünni gibi tamamen sanal bölünmelerle milli bünyemiz zaafa uğratılmakta, kardeşlik duygumuz zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Türk Milleti ayrışmaya, kutuplaşmaya, çatıştırılarak nihayetinde bölünüp bir kardeş kavgasına sürüklenmektedir. Binlerce yıllık kader birlikteliğine imza atmış, aynı acılara, çilelere, ıstıraplara birlikte göğüs germiş, bir elmanın yarısı insanları birbirine düşürmek şer cephesinin asırlık planı ve hevesidir. 
Esas itibariyle Araplar arasındaki siyasi görüş farklılıklarının derinleşerek ayrılıklara dönüşmesi neticesinde Müslümanlar arasına husumet girmiştir. Bu ayrılıkların başlamasının baş sorumlusu olan Emevi  Halifesi 'Yezit' adındaki bir zalimdir. 
(Türkler henüz millet olarak İslamiyet'e girmemişlerdir. Ancak İslamiyet'i seçtikten sonra bu kahreden ayrılık maalesef bizim de bünyemize sirayet etmiştir.) Yezit Müslümanların öyle bir nefretine maruz kalmış ki adının duyulması bile Müslümanları ürkütmeye, tiksindirmeye yetmiştir. Bundan dolayı tarihte ve şimdi hiçbir Müslümanın adı Yezit olmamıştır, olmayacaktır.
Allah'ın aslanı, ilmin kapısı, Kâinatın Efendisi'nin de damadı ve amcasının oğlu olan Hz. Ali'yi kalpten sevmeyen, ona saygı duymayan tek bir Müslüman yoktur yeryüzünde. Peygamber Efendimizin öpmeye kıyamadığı, sırtına çıktıklarında bir yerleri incinebilir diye secdeden kalkmaya korktuğu Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin de yine bütün Müslümanların başlarının tacı, gönüllerinin sultanı olmuşlardır. Yüzyıllardır milyonlarca Müslümanın adının Ali, Hasan, Hüseyin olmasının başka izahı yoktur. Cennetin gülleri, Ehl-i Beyt'in kendileri olan bu mübareklerin Allah katında ne mukaddes değerde olduklarını bütün Müslümanlar bilmektedirler.
Ey Türk Milleti! Üzerinde çok boyutlu, çok aşamalı bir plan uygulanmakta; yeniden bir kardeş kavgasına sürüklenmektesin. Milli birlik ve beraberliğin parçalanarak yurduna başka yurt kurulmak istenmektedir. Bütün bu suni ayrışmaların, kutuplaşmaların sebebi budur, oynanan oyun bellidir. Gör artık bu tezgahı, boz şu tuzakları. Kalk ayağa, doğrul. 
Alevi neymiş Sünni ne? Kaldır aradan ayrılığı da milletçe bir olalım, iri olalım, diri olalım.