Dinimiz her hususta olduğu gibi ticarette de dürüstlüğü ticarî hayatın temel taşı olarak kabul eder, dürüst olarak kazanmayı över, doğru ve güvenilir tüccarın kıyamet gününde peygamberler, şehitler ve sıddıklar ile bulunacağını müjdeler. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadislerinde: Helal mal kazanmak her Müslümana vaciptir. (Etterğib Vetterhib c.2 sh.546) buyurmuştur. Başka bir hadiste ise: Doğru olan tacir kıyamet günü arş-ı âlânın gölgesi altındadır. buyurmuşlardır. buyurmuşlardır.(Seçme Hadisler sh:58)Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurur: İnsanlardan alırken ölçüp tarttıklarında tam, onlara vermek için ölçüp tarttıklarında ise noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun! (Mutaffifîn Suresi- 1-3)
Ticarette doğruluk, sanatta doğruluk, alış-verişte doğruluk, söz ve sohbette doğruluk… Doğruluk, dürüstlük insanı itibarlı kılar, saygınlık kazandırır. Müminler hayatları boyunca temiz ve dürüst bir hayat yaşamış, Allah Rasulü hep bunu telkin etmiştir. Peygamberimiz tüccarların düşebilecekleri tehlikelere dikkat çekerek şöyle buyurmuşlardır. Tüccarlar günahkârların ta kendileridir. Sahabe irkilmiş, titremiş merak ve heyecanla sormuşlardı: “Ya Rasulallah Allah alış-verişi helal kılmamış mıdır? “Evet, onlar yemin eder de günahlara girerler. Konuştuklarında da yalan söylerler. (Etterğib Vetterhib c.2 sh.587) Demek ki yalan yere yemin ve bu yolla helal kazanca haram karıştırmakla günaha girilmiş oluyor. Peygamberimiz yalan yere çokça yemin eden satıcının Allah’ın rahmetinden uzak kalacağını bildirmiştir. (age s:589) Hz. Peygamber bir gün pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısı dikkatini çekti. Kuru görünen buğday yığınına elini daldırdı. Ancak çuvalın altı göründüğü gibi değildi. Parmakları ıslanan Peygamberimiz, satıcıya bu ıslaklığın sebebini sordu. Adam buğdayların yağmurdan ıslandığını söyledi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, “Öyleyse insanların görmeleri için ıslak olan kısmı üste koyman gerekmez miydi?” buyurdu ve şöyle uyardı: “Bizi aldatan, bizden değildir!” (Müslim, İman, 164; Darimî, Büyû', 10.) 
Acaba bugün tüccarlarımız ne durumdadır. Buğdaya, arpaya, mercimeğe taş karıştıranlar, nemli satanlar, metreyi kısa tutanlar, terazide hileye başvuranların oranı ne kadardır? Bunların hayrını görebiliyorlar mı? Böyle sorumluluk taşımayan insanları kanun, polis ve maliyeci korkusuyla belki bir noktaya kadar kontrol etmek mümkün olabilir. Aslında hile yapmak isteyen bir yolunu bulur yine yapar. Allah korkusu şarttır. Öyle olursa hiçbir kimsenin bir kuruş hakkı yenmez. Tarihte tüccarlarımızın hayatı güzel örneklerle doludur. Yunus bin Ubeyd, ticaretle uğraşırdı. Bir gün dükkâna kalfasını bırakıp camiye gitti. Dönerken bir adamın elinde bir kumaş topu gördü. Nereden aldığını sordu. ‘Yunus bin Ubeyd’in dükkânından, dedi müşteri. Aralarında şu konuşma geçti: Yunus bin Ubeyd kaça aldığını sordu. Adam dört yüz dirheme, diye cevap verdi. Yunus bin Ubeyd, nasıl olur, bunun değeri iki yüz dirhemdir. Ben malıma haram karıştırıp ta bütün malımı haram hale getirmek istemem. Gel benimle dedi. Beraberce dükkâna gittiler. Tezgâhtarı çağırıp, ‘İki yüz dirhemlik kumaşı dört yüz dirheme sen mi verdin?’ dedi. ‘Evet, ama kendisi razı oldu’, dedi tezgâhtar. Yunus bin Ubeyd ‘Peki,’ dedi. ‘Bu adam malın asıl fiyatını bildiği için mi, yoksa böyle sandığı için mi razı oldu?’ Buna karşılık cevap yoktu tezgâhtarda. Yunus bin Ubeyd, ‘Peki sen müşterinin itimadını kötüye kullanarak yalan söyleyip de fazla para alan kimseye Allah (c.c)’ın lanet ettiğini bilmiyor musun?’ Tezgâhtarda yine cevap yoktu. Yunus bin Ubeyd, ‘Sen bana yaramazsın’ deyip işine son verdi ve müşterisine de iki yüz dirhemi iade etti.
TİCARÎ AHLAKIMIZ: Bir zamanlar ecdadımızın İslam’ı, Afrika, Çin ve Endonezya’ya kadar nasıl yaydığını düşündünüz mü? Dürüst bir ticari ahlak sergileyerek yaymışlardır. Orta çağ boyunca Avrupa’da Türklerin büyük itibarı olduğunu, ticaret odalarına: “Türklerle alış-veriş yapınız. Çünkü onlar dürüst insanlardır.” diye astıkları levhalardan bilinmektedir. Dürüstlük, güvenilir olma, güven verme, yalandan kaçınma, hile yapmama, aldatmama, müşteri kızıştırmama, faizden uzak kalma, karaborsacılık yapmama, yeminden kaçınma, borçluya kolaylık gösterme, borçlunun borcunu zamanında ödemesi, dinimizin bizden istediği davranışların bir kısmıdır. Peygamberimiz bir hadisinde: Tüccar (hile yapmadığında) kazançlıdır. İhtikâr yapan (karaborsacı) ise melundur. buyurmuştur. (Râmûz el-Ehâdîs sh:199) Ticarette dikkat edilmesi gereken bir husus da borçlara sadakat göstermek ve borçları zamanında ödemektir. Bir Hadis-i Şerif’te: Sizin en hayırlınız; borcunu en iyi ödeyeninizdir. buyrulmuştur. Zengin bir kimsenin borcunu geciktirmesi ise zulüm olarak nitelenmiştir. Sağlıklı bir ticaret için, esnaf ve tüccarın kendi alanı ile ilgili bilgileri edinmesi veya yakınında her zaman danışacağı bir uzman bulundurması gerekir. Nitekim Hz. Ömer halife olunca böyle bir bilgilenme seferberliği görülür. Onun bütün yöneticilere yayınladığı ilk ticaret genelgesi şöyledir: “İslam’a göre kendi ticaretiyle ilgili hükümleri bilmeyen kimse bizim çarşı ve pazarlarımızda alış-veriş yapmasın. Çünkü bilmeme yüzünden faize düşebilir.”