Ahi Evran’ın Eserleri:
Ahi Evran, sanatkar olduğu kadar alimdi ve tasavvuf ehli bir insandı. Tasavvuftaki şeyh, halife, mürit ve muhipler arasındaki ilişkiyi işyerlerine uygulayarak buralarda çalışan, usta, kalfa, çırak, yamak arasındaki ilgi ve münasebeti tarikatlardaki esasa göre düzenlemiştir. İşyerlerinde çalışanları dini ve ahlaki yönden eğitmek için basitten mürekkebe doğru bir tertip içinde halk tipi eserler yazmıştır. En az yirmi kadar eseri bilinmektedir. En ünlü eserleri şunlardır:
1.Menahic-i Seyfiye: İman esaslarını ve islamın şartlarını anlatır. İlmihal niteliğindeki bu eserinde itikadî konuları Eş’ari kelamına göre yorumlarken ameli konularda Şafii mezhebini esas alır. Eser, Arapçadır.
2.Metaliü’l-İman: Farsça yazdığı bu eserde iman esaslarını açık lamaktadır. Tasavvufi konulara da yer vermek suretiyle ahalinin imanını kuvvetlendirmeyi hedeflemiştir.
3.Tabsıra: Bu eser, Ahi Evran’ın muhaddisliğini de ortaya koymaktadır. Allah’ın birliği, sıfat ve fiilleri, nübüvvet meseleleri, ahret ile ilgili konuların yanı sıra tasavvufi mevzuları bir filozof edasıyla ele almıştır. Mikail Bayram, bu eseri “Tasavvufi Düşüncenin Esasları” adıyla dilimize kazandırmıştır.
4.Letaif-i Gıyasiyye: Dört cilttir.
5.Letaif-i Hikmet: Siyasetname türünde yazılmıştır.
Ahilik ve Fütüvvet ilkeleri:
Anadolu’da Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evran-ı Veli, debbağlık (dericilik) mesleğini icra ettiğinden dolayı öncelikle debbağ esnafının pîri olarak bilinir. Ahi Evran, başlangıçta I. Alaattin Keykubat’ın büyük destek ve yardımlarıyla tasavvufi düşüncesini ve fütüvvet ilkelerini tekke ve zaviyelerde şeyh-mürit ilişkilerine, işyerlerinde de usta, kalfa ve çırak münasebetlerine uygulamış ve bu çerçevede ekonomik hayatı düzenleyerek Anadolu’da Ahiliğin kuruluşunu gerçekleştirmiş ve teşkilatlanmasını sağlamıştır. Bu teşkilat, zamanla şehirlerde esnaf ve tüccarı örgütlemekle kalmamış, köylerde bile büyük nüfuz sağlamıştır.
Ahilik, tasavvufta önemli bir yer tutan uhuvveti (kardeşliği) hatırlatmasından dolayı kolayca kabul görüp yayılmıştır. Ancak Ahiliğin kuruluş ve felsefesi, islamın ilk asırlarından beri görülmeye başlayan “fütüvvet” teşekküllerinde yer almıştır. Bu teşkilat, hicretin III. Yüzyılından, miladi IX. yüzyıldan itibaren esnaf birlikleri olarak ortaya çıkmıştır.
Fütüvvet; gençlik, kahramanlık, cömertlik anlamlarına gelir. Bu kelimenin kökü sayılan ‘feta’ da genç, yiğit, cömert anlamlarındadır. Hz. Peygamber (sav)in “Ali’den başka feta, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.” Hadis-i şerifiyle fütüvvetin ilgisi vardır. Hz. Ali, ‘feta’ kimliğiyle sembol haline gelmiştir. Fütüvvetnamelerde buna özel yer verilmiş ve vurgu yapılmıştır. Bazı alimler fetayı sufi, fütüvveti de tasavvuf olarak tarif etmişlerdir. Bu çerçevede feta, nefis putunu kıran kişidir demişler ve fütüvveti de sünnete uymak şeklinde tanımlamışlardır.
Bu bağlamda fütüvvetin dört temel ilkesi vardır:
a.Güçlü iken bağışlamasını bilmek,
b.Öfkeliyken yumuşaklık gösterebilmek,
c.Düşmana bile iyi davranmak,
d.İhtiyaç içindeyken bile başkalarını kendine tercih edebilmek.
Ahiliğin temeli olan Fütüvvet Teşkilatının ilkelerini ve bu bağlamda ahiliğin çalışma tarzını “Fütüvvetname”lerden öğreniyoruz. Zira Fütüvvetnameler, tasavvuf çevrelerinin ve mesleki teşekküllerin bir nevi nizamnameleri niteliğindeki risalelerdir. Tarikata girer gibi mesleğe girişten çalışma usullerine, günlük hayatta uymaları gereken esaslara kadar pek çok şey burada yazılıdır. Hatta görgü kuralları diye bilediğimiz bazı davranış biçimleri de burada sıralanmıştır. Sofra adabından alın da konuşma, su içme, giyinme, evden çıkma, yolda yürüme, davet ve ziyafete iştirak etme, taziye ve hasta ziyareti, misafirlik, alışveriş ve eve eşya getirme, hatta eve girme adabına kadar her şey vardır. Ahiliğin kurallarına uymayanlara verilecek cezalar da burada sıralanmıştır.
Fütüvvetnamelerde geçmese de Ahi Evran-ı Veli’nin “Elini, sofranı, kapını açık tut. Belini, dilini, gözünü bağlı tut. “ gibi vecizeleriyle kızına yapmış olduğu “İşine, aşına, eşine dikkat et.” tarzındaki öğütleri Ahi teşkilatlarında en çok bilinen sözleridir.