Bir kurtarıcı aranıyordu. Kimliği bizden, patenti Amerika'dan… Sonunda bulundu. İstanbul havaalanında heyecanla karşılandı. Avrupa'yı, Amerika'yı, Dünya Bankası'nı, IMF'yi çok iyi bilen birisi. Ya da onların çok itimat ettikleri adam. Gelir gelmez hazine ona teslim edildi.
O da ilk günden kolları sıvadı ve ilk demecini verdi: "Kaybedecek zamanım yok. Reformları gerçekleştirmek için 15 günde 15 yasa çıkartmamız lazım." Dediğini yaptı. Kemerleri kısabildiği kadar kıstı. Önce işçi-memur ücretlerini kıstı. Emekliye verilenleri içine sindiremedi; onu daha da kıstı. Onlarca bankayı kapattı. Zararını millete ödetti. Faizi artırdı, döviz kurlarını yükseltti. Akaryakıta sürekli zam yaptı. Yaptıkları yetmedi, zamanın Başbakanı Ecevit'in çabuk ölmesi için bazı girişimlerde bulundu. Neyse ki eşi Rahşan farketti de onu hastaneden çıkarttı.
Yaptığı icraatlar, halk tarafından dikkatle izlendi. İyi değerlendirildi. Ama fatura hükümete kesildi. Seçimde o hükümette yer alan partiler ve liderleri tasfiye oldu. Bu da Kemal Derviş'in başarısı olarak tarihe geçti, şayet başarı sayılırsa… Kemal Derviş'e bir şey olmadı. O geldiği yere döndü. Zaten orada işi hazırdı. Türkiye'ye görevli gelmişti, gitti.
Bu olayı, en iyi sayın Recep Tayyip Erdoğan bilir. İktidara gelişi de ondan sonra gerçekleşti. İktidarın büyük bir kısmı, onun yıktıklarını tamir etmekle geçti. Halk büyük soluk aldı. Esnaf, köylü, işçi, memur, emekli rahat etti.
Ama hayat, her zaman dümdüz gitmiyor. Dünyada pek çok şey oldu. Pandemi döneminde halk da ekonomi de içe kapanmak zorunda kaldı. Buna rağmen ihracatta son yılların rekoru kırıldı. Ardından kıyamet gibi korkunç bir depremle karşılaştık. On bir vilayet sarsıldı. Şehirlerin büyük çoğunluğu yerle bir oldu. İktidar belediyeleri deprem bölgelerine koştu. Hizmette yarıştılar. Böylesine bir afette bile muhalefet yine muhalefet etti, yardım ve destekten uzak durmayı tercih etti. Hükümet ve sivil toplum kuruluşları var gücüyle riski göğüslediler. Bu da Türkiye çapında pek çok yatırımın ertelenmesine veya yavaşlamasına neden oldu. Bunu Çorum'da bile hissettik. TOKİ eliyle başlanan işler yarım kaldı, başlanacaklar ise ertelendi.
Ukrayna Savaşı ve İsrail'in barbarlığı, bütün bölgeyi etkiledi. Ülkemizin de bundan olumsuz etkilendiğinin farkındayız.
Evet, iktidar bunlarla uğraşırken fesat ve fitne yuvaları da boş durmuyordu. Borsa spekülatörleri önce kurlarla oynadı. Sonra faizi zorladı. Politika faizinin tekli hanelere inmesi, onları çok rahatsız etti. Onun için ekonominin en haşhaş yerinden vurmaya başladılar. Piyasadan döviz alımı yoluyla kurları yükselttiler. Hükümeti düşük faiz politikasından vazgeçirmek suretiyle istedikleri kıvama getirmek istediler. Hükümet, bir süre buna direndi. Ama seçime yakın piyasaya uymayı kabul etti.
Bu dönemde karşısına sayın Mehmet Şimşek çıktı. Onunla anlaştı. O da Merkez Bankası'na da elemanını seçerek geldi. Gelir gelmez MB aracılığıyla politika faizini yüzde onların, bir ay sonra da yüzde yirmilerin üstüne çıkarttı. Hızını alamadı, kısa sürede yüzde kırkı aştı. İddiasına göre faiz yükselirse kur düşecekti. Hiç de öyle olmadı. Politika faizinin arttığı günlerde çok az bir geri çekilme görüldü. Ardından yeniden yükselişe geçti.
Aslında Türkiye Ekonomisi'nde piyasa kuralları işlemiyordu. Burada spekülatörlerin dediği oluyordu. Kurun yükselişini bahane ederek politika faizini yüzde kırk beşe çıkarttılar. Artık bundan sonra artış olmaz denildiği sırada MB, ani bir kararla yüzde elliye yükseltti. Dövizdeki artış durdu mu? Durmadı, durmaz. Spekülatörler devrede. Türkiye'den ellerini hiç çekmediler, çekemezler.
Bu arada iç piyasada emlak piyasası, kira ücretleri, gıda ürünlerinin fiyatları aldı başını gitti. Dünyanın en pahalı ülkelerinde dana eti on doları geçmezken ülkemizde en az iki katına çıkardılar. Bir avuç mutlu azınlık keyf çatarken halk sefilleri oynamaya başladı. Sayın Cumhurbaşkanımız, pahalılığı önleyemediği yerde alım gücünü artırma yolunu tercih ediyor. Doğrusu da budur. Ama içeride birileri bu girişimleri sabote ediyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, bu amaçla çalışanların, işçinin, memurun ve emeklinin gelirlerini artırma yoluna gitti. Maaşlara %25 zam yaptı. Ama bu, herkese eşit yansımadı. Mesela bir emekli 7.500 TL. aylık alırken %25 zamdan sonra 7.410 TL. aylık almak zorunda kaldı. Buna yakinen şahidim. Sebep, zam kök maaşın üzerine ekleniyormuş. Hiçbir emekli kök maaşının ne olduğunu bilmiyor. Bildiği bir şey var; o da zam yapıldı ama bana niye daha düşük verildi, sorusuna cevap arıyor.
Bu durumu ilimizdeki yetkili siyasilere sordum. Maalesef bu yüzden yolda yürüyemez hale geldik, dediler.
Reis de bunu biliyor ama… Aması ne? Niçin müdahale etmiyor dediğimde Mehmet Şimşek, maaş ve ücretlerin artırılmasına karşı dediler. Reis, halkın şikayetlerinden haberdarız, yakında düzelteceğiz, dedi. Halk ona güvendi ve genel seçimde yine destek verdi. Ancak yılbaşında halk, yine beklentiye girdi. Normalde %50 zam yaparak çalışanlara ve emeklilere büyük destek oldu. Ancak emeklilerin yarıya yakın kesimine bu oran yansımadı. Reis, bunu çözeceğim dedi. Herkes seçimden önce çözüm bekledi. Ancak maliye bürokrasisi yani Mehmet Şimşek ekibi ikna etmiş olmalılar ki Mart ayında değil de Haziran'da çözeceğiz, denilmeye başlandı. Ama halk böyle beklemiyordu. Yaz gelince biçilecek yoncayı gözü görmüyordu. Halkımız peşincidir, veresiyeden gelecek olana bel bağlamaz. Televizyonlarda günlerce bayram ikramiyelerinin en az 5.000 TL. olacağı anlatıldı. O da 3.000 TL.'ye indirildi. Maaş artışı bekleyen kök maaş mağdurları, banka promasyonlarıyla teselli edilmeye kalkışıldı. Onu alanların büyük çoğunluğu, faizden geliyor diyerek, kazancına katmadı, bir yerlere devretti.
Mart 2024 seçimlerinde enflasyon, fiyat artışları, kira artışları, konut fiyatlarının artışlarının yanı sıra kredi faizlerinin de aşırı yükselişi etkili oldu. Ama emeklilerin neredeyse yarısını teşkil eden 10.000 TL. maaş mahkum olanların pek çoğu ya seçime gitmedi ya da muhalif oy kullandı. Halk, iyilikleri unutmaz ama karnını doyurmak, kirasını ödeyebilmek, çocuğuna veya torununa bir bayramlık almak ister. Bunu yapamayınca da kendisini buna mahkum edene kırgınlığını sandıkta böyle gösterir.
Bu seçimin galibi muhalefet edil. Hükümeti yanlış yönlendiren Mehmet Şimşek ve ekibidir. Tebrik etmek gerekirse onları tebrik etmek lazım.
Bu adamın gidişatı, hayra alamet değil. Onun için ben, bu olayı İkinci Derviş Vakası olarak değerlendiriyorum. Daha başka hasar vermeden dizginlerinin çekilmesi gerektiği kanısındayım.
Şurası unutulmamalıdır ki halkımız, hala Reis'in sözünü tutup "Meclis açıldığı zaman bu sorunu kökünden çözeceğim" söyleminin gerçekleşmesini bekliyor. Gözü mecliste, kulağı hayırlı haberde…