Hz. Peygamber (sav)den sonra örnek alabileceğimiz sahabe hayatının en önemli isimlerinin başında ilk dört halife gelmektedir. Onun için onların hayatlarını, yaşantı larını çok yakından tanımak gerekir. İşte bu nedenle dört halife dönemini, günümüze yansıyan acı tatlı hatıralarıyla tarihlerini öğrenmekte yarar vardır.
İlk dört halife, sahabenin en erdemli insanıydı. Cennetle müjdelenen sahabinin ilkleriydi. Hz. Peygamber (sav)in risaletinin ilk döneminde İslama girmiş, ömürlerinin sonuna kadar ona bağlı kalmışlardır. Bu uğurda can verseler de aşk davalarından vazgeçmemişlerdir. Onlar, Allah'ın elçisi Hz. Muhammed (sav)in halefleri yani halifeleridir. Onun gibi yaşamaya özen göstermişlerdir. Devlet başkanı da olsalar o eski evlerindeki mütevazı yaşantılarını sürdürmüşlerdir. Devrindeki krallar, kisralar, imparatorlar gibi saraylarda, lüks yaşamayı reddetmişlerdir. Diğer devlet memurlarının gelirlerinden düşük maaşları vardı. Her imkan ellerinde olduğu halde kendileri böyle tercih etmişlerdi.
Tarihin o döneminde öyle sağlam temellerle devlet kurmuşlar ki günümüzde bile hâlâ onlar esas alınarak yola devam edilmektedir. Batının köhne uygarlığına karşı dimdik varlıklarını sürdürebilmektedir.
Günümüze kadar bu konuda pek çok eser yazıldığı, herkesin malumudur. Bu dört halifenin İslam uğruna çektikleri çileler, tüm detaylarıyla anlatılmıştır. Ancak hayatlarının sonunun nasıl noktalandığını yani hayatlarının son günlerini konu alan bir çalışma yapıldığını göremedik.
Tarih bize gösteriyor ki onlar sade bir vatandaş gibi yaşamışlar ve ölümü de öyle karşılamışlardır. Cenaze namazları kılınarak defnedilmişlerdir. Hepsi o kadar. Yani günümüzdeki devlet başkanlarına yapılan görkemli törenler, onlar için asla yapılmamıştır.
İşte bu çalışmamızda buna kısa da olsa ışık tutmaya çalışacağız. Konuya Hulefa-i Raşidin'in tanımıyla başlayıp her halife için bir bölüm ayıracağız.
İslam devletinin kuruluşu ve yüceltilmesinde büyük emekleri olan dört halifenin ilki Hz. Ebubekir, Hz. Peygamber (sav)den sonra dinden dönenlerle ve sahte peygamberler ve onlara takılanlarla savaşmak zorunda kaldı. Kısa süren halifeliği sırasında Suriye ve Irak cephelerinde ilerlemeler sağladı. Kuran-ı Kerim'i bir cilt halinde toplayarak muhafazasını garantiledi. Hastalığında yerine Hz. Ömer'i halife adayı göstererek İslam birliğini korumaya devam etti. Yatağında eceliyle ruhunu teslim etti.
Hz. Ömer, İslam Devleti’nin sınırlarını epeyce genişletti. Suriye, Irak, İran, Mısır, hatta Kuzey Afrika'nın büyük bir kısmı İslam yurdu oldu. En önemlisi, devlet teşkilatını tam anlamıyla kurdu. Dünya, ilk defa onun devrinde sosyal devletle tanıştı. Adaletiyle ün saldı. Ama bir Mecusi'nin hançeriyle camide namaz esnasında yaralandı ve orada ahrete intikal etti.
Hz. Osman, edep ve vakarıyla maruftu. Ömrünü İslama hizmete adamıştı. Savaşlara hem malen hem de bedenen katılmıştı. Hilafeti döneminde İslam Devleti'nin sınırları, Adaş Okyanusu'na kadar uzanmıştı. Ama hilafet dö neminin yarısı, fitne hareketlerinin gölgesinde geçti. Korumasız halife, kendi evinde Kuran okurken isyancıların saldırısında şehit olmuş ve kanı okuduğu ayetlerin üzerine düşmüştü. Allah rahmet eylesin.
Hz. Ali, Hz. Peygamber (sav)in yeğeni ve damadıdır. Çocuk yaştayken Müslüman olmuştur. Hz. Peygamber (sav)in katıldığı bütün savaş ve seferlerde ön safta yer almıştır. Önceki halifelere, hep fahri danışmanlık yapmıştır, ama hiç makam peşinde olmamıştır. Halifeliği döneminde Şam bölgesindeki Muaviye'den başka herkes ona biat etmiştir. Bu dönemde Cemel ve Sıffin Savaşlarında müminlerin kavgasında yer almış olmaktan hep huzursuz olmuştur. Bir Harici'nin zehirli hançeriyle sabah namazında camiye/mescide girerken yaralanmış ve o zehirle şehit olmuştur. Allah, rahmet eylesin.
Dört halife devrinde İslam Devleti; tüm kurumlarıyla dünyada yerini almış, sınırlarını Afganistan'dan, Hindistan'dan Tunus'a, Yemen'den Kafkasların derinliklerine kadar genişletmişti. Ama Bizans imparatorlarına veya Sasani krallarına benzemeye kalkışmadılar. Yaşayışlarını hiç değiştirmediler. Evlerini bırakıp saraylara, köşklere yerleşmeyi hiç düşünmediler. Aile fertlerini ve yakınlarını zengin etmeye kalkışmadılar.
Onlar, kararlarını ihlaslı Müslümanlara danışarak verirlerdi. Fakiri, yoksulu, halkı ve kamu malını kollamaya çalışırlardı. Evinin çevresinde bir koruma ordusu bulundurmazlardı. Devlet dairesi olarak ya mescidi ya evini ya da o an için uygun bir mekanı kullanırlardı. Kendisinden sonra ailesinden birinin aday gösterilmesine asla razı olmadılar.
Mütevazı yaşadılar. Kendilerinden sonra gelenlere iyi örnek oldular. Onları örnek almayanlar da hilafeti saltanata çevirdiler. Onca hizmet ve mihnete rağmen ömrünü İslama adamış olan ilk dört halifenin son günlerini gördük. Allah, onlardan razı olsun. Onlara gani gani rahmet etsin.
“Dört Halifenin Son Günleri” adlı kitabımı, Gülnur yayınları arasında çıkmıştır. Yayınevinde, diğer yayınevlerinden ve internetten temin edebilirsiniz.