ASKERDEN DÖNENLER
Bugün benim içimi sızlatan en önemli konulardan biri de Haşim Emminin durumudur. Ben o zaman çocuk yaşlarındaydım. 17 yıl askerlik yaptıktan sonra köyümüze sağ salim dönenlerden biri de o idi. 
Anlattıklarıyla yalnız biz çocukları değil, genç-yaşlı, kadın-erkek köyümüzün tüm insanlarına çok önemli dersler veriyordu. 
Ama dinlediklerimiz bir masal gibi kulağımızın bir yanından giriyor, öbür yanından dışarı çıkıyordu. 
17 yıl askerlik dile kolay!                                                                                                                                       Bir de siz bu yaşamın inceliklerini düşünün!
Şu anda büyük sağlık sorunları yaşayan değerli ağabeyimiz araştırmacı-yazar Sayın Abdulkadir Ozulu ağabeyimizin ortaya koyduğu değerli bir eseri vardır.
Rahmetli Mustafa Tütüncü'nün hayatını anlattığı bu eser Haşim Emmimin anlattıklarıyla birebir örtüşmektedir. Arada birtakım farklılıklar da var elbette. İzninizle onlardan birini Haşim Emmimin diliyle ben anlatayım.
"Yemen'de çarpışıyorduk. Araplarla İngilizler bir olmuşlardı. Biz aç karnını bile doyuramayan mecalsiz askerlerdik. Nerede bir at, katır, deve vb. hayvan ölse asker oraya koşuyordu. Ortada iri kemiklerden başka bir şey kalmıyordu. Atların, katırların pisliklerini deşeleyip içlerinde yiyecek arıyorduk. Açlık, susuzluk, pislik, salgın hastalıklar başımızın en büyük belasıydı."
"Bir gün çatışmaya gittik. İngilizlerden destek alan Araplar silah ve moral açısından bizden çok üstünlerdi. Bizim ordu bozulup kaçmaya başladı."
"Geriden bir ses duydum. "Hey hemşerim Haşim beni burada ölüme terk edip nereye kaçıyorsun." Bu ses Hüyüklü Ömer'in sesiydi. Vurulup düşmüştü. Vicdanım el vermedi. Geri döndüm. Kurşunlar üzerimize yağmur gibi yağıyordu. "
Haşim Emmim geri dönerek, vurulup ölmeyi göze alarak geri dönüp Ömer'e ulaşmış. Haşim Emmi çok babayiğit, güçlü, kuvvetli biriydi. Ömer'i ve tüfeğini omuzlayarak onu çatışma alanından kaçırarak ölümden kurtarır. 
Komşu köylümüz Ömer amca her güz döneminde eşeğine yükleyebileceği kadar sebze ve meyveyi yükleyerek sanki Hacca gider gibi bizim Tolamehmet Köyü'ne gelip Haşim Emmimi ziyaret ederdi.
Bugün Alevi-Sünni ayrımı yapanlar bu olayı çok derinlemesine düşünmelidir. 
Haşim Emmim Yemen anılarını anlatırken hep ağlayıp dururdu. "Sonunda İngilizlere esir düştük. Bizi alıp Hindistan'a, sonra da oradan alıp bir başka sömürge ülkelerine götürdüler.  Fakat orada çok rahat ettik." derdi.   Rahat etmelerinin nedenleri de günde verilen bir tas çorbayla az çok karınlarının doyurulmasına bağlardı. 
Dönüşünde köyünde yine rahat bırakmamışlar onu. Köyün zort-zort takımında yürüyen Kahyalar sülalesi ondan korktukları, çekindikleri için kentteki akrabalık ilişkilerini kullanarak şikâyete koyulmuşlar. 
Son olarak alıp Kuvâ-yi Milliye'ye yani Kurtuluş Savaşına götürmüşler. 
Birçok cephede deneyimli bir asker olan Haşim Emmi Kurtuluş Savaşında da bütün yüreğiyle en ön cephelerde çarpışarak, tesadüfen sağ kalarak köyüne dönebilmiş. Ama köyünde yine horlanmış ezilmiş. 
Bugün Haşim Emmiyle ilgili anılar gerek torunlarından gerek köyün yaşlılarından derlenebilir.  
Ben, köyümüzün bu üç fedakâr kahramanını dile getirerek bu konularda çalışma yapacak olanlara bir ışık tutmaya çalıştım. Başka bir amacım yok.
Tolamehmet'ten ayrılarak çeşitli cephelerde can veren atalarıma saygılarımı sunuyorum. Manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
     (DEVAM EDECEK)