Aynı duygu ve düşüncede olan insanların oluşturduğu topluluklara cemiyet denildiği halde aynı inanç ve amaç etrafında bir araya gelen topluluklara da cemaat denilmektedir.
Bir cemaatin mensupları, cemaat yararına olan her eylem ve davranışı tereddütsüz uygularlar. Aksine cemaate zarar verecek veya leke getirecek her davranıştan kaçınırlar.
İnsanlar, bir cemaate katılmadan önce orayla ilgili bir ön incelemede bulunurlar. Kendilerini cezbeden bir şeyler bulurlarsa oraya yaklaşmaya başlarlar. Birkaç toplantısına, birkaç etkinliğine katılırlar. Cemaatin hali ve tavrı hoşuna gitmeye başlayınca teslimiyet dönemi söz konusu olur. Bundan sonra işin nereye varacağını kestirmek zordur.
Ülkemizdeki cemaat ve cemiyet yapılanmasında da önce milli duyguları ön plana çıkaran söylemlerle sahaya çıkıyorlar. Dini duygulara, inanç yapımıza hizmeti, milletçe düşman ve tehlike olarak gördüğümüz şeylere tavır koymayı esas aldıklarını dile getirirler.
Aklında fesatlık olmayan iyi niyetli vatandaşlarımız, cemaat adıyla ortaya çıkan bu insanlara çabucak teslim olabiliyorlar. Kazancının bir kısmını onlara aktarıyorlar. Çocuklarını onlara teslim ediyorlar. Gazetelerine, dergilerine abone olarak onları destekliyorlar. Basın yayın organlarında geçen haberlerden etkilenerek olayları ona göre yorumluyorlar.
Ancak insanlar, sağlam bir din eğitimi almışsa, güvenilir eserlerden bilgilenerek bilinçlenmişse kolay kolay teslim olmazlar. Duyduğu, dinlediği her şeyi ayet ve hadisin süzgecinden geçirerek değerlendirir. Ayet ve hadise uymayan söz ve görüşleri hemen reddeder. Onu söyleyenlere şeyh, hoca, mehdi demez. Birilerinin yaptığı gibi onu havalarda uçan bir mürşit, her gün Allah'ın Rasulü'yle konuşan bir veli, rüyalarla dünyaya yön vermeye kalkışan kainat imamı olarak görmez. Körü körüne aklını, vicdanını, hatta tüm servetini ona teslim etmeye kalkışmaz.
Bir başkası da önce masonluğun içyüzünü açıklayan ve evrim teorisinin saçmalığını ispatlayan bir çıkışla ülkemizin gündemine girmiş ve çok da masum görünmüştü. Ancak, zamanla zengin çocuklarını avlayıp servetlerine el koyduğunu, gençler vasıtasıyla kızlar ayarladığını, o kızlar vasıtasıyla bazı şantajlara giriştiğini duydukça şaşkınlığa uğramıştık. Hiçbir dini tahsili ve bilgisi olmamasına rağmen hele de kurduğu televizyonda Kur'an'dan ahkam keserek ayetleri şehvetine göre tefsir ettiğini, hadisleri tamamen reddettiğini görünce bu adam iyice sapıtmış dedik. Kendisini Tevrat'ın müjdelediği Moşea, İncil'in bildirdiği Mesih, Hz. Peygamber'in (sav) geleceğini haber verdiği Mehdi olduğunu dile getirmeye başlayınca iyice çıldırdığını anladık. Bir de kedicikleriyle dans edişini, onların kılık kıyafet ve davranışlarını meşru gösteren fetvalarını gördüğümüzde bu sapığa bir "dur" demeli demeye başladık.
Bir operasyonla neler neler ortaya çıktı. Meğer onların hepsi bir maskeymiş. Uluslararası casusluk şebekesinin bir uzantısıymış. Şan, şatafat ve lüks hayatın arkasında korkunç bir kara para akışı, çirkin ilişkiler varmış. Onlar da himmet toplamışlar, onlar da mürit tedarik etmeye çalışmışlar. Her şebekenin başına bir imam tayin etmişler, hatta imam bacılar bile görevlendirmişler.
Demek ki hainler, hep aynı yöntemi uyguluyorlar. Önce halkın kabulleneceği söylemlerle ortaya çıkıyorlar. Sonra tedarik ettiği cemaati istedikleri yöne yöneltiyorlar. Akıllarını, vicdanlarını devralıyorlar. Kazançlarından, kurbanlarından pay alıyorlar. Bununla da yetinmeyip kendilerini ve çocuklarını şeytana asker yapıyorlar. Sapıkların hepsinin yöntemi aynı.
Kur'an ve sünneti, yani ayet ve hadisi ölçü olarak alan, bütün tarikat ve cemaatleri bu ölçüye göre değerlendirebilenler, bu cendereye düşmüyorlar veya düşseler bile çabukça kurtuluyorlar.
Bizim inancımızda tövbe diye bir ilke vardır: Beşeriz, şaşabiliriz. Yanlışa düşebilir, günaha meyledebiliriz. Önemli olan hatada ve günahta ısrar etmemek, tövbe edip Allah'a dönebilmektir. Bize ulaşmaya çabalayanların art niyetlerini fark ettikten sonra onlardan uzak durabilmektir.
Halka hoş görünebilmek için ortaya çıkan cemaatler, dini duyguyu çağrıştırır. Cami cemaatinden hareketle hep iyi yönde birleşenlerin buluştuğu topluluğu hatırlatır. Ama, iş çığırından çıkınca, ya da biz bu durumu fark edince, hatada ısrar etmemeli, onların hainliklerine ortak olmamalıyız.
Her defasında çukura düşmek zorunda değiliz. Bir yerde çizgiden sapanları görünce oradan hızla uzaklaşmasını bilmeliyiz. Zira, her dönemde din adına ortaya çıkabilecek olan cemaatler olabilir. Hepsi için ölçümüz aynı olmalıdır. Olayları ve cemaatleri ayet ve hadis çerçevesinde değerlendirmeliyiz. Sadece kendilerini kurtuluşa ermiş olarak gören, başkalarını "din dışı" sayan cemaat ve tarikatlardan uzak durmak lazım. Kur'an'a sadece biz hizmet ediyoruz diyerek halkı sömürenlerden kaçınmak lazım. Aynı Allah'a, aynı peygambere, aynı Kutsal Kitaba iman ediyorsak kimseyi dışlamamak lazım. Cemaat taassubuyla İslam binasına darbe vurmaya kalkışmamak lazım.