Çocuklarımız; Allah (cc) ın biz insanlara lütfettiği büyütülmesi, eğiterek yetiştirilmesi emek isteyen, evlerimizin süsü olan en değerli varlıklarımızdır. Aynı zamanda da neslimizin ve nesebimizin devamını sağlayacak olan varlıklarımız olup, geleceğimizin de teminatıdırlar.  
Cenabı Mevla'nın biz ebeveynlere ve sorumluluk sahibi kimselere yüklediklerinin başında onları dînî ve ahlaki değerlerle mücehhez bir şekilde yetiştirmek gelir. Dinimize göre esas olan çocuklarımızın hem dünyalarını hem de ahiretlerini mamur edebilecekleri bir şekilde yetiştirmektir. Çocuk yetiştirmek azim, gayret ve emek ister. Çocuk gibi güzel bir nimetin, şükrünün eda edilmesi de kolay değildir. Her nimetin şükrü, nasıl kendi cinsindense, çocuk nimetinin şükrü de, onları sâlih bir mü'min ve sâliha bir mümine olarak yetiştirmektir. Anne ve babalar, çocuklarının yetiştirilmesinde hem Allah'a, hem de topluma karşı sorumludurlar. Ebeveynler aynı zamanda da çocuklarına, Allah'ın (cc) verdiği bir emanet nazarıyla bakmalı ve ona göre de sorumluluklarını yerine getirebilmenin bilincinde olmalıdırlar. 
İslam'a göre anne babaların çocuklarına karşı görevleri daha çocuk doğmadan önce başlar. Çocuk dünyaya geldikten sonra ise anne ve babaların yapmaları gereken ilk vazifelerinden birincisi; Çocuklarına İslam'a uygun güzel isimler koymaktır. Zira isim, çok önemlidir. Peygamberimiz:?"Siz kıyamet günü kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyle ise çocuklarınıza güzel isimler koyunuz."?(Ebu Davud, Edep, 61)?Bir başka hadiste ise:?"Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de ona güzel bir isim koyması ve terbiyesini güzel yapmasıdır."?(Beyhakî)?İsim; şahsa, psikolojik, sosyolojik ve daha pek çok yönlerden etki etmektedir. Onun için çocuklara uyduruk isimler konulmamalıdır. Peygamberimiz çocukluğunda kendilerine güzel isim verilmemiş olan pek çok sahabenin ismini müslüman olduktan sonra değiştirmiştir. Peygamberimiz huzuruna gelen bir sahabeye ismini sorar, "Zahim" dediğinde ise bu ismi beğenmemiş, ona "Beşir" ismini vermiştir. Böylece "sıkıntı" manasına gelen bir ismi, "neşeli, müjdeci" manasına gelen bir isimle değiştirmiştir. Peygamberimiz; "el-Âsî", "İsyan eden" anlamına gelen bir başka sahabenin ismini de "itaat eden" anlamına gelen "Mûtî" ismiyle değiştirmiştir.?(Müsnet)?Hz. Ali, oğlum Hasan doğduğunda ona "savaş" anlamına gelen "Harp" ismini vermiştim. Allah Resulü geldi.?'Oğlumu bana gösterin ona hangi ismi verdiniz?'?dedi.?Bende 'Harp ismini verdik' dedim.?'Hayır, onun ismi "Hasan " dır.'?Dedi ve sağ kulağına ezanı sol kulağına da kameti okuyarak üç defa Hasan diye seslendi" (el-Edebü'l-Müfred, II, 180) Çocuğun kulağına ezan ve kamet okuyarak isim koyulmalıdır zira ezan ve kamet, çocuğa yapılan ilk iman telkinidir. Çünkü ezanın mana ve muhtevasında tekbir, tevhit, nübüvvet ve namaz gibi dinin esasları bulunmaktadır. 
Peygamberimiz; " Her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar ve daha sonra ebeveyni onu şekillendirir." Çocuk bilgiyi, görgüyü, terbiyeyi, sevmeyi, sevilmeyi, inanç değerlerini büyük oranda aileden öğrenerek, okulda aldığı eğitimle ailede bütünleşir. Dinimiz birlik ve beraberlik dinidir. Toplumun her bir ailesi bal peteğinin çok sayıdaki küçük hücrelerinden meydana gelmesi gibidir. Ailenin temelleri sağlam olursa her şey güzel ve yolunda gider. Ailede manevi bir takım hastalıklar olursa zamanla diğerlerine de sirayet ederek, ailenin ve toplumun bozulmasının zeminini hazırlar. Toplum olarak huzur ve güvenliğimiz bu değerlerimizi öğrenmeye bağlıdır. Osmanlı'nın çöküşünü hazırlayan en önemli etkenlerden biriside de körü körüne, kör bir taassup içerisin de, eğitim sistemindeki batı hayranlığıdır. Uzun yıllar tarih sahnesinde kalması ise aile yapısının hakka, hukuka, âdaba, edebe, adalete ve sevgiye dayalı sağlam temeller üzerine kurulmuş olmasıdır. Allah (cc) insanı, bilimin laboratuvarlarına sığmayacak bir güzellikte ve mükemmeliyette yaratmıştır. Her şeyi yaratan Yüce Mevla'mız insanın fıtratına en uygun olan terbiye sistemini de sunmuştur. Allah'ın 99 isminden biri olan "Rab" ın anlamlarından biri de terbiye edendir. Namaz, oruç, haç, zekât vb. bunların hepsi de terbiye ve sınav kapsamındadır. Müslüman kimliğine sahip olan bir kimse Rabbinin gösterdiği terbiye sisteminin dışında bir yol aramaz. İslam aile hukuku, Yüce Rabbimizin yarattığı en mükemmel ve değerli varlık olan insan hayatının bütün safhaları ile yakından ilgilenir. Anne rahmine düşen ceninden başlayarak doğumu, isim konulması, eğitim ve terbiyesi ile devam eden bir süreç vardır. Anne babanın çocuğuna güzel bir isim koymanın yanında, dini ve ahlaki değerlerini öğretmekte görevleri arasındadır. Ayrılma veya boşanmalarda çocuğun kalması gereken yeri de annesinin yanı olarak işaret eder. Müşrik olan kadınlarla evlenmeyin ayeti nazil olduğu zaman, Hz. Ömer'in boşadığı hanımından olan oğlunun kimin yanında kalacağı hususundaki anlaşmazlığı, Hz Ebu Bekir'e başvururlar. Hz. Ebu Bekir çocuğu annesine teslim ederek "Bu çocuk için annesinin nefesi, senin yanında yiyeceği oğul balından daha hayırlıdır Ey Ömer" Çocuk Müslüman olmayan annenin yanında dini meseleleri anlayabilecek seviyeye gelinceye kadar bırakılır. Bu dönemden sonra anne inanç değerleri konusunda yanlış yönlendirebilir. Hıristiyan ise domuz eti yedirebilir. Veya içki içirmesinden endişe edilirse annenin yanında bırakılamaz. Baba, yakınları veya müslüman bir topluluğun yanına verilir. Çocuk dini yönden müslüman olan babasına tabidir. Çocuk olgunlaşmadan öncede annenin dini inanç ve âdetlerini çocuğa telkin ettiği sabit olursa o zamanda anneden alınır veya tedbirler alınır. 
Bizleri dünya ve ahiret mutluluğuna götürecek olan yol, Kur'an ve onun hayata tatbiki olan sünnettir. O da Âlemlere Rahmet olarak gönderilen, Peygamberimizin güzel ahlâkı ve örnek yaşantısındadır.