Benim, Sayın Erdoğan ve kadrosunun iktidarı hakkındaki yaklaşım, görüş ve yazılarımı eleştiren bazı kimseler ile son günlerde WhatsApp’ta yaptığım yazışmalardan bir karşılıklı konuşma tertip ettim:
-Taliban hakkında içeriden bazı kimseler aleyhte/içyüzlerini ortaya koyan açıklamalar yapıyor, siz ise daha yumuşak yaklaşıyorsunuz. Niçin?
H.K. -Taliban Nusayrî Esed’den kötü mü? Esed ile iyi ilişki kurmadığı ve muhalefeti desteklediği için iktidarı tenkit eden ulema ve ukala var.
Şimdi siyaset gereği, cephe aldığımız kötülerle ilişki kurmaya döndü hükümet.
Taliban şudur budur, onları Çin’e Rusya’ya, İngilizlere… kaptırmak Afganistan halkına refah ve hürriyet mi getirecek?
Türkiye Taliban ile ticari, stratejik, savunma gibi alanlarda anlaşmalar ve işbirliği yaparsa belki onların ifratlarını yumuşatma imkânı da bulunabilir.
Şunu unutmayalım:
Biz birkaç adaydan birini seçme durumunda değiliz. İktidara gelmiş bir kadro ile ilişkiyi konuşuyoruz.
-Şeriat düzeninde şûrâ kararı mı, başkanın kararı mı uygulanır? Bunu tartışalım.
H.K. -Şeriat düzeni uygulanırsa bu konular tartışılır. Şimdi yanlışlarını, eksiklerini ıslah edecek ufukta daha iyisinin görülmediği iktidarımızı; düşmanlarından ve kıt düşünceli dostlarından, nasıl koruyacağımızı konuşmalıyız, derim.
-Ne yani, iktidarı tenkit etmek caiz değil mi, bunca eksikler, kötülükler var, susup oturacak mıyız?!
H.K. -Sıhhatli tarafı görmeyip yalnızca hasta tarafı görmek, onu da abartmak, tedavi ve ıslah adına olmayacak şeylerden bahsetmek, herkesin kendini muslih ve mürşid sanması, tenkit ediyorum diye yıkıcılara destek vermek… işte bunlar olmamalı. Usulünce tenkit elbette gerekli. Tenkit eden ve yol gösteren kişiler kendi ihtisas alanlarını aşmamalı. Talep edilen şeyler mevcut şartlarda mümkün ve asıl amaç bakımından faydalı ve zamanı gelmiş olmalı.
Daha fazlasının peşinde koşarken elde edilmiş kazanımları kaybetme hesapsızlığından sakınılmalı.
Unutmayalım; bu ülke yalnız bize ait değil. Farklı inanç-inançsızlık dünya görüşü ve hayat tarzına sahip milyonlar var. Ülkeyi yöneten dengeyi korumazsa kaos çıkar kaybederiz.
-Yolsuzluklar!
H.K. -Bu eksikler, aksaklıklar, suiistimaller nefse mağlup olmalar, mal-kadın- mevki imtihanını kaybetmeler, vazifeye zengin başlayıp yoksul veya aynı servet ile çıkacak yerde yoksul başlayıp haram-helâl demeden zengin olmalar… yirmi yıldan beri değil, bin yıldan fazladır var!
Eski zamanlarda bunları dile getirenlerin dillerini kesiyorlardı, şimdi hiç değilse yalnızca uçlanma yolu tıkanabiliyor. Bunu göze alanlar ıslah niyetiyle ve muhalefet, kin vb. yüzünden gerçekten sapmaksızın, yanlışı söyleyip doğrunun gerçekleşme yolunu gösterebilirler. Buna engel olan yoktur.
Her zaman tekrar ediyorum ve edeceğim:
Daha sağlam bir gemi bulmadan denizin ortasında çürümüş dedikleri ama kendilerini az çok değerleri ile taşıyan gemilerini batıranlar geçmişi, hâli ve geleceği hâmil olarak batarlar.
Ey basiret sahipleri!,
Yakın ve uzak tarihten ibret alın!
-Çürümüş gemiyi batırmadan, bir yandan onu korsanlara yem etmemeye çalışırken diğer yandan da daha sağlam bir gemi yapmaya çalışanlara ya da mevcut gemiyi düzeltmeye/yenilemeye çalışanlara selâm olsun.
H.K. -Çürümüşlüğün ölçüsü görecelidir. Daha sağlamını yapmak için gemiyi terk ederseniz zaten korsanlara bırakmış olursunuz.
Sağlam yapı sağlam malzeme ile olur.
Ortalık sağlam ve kullanınca bozulmayacak malzeme ile dolu mu? Ya mevcut kumaşla elbiseyi dikip dayandığı kadar giyeceksiniz ya da başka kültür, din ve medeniyetin terzisine işi bırakacaksınız.
Hâsılı ben ıslaha yönelik yapıcı tenkit ve tavsiyeye taraftarım; doğruculuk ve tenkit perdesi arkasından yıkıcılığa taraftar değilim.
Benden de selam olsun!
-Önünüze kurtlu bulgur koysalar pirinci aramaktan vazgeçip bunu yer miydiniz?
H.K. -Yemeyince açlıktan öleceksem daha temizini buluncaya kadar yerdim. Hayatta kalınca da temizlemek için elimden geleni yapardım. Yaparken de iyi olanı da görür “Bu iyi”, kötü olanı da görür “Bu kötü” derdim. Bunu derken de uygun üslup, zaman ve mekânı seçerdim.
Bir teyit ve güzel tavsiye
-Katılıyorum Üstad; sağlam yapı sağlam malzeme ile olur. İnsanları sağlamlaştırmak/bilinçlendirmek de gerekir ki sağlam devlet olsun. Yapıcı tenkit, ıslah; bunları da ihmal etmemek, her daim güzel bir dille uyarmak gerekir. Bunlar bize düşenler. Devlete, iktidara, sivil toplum örgütlerine, öğretmenlere, sanatçılara, medyaya, sosyal medyaya ve toplumun diğer kesimlerine de düşen görevler var. Herkes üzerine düşeni yaparsa daha güzel bir ülke hâline geliriz. Duamız da bu yönde.