Küresel ölçekte "Erişilebilir ve Temiz Enerji (Affordable and Clean Energy)", yani "herkes için uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye erişimin sağlanması" konusu günümüzün en önemli ilk birkaç konusu içinde yer almaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse; küresel ölçekte 2030 yılına kadar ekonomik, güvenilir ve modern enerji hizmetlerine erişimin sağlanması, yenilenebilir enerjinin küresel enerji içindeki payının önemli ölçüde artırılması ve enerji verimliliğinde etkinliğin yüksek oranda artırılması amaçlanmıştır.
Bilindiği gibi küresel düzeyde 2015 yılından 2030 yılına kadar; aşırı yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele ve iklim değişikliğini düzeltmek gibi 3 temel işi başarmak için 17 Küresel Amaç belirlenmiştir. Söz konusu 17 amaçtan biri olan küresel ölçekte herkesin modern ve temiz enerjiye ulaşımının saylanması ve enerji kullanımında verimliliğin artırılması konusu yedinci amaç olarak ortaya konulmuştur. 
Herkesin elektriğe erişimini sağlamak yanında, elektrik sektöründe yenilenebilir enerji kullanımının artırılması ve enerji verimliliğinin iyileştirilmesi konusu son yıllarda kaydedilen önemli ilerlemeye rağmen, dünya geneli dikkate alındığında hala herkes için uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerji sağlama konusunda yetersizlik söz konusudur. Özellikle temiz ve sürdürülebilir enerji konusunun, COVID-19'un ortaya çıkardığı gerçekliklerle birlikte iklim değişikliğiyle mücadele çabalarının merkezinde yer alması gerektiğini göstermiştir (SDGS, 2022). 
Yine BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı verilerine bakıldığında (SDGs, 2022);
Küresel düzeyde elektriğe küresel erişim, 2010'da yüzde 83'ten 2019'da yüzde 90'a yükselmiş ve yıllık ortalama elektrifikasyon yüzde 0,876 puan artmıştır. Küresel erişim açığı 2010'da 1,22 milyardan 2019'da 759 milyona düşmüştür. Gerçekleştirilen önemli çalışmalara rağmen, 2030 yılında dünya genelinde hala erişimi olmayan 660 milyon insan olduğu tahmin edilmektedir. Hatta bunun çok daha üzerinde olduğunu gösteren çalışmalarda bulunmaktadır. Ayrıca, COVID-19 salgın süreci beklenen düzeyde ilerleme kaydedilemeyeceğini göstermektedir.
Örneğin 2019 yılında dünya nüfusunun yüzde 66'sı temiz pişirme yakıtlarına ve teknolojilerine erişebilmiştir. 2010-2019 dönemi için, bu tür erişimdeki artışların çoğu, en kalabalık düşük ve orta gelirli ülke ve bölgelerde meydana gelmiştir. Bu ülkelerden Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya ve Pakistan öne çıkmaktadır. Kirletici yakıtlara ve teknolojilere bağımlı insanlar, kardiyovasküler ve solunum sistemleri ile ilgili ciddi sağlık sorunlarıyla başbaşa kalmaktadır. Özellikle aileler yüksek düzeyde hava kirliliğine maruz kalmakta ve bu durum COVID-19 virüsü de dahil olmak üzere hastalıklara karşı savunmasızlıklarını artırıyor (SDGs, 2022, https://sdgs.un.org/).
Konuyla ilgili olarak tarafımızca yürütülen "Pakistan kırsalında ev tipi pişirme yakıtlarının belirleyicileri ve kadın sağlığı üzerindeki etkileri" başlıklı çalışma da elde edilen veriler BM'in saptamalarıyla uyumludur. Buna göre söz konusu araştırmada elde edilen bazı saptamalar şöyledir (İmran ve Özçatalbaş, 2020, https://link.springer.com/article/10.1007/s11356-020-08701-8).
Gelişmekte olan ülkelerde kalkınmanın karşısındaki temel zorluklarından biri, nüfusun büyük bir bölümünün enerji yoksulluğuyla mücadele etmektir. Dünya genelinde 2,8 milyar insan halen yemek pişirmek için geleneksel biyokütleye (yakacak odun, mahsul artıkları, tezek vb.) bağımlıdır ve bilindiği gibi  gelişmekte olan ülkelerdeki nüfusun çoğunluğu kırsal alanlarda yaşamaktadır. Pakistan örneğine bakıldığında, dünyanın en büyük 6. nüfusuna sahip gelişmekte olan bir ülke olarak Pakistan nüfusunun yaklaşık %61'i kırsal alanlarda yaşamaktadır. Yakacak odun, toplam geleneksel yakıt kullanımının %54'ünü oluşturmaktadır. Yaklaşık 114 milyon kişi yemek pişirmek için açık ateşle veya geleneksel sobalarla biyokütle yakmaktadır (Fatmmi ve ark, 2010). Biyokütlenin geleneksel sobalarla birlikte kullanılması, karbon monoksit, partikül madde ve kükürt ve nitrojen oksitler gibi önemli miktarlarda zararlı kirleticilerin emisyonuna neden olması nedeniyle evlerde uygun olmayan iç mekan hava kirliliği birçok sağlık sorununa yol açmaktadır. İmran ve Özçatalbaş (2020) tarafından yapılan çalışmada Pakistan'ın kırsal kesiminde ev tipi pişirme yakıtlarının belirleyicilerini ve yakıtların kadın sağlığı üzerindeki etkileri üzerinde durulmuş ve araştırma sonuçları, çalışma alanındaki hanelerin %75,5'inin yakacak odun, %44,4'ünün LPG ve %27,9'unun yemek pişirmek için mahsul artıkları kullandığını göstermiştir. Somut ve önemli bir bulgu olarak kiyokütle kullanan hanelerin sağlık harcamaları LPG kullanan hanelere göre yaklaşık %25 daha fazladır. Bu durum geleneksel geleneksel biyokütle tarzının kırsal kesimdeki kadınların yaşamları üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Geleneksel biyokütle yakıtlarının düzenli kullanımı hem insan sağlığı hem de çevre üzerinde birçok olumsuz etkiye sahip olduğundan hareketle; biyokütle kullanımına bağlı üç ana sağlık etkisi kaydedilmiştir. Bunlara bakıldığında; araştırma alanındaki kadınların çoğunluğunun biyokütle ile günde üç kez yemek pişirmekte olduğu ve dumana maruz kaldıkları  saptanmış ve enerji kaynağı olarak biyokütle kullanan kadınların %33'ünde solunum sorunlarıyla karşı karşıya olduğu, %37'sinin kalıcı bir baş ağrısı ve %16'sının ise göz sağlığı sorunları olduğu belirlenmiştir.
Bu çerçevede konu son derece önemlidir ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO, 2006) tahminen 3,5 milyon insanın solunum sağlığı sorunlarından dolayı hayatını kaybettiğini ifade etmektedir.
Bu çerçevede "Erişilebilir ve Temiz Enerji" alanında yaşanan erişim ve enerji kullanım etkinsizliği sorunlarının ortadan kaldırılması için Birleşmiş Milletlerin hedefleri şöyledir;
1.    2030 yılına kadar uygun fiyatlı, güvenilir ve modern enerji hizmetlerine evrensel erişimin sağlanması
2.    2030 yılına kadar yenilenebilir enerjinin küresel enerji kaynakları içindeki payının önemli ölçüde artırılması
3.     2030 yılına kadar küresel enerji verimliliği ilerleme oranının iki katına çıkarılması
a.    2030 yılına kadar yenilenebilir enerjiyi, enerji verimliliğini ve gelişmiş ve daha temiz fosil yakıt teknolojisini kapsayan temiz enerji araştırmaları ve teknolojilerine erişimi kolaylaştırmak için uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi ve enerji altyapısı ve temiz enerji teknolojisi alanlarına yatırımın teşvik edilmesi
b.    2030 yılına kadar özellikle en az gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan küçük ada devletleri ve karayla çevrili gelişmekte olan ülkeler olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde, bu ülkelerin destek programları çerçevesinde herkese modern ve sürdürülebilir enerji hizmetleri sunabilmek için altyapının genişletilmesi ve teknolojinin geliştirilmesini sağlamaktır.
Sonuç olarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında yedinci sırada yer alan "Erişilebilir ve Temiz Enerji" alanında özellikle gelişmekte olan ve düşük gelişmişlik düzeyine sahip ülkelerde aşama kaydedilmesi büyük önem taşımaktadır. Burada belirtmek gerekir ki 2030 yılına kadar herkesin "Erişilebilir ve Temiz Enerji" kaynaklarına erişiminin eşit biçimde sağlanması ve bunun güvence altına alınması yönünde eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ne yazık ki mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede konuyla ilişkili olarak küresel işbirliği büyük önem taşmaktadır ve bu alanda sorun yaşamayan ülkelerin teknoloji transferi ve eğitim/yayım yoluyla çözümün parçası olmak yönünde tutum içinde bulunması önemli olacaktır. Yine  bu önemli sorunu ortadan kaldırmak yönünde BM'nin küresel işbirliğini ve dayanışmayı sağlamak üzere yürüttüğü çalışmalara ve sorunu çözmek yönündeki girişimlerine destek vermek gerekmektedir.