Fitne, insanlar tarafından yapılan zulüm, işkence gibi başkalarına acı ve elem veren eylemlerle yine insanlar tarafından değerleri tahrip, insanları rencide etme çabası, yanlış yönlendirme, hedef saptırma gibi toplumlarda kargaşaya yol açan, insanların huzurunu bozan, dinimizin hoş görmeyip lanetlediği eylem ve söylemlerdir. 

Son yarım asırda, aklını ilah edinerek, heva ve heveslerinin peşinden koşan bir kesim, Yüce dinimizin kesin emirlerini bile tartışılır hâle getirdiler. Bir toplum için en büyük felaket o toplumda fitnenin zuhur edip yayılmasıdır. Çünkü fitne bir insana, sadece belli kişilere zarar vermeyip umumi olarak herkese zarar verir. Peygamberimiz; "Koyun sürüsüne salıverilmiş iki aç canavarın verdiği zarar, mal ve mevki düşkünü bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir" buyurmuştur. (R. Sâlihîn 487) Zunnuni Mısri, Fesadın sebeplerini şöyle saymıştır; Ahirete imanın zayıflığından, Ecellerinin yakın olmasına rağmen emellerinin uzun olmasından, yaratılanların rızasını, Yaratanın rızasına tercih etmelerinden, kendi hevalarına tabi olarak, Peygamberinin sünnetlerini arkaya atmalarındandır"  İnsan başkalarını teraziye korken diğer kefeye de kendisini koyarak önce kendisini tartmalıdır.

Dinimizde hepimiz birimiz, birimiz hepiz anlayışı vardır. Enaniyet, bencillik ve çıkarcılık yoktur. Bizler sadece kendimizden ve ehlimizden değil, içinde bulunduğumuz toplum üzerinde de tebliğ ve ıslah gibi sorumluluklarımız vardır. Kur' an da kötülüklerle mücadele etmediklerinden dolayı helak olan kavimlerin örnekleri vardır. " Sizden önceki nesillerde, dünyada fesat ve düzensizliği menedecek, böylece onları helâk olmaktan koruyacak idrak ve fazilet sahipleri bulunmalı değil miydi? Onlardan kurtardıklarımız pek azdır…" (Hut 116) 

Son yıllarda sosyal medya da bir yerlerden odaklı, sünnetle, hadislerle, mezheplerle, tarikatlarla, cemaat ve cemiyetlerle ilgili, sudan bahanelerle, öyle yıkıcı, ahlaka mugayir, tahrip edici paylaşımlar yapılıyor ki bunlardan rahatsız olmamak mümkün değil. Amaç ve hedef belli, nerelere vurmaya ve kimleri yıpratmaya çalıştıkları da belli. Bir tarikat veya cemaat mensubu, bir yanlış yaptı diye o tarikat veya cemaatin tamamına mal etmek ve tamamını zan altında bırakarak suçlamak, potansiyel suçlu olarak görmek ve göstermek son derece yanlıştır. Bu tur söylemler, hiç kuskusuz mili ve manevi birlikteliğimize zarar vermektedir. İşin garibi bu tür paylaşımları yapanların derinlemesine bir dini bilgileri olsa yüreğiniz yanmaz. Bunlar birilerinin dümen suyuna kapılarak kimin değirmenine su taşıdıklarının farkında bile olmayan zavallı insanlar. Müslüman, Peygamberimizi örnek alır. Çünkü ilahi vahyin uygulayıcısı öncelikli olarak peygamberimizdir. Mezheplere, tarikatlara, cemaat ve cemiyetlere ön yargılı bir şekilde saldırmak sana ne kazandırır. Hadisler uydurmadır diyerek insanların zihninde sahih hadislere karşı bile bir şüphe uyandırmanın vebalini biliyorlar mı acaba? Bunları söyleyebilmen için Kur anı çok iyi bilmelisin ki şu hadis, şu ayetle çelişiyor diyebilesin. Helede dış düşmanlar ve içerdeki uzantıları ile birlikte, Ülkemizi kuşatma altına almaya çalıştıkları, Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir zamanda.

Adama iştihad ne demektir, müçtehit kime denir, ne zaman iştihad edilir, içtihat yapacak kişilerde hangi özelliklerin bulunması gerekir, deseniz bilmez. İnsan bilmediği şeyin cahilidir. Ondan sonrada kalkar yalın olarak aklını öne çıkararak, saçma sapan konuşur. Kur'an da, tahrik etmek, bir kötülüğe sebep olmak, o kötülüğü işlemek gibi kabul edilmiştir. Bir konuda bilgin varsa konuş, yoksa yalan yanlış konuşup ta fitneye sebebiyet vermendense susman senin için daha hayırlıdır. Zira Kur an da "Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur"(İsra 36)  İslamda güzel bir şekilde tebliğ vardır ama saldırganlık ve tahribat yoktur. Bunu yapanlar eğer akıllarınca bir yanlışı düzeltmek için yapıyorlarsa, dinimizde böyle bir tebliğ metodu da yok. Mekke fethedildiği gün Peygamberimizin azılı düşmanlarından Ebu Cehil'in oğlu İkrime gelirken Peygamberimiz ölülerin arkasından konuşmayın(babası Ebu Cehili kastederek) zira dirilerin bir kısmını rahatsız eder dedikten sonra İkrimeye iltifatta bulunmuştur. Bunun üzerine İkrime Müslüman olur ve "Ey Allahın Resulü bu güne kadar seninle savaşmış olan şu kılıcım, bundan sonra senin düşmanlarına karşı savaşacaktır" demiştir. 

Birileri her fırsatta bir takım vesilelerle suni problemler üreterek Müslümanları rencide etmeye, birbirlerine düşürmeye ve farklı din algıları oluşturmaya çalışıyorlar. Birilerini de farkında olmadan islamın tartışılır bir hale gelmesinde dolgu malzemesi olarak kullanmaya çalışıyorlar. Senaryoları kendileri yazıyorlar, oyuncuları kendileri belirliyor ve istedikleri zamanda sahneliyorlar. Hiç şüpheniz olmasın ki bu gün hadisi, sünneti tartışanlar yarında Kur anı tartışmaya başlayacaklardır. Bunun bir adım ötesi odur ve zaman zamanda çatlak sesleri duyuyoruz.

Cenabı Mevla "Yeryüzünde fitne kalmayıp, hüküm tamamen Allahın oluncaya kadar mücadele edin" buyuruyor. 
Ülkemizin kendi benliğine dönerek, bende varım demesi, sömürgeci şer güçleri ayağa kaldırdı ve fitne çemberini daha hızlı çevirmeye başladılar. Bir taraftan bölgeyi karıştırmaya çalışırken bir taraftan da etnik, mezhepsel ve hassas olduğumuz dini konularımızda birilerini kullanarak tahribat yapmaya ve insanlarımızı birbirlerinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Hedefleri ise belli, Ülkemizin bir güç olmasını, güçlü bir ekonomiye sahip olmasını istemiyorlar. Amaçları ise milli birliğimizi yok ederek, beraberlik ruhumuzu bozmak, ülkemizi bölmek, parçalamak ve gücünü zaafa uğratmak. 
Fitnenin kol gezdiği, öküzün altında buzağı değil, buzağının altında öküzün arandığı bir dönemde yaşıyoruz. Her türlü Fitnecilerin fitnelerinden ve şerlerinden fert, devlet ve millet olarak Rabbimize sığınırız. Ey Rabbimiz, başta Azerbaycan olmak üzere birçok cephede, zulme ve küffara karşı mücadele veren kardeşlerimize görünmeyen ordularınla yardım ve muzafferiyetler nasip eyle.