Fı­kıh ve Usul kay­nak­la­rı­na gö­re İs­lam dev­le­ti­nin baş­ka­nı, ha­kim ve müf­ti müc­te­hid ola­cak­tır. Di­ğer şart­la­rı da ta­şı­yan bir müc­te­hid bu­lun­duk­ça baş­ka­sı bu ma­kam­la­ra ge­le­mez.
Asır­lar geç­tik­çe çe­şit­li se­bep­ler­le ic­ti­had ede­cek öl­çü­de alim­ler azal­mış, bu de­re­ce­yi el­de et­miş alim­ler de mez­heb ta­as­su­bu yü­zün­den du­rum­la­rı­nı ve ic­ti­had­la­rı­nı açık­la­mak­tan kork­muş­lar­dır. Bu yüz­den ve islâmî ha­yat dur­ma­sın di­ye (za­ru­ret se­be­biy­le) müc­te­hid ol­ma­yan “alim­le­rin” de fet­va ver­me­le­ri, ha­kim ve dev­let baş­ka­nı ol­ma­la­rı ca­iz gö­rül­müş­tür.
Müs­lü­man­la­rın ha­ya­tın­da ye­ni du­rum­lar, me­se­le­ler, so­ru­lar or­ta­ya çık­tık­ça Müs­lü­man­ca ya­şa­ya­bil­mek için çev­re­le­rin­de mev­cut alim­le­re da­nış­mak za­ru­ri ol­mak­ta­dır. Bu alim­ler müc­te­hid ise­ler asıl kay­nak­la­ra (Kur’an’a ve Sün­ne­te…) baş­vu­ra­rak ve bel­li bir usul da­ire­sin­de ce­va­ba ula­şır ve bu­nu açık­lar­lar. Müc­te­hid de­ğil ise­ler na­sıl fet­va ve­re­cek­le­ri de özel ola­rak ya­zıl­mış “Fet­va usu­lü” ki­tap­la­rın­da açık­lan­mış­tır. (Bu ko­nu­da ye­ter­li bil­gi için be­nim İs­lam’ın Işı­ğın­da Gü­nün Me­se­le­le­ri isim­li ki­ta­bı­ma ve Prof. Dr. Ah­met Ya­man’ın Fet­va ko­nu­sun­da­ki de­ğer­li ça­lış­ma­sı­na ba­kı­la­bi­lir.)
Fet­va al­mak is­te­yen Müs­lü­man men­sup ol­du­ğu mez­he­be gö­re fet­va is­ti­yor­sa alim (müf­ti) ce­va­bı o mez­he­bin mu­te­ber ki­tap­la­rın­dan çı­ka­ra­rak ve­re­cek­tir. Fet­va is­te­yen Müs­lü­man me­se­le­si­nin za­rar gör­me­den, zor­luk çek­me­den çö­zü­mü­nün pe­şin­de ise müf­tü ona bu ko­nu­da­ki ic­ti­had­la­rı (mez­heb gö­rüş­le­ri­ni) açık­lar. Es­ki ki­tap­lar­da ko­nu­ya ait açık ce­vap yok­sa ben­zer ve ya­kın çö­züm­ler­den ha­re­ket ede­rek ce­va­bı bu­lur ve an­la­tır.
Sor­du­ğu ko­nu­da bir­den faz­la fark­lı fet­va (mez­heb hük­mü, çö­züm, ic­ti­had) var­sa Müs­lü­man ne ya­pa­cak­tır?
Bu ko­nu mez­hep­le­re ait usul ve fü­ru ki­tap­la­rın­da tar­tı­şıl­mış­tır.
En dar gö­rü­şe gö­re bir mez­he­be bağ­lı olan yü­küm­lü baş­ka bir mez­heb­den fet­va ala­maz. Bu gö­rü­şün ilmî ve dînî bir de­li­li yok­tur.
Or­ta gö­rüş ise şöy­le­dir:
Bir Müs­lü­man di­ler­se da­ima bir tek mez­he­bin fet­va­la­rı ve açık­la­ma­la­rı ile amel eder, kul­lu­ğu­nu bu bil­gi­ye gö­re ger­çek­leş­ti­rir. Di­ler­se ve ih­ti­yaç du­yar­sa baş­ka mez­heb­le­rin ve müc­te­hid­le­rin fet­va­la­rı ile de amel ede­bi­lir.
Baş­ka bir mez­he­bin fet­va­sı iler amel et­me­ye “tel­fik” di­yen­ler ve tel­fi­kin de ca­iz ol­ma­dı­ğı­nı id­dia eden­ler ca­hil­ler­dir. Müs­lü­man, es­ki bir uy­gu­la­ma­sı­nı bo­zup ye­ni­den ve baş­ka bir ic­ti­had ile uy­gu­la­ma­ya kal­kı­şır­sa bu ca­iz gö­rül­me­miş­tir. Uy­gu­la­ma ye­ni ve es­ki­sin­den ba­ğım­sız ol­du­ğu sü­re­ce -es­ki fet­va­yı al­dı­ğı mez­heb­den- baş­ka bir mez­he­bin ve­ya müç­te­hi­din fet­va­sı­nı ala­bi­lir ve uy­gu­la­ya­bi­lir; bu­na tel­fik de­ğil, in­ti­kal de­nir.
Ken­di­si müc­te­hid ol­ma­yan bir Müs­lü­ma­nın bir mez­he­be bağ­lan­ma­sı (il­ti­zam) ca­iz ol­mak­la be­ra­ber bu­nun il­men ve di­nen bağ­la­yı­cı­lı­ğı yok­tur. Me­se­le­si­ni bir ali­me so­rar, alim, var­sa bu ko­nu­da­ki fark­lı ic­ti­had ve çö­züm­le­ri de açık­lar, Müs­lü­man da du­ru­mu­na ve ih­ti­ya­cı­na gö­re bun­lar­dan bi­ri ile amel eder; onun yü­küm­lü­lü­ğü bun­dan iba­ret­tir. İs­lam di­nin­de zor­luk ve tı­kan­ma yok­tur, Pey­gam­be­ri­miz (s.a.) de ge­rek­ti­ğin­de üm­me­ti için ko­lay ve ha­fif ola­nı ter­cih et­mek­te­dir.
Bü­tün çağ­la­ra ve in­san­lı­ğa hi­tab eden İs­lam’ın ya­şa­ma­sı iç­ti­ha­dın var­lı­ğı­na ve de­va­mı­na bağ­lı­dır. Ve bu­gün de bir­çok me­se­le mev­cut alim­le­rin ic­ti­had­la­rı ile ce­vap bu­lu­yor. Bir­çok ali­mi bir ara­ya ge­ti­ren ve ko­nu­la­rın is­ti­şa­re edil­me­si­ni sağ­la­yan ilmî top­lan­tı­lar ile aka­de­mi dün­ya­sın­da ya­pı­lan dok­to­ra tez­le­ri –ki, da­nış­man ve jü­ri üye­le­ri ile is­ti­şa­re edi­li­yor de­mek­tir- ye­ni ic­ti­had ve fet­va ko­nu­sun­da ha­ta­yı as­ga­ri­ye in­di­ri­yor; kal­dı ki, eh­li­yet­li ali­min ya­pa­ca­ğı ic­ti­had­da ya­nıl­ma­sı da müm­kün­dür, ca­iz­dir ve bu ha­ta se­vap­tan mah­rum de­ğil­dir.