Gün geçmiyor ki vefat haberleri ile karşı karşıya gelmeyelim. Yaş ilerleyince mi, sosyal çevre genişleyince mi olsa gerek sık sık âni ölümleri duyuyoruz. 
Herkes cennete gitmek ister ancak kimse de ölmek istemez metaforu aşikardır. Biz dünyayı seviyoruz, ayrılmak istemiyoruz doğrusu. 
Açık söyleyelim dindarı da, ateisti de, gayr-ı müslimi de istisnai şartlar bir tarafa güle oynaya ölüme gitmez. Normal zamanda "ölümden korkmuyorum, hazırım" deriz ama iş ciddiye bindi mi öyle olmuyor doğal olarak. 
Bu böyle. 
Er veya geç hak vaki olacak.  
Ölüm bizi, iki temel durumla yüzleşmek zorunda bırakıyor.  
Önden gönderdiklerimiz ve geriye bıraktıklarımız. Birisi ölüm sonrası, diğeri ölüm öncesi hayatla ilgili.
Ölüm sonrası, ölüm öncesi hallerin mahsül yeri; ne ekildiyse, ne dikildiyse o devşiriliyor.     
Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur, 
Yıkıldı gitti dünyadan, dayansın ehl-i kubur. 
Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış, şer ve zalimliğiyle meşhurmuş. Her fani gibi dünyadan göçüp gidince, dönemin şairlerinden Arif Paşa, onun ardından bu beyti söylemiş diye rivayet edilir. 
Musallada, gönül rahatlığıyla "iyi biliyoruz" tanıklığı her birimizin arzusu olmalı.  
Dünya hangi zalime kalmış, hangi geçimsiz, hangi nâdan kazık dikmiş. 
Âşık der inci tenden 
İncinme incitenden." 
Kemalde noksan imiş
İncinen incitenden 
Aynı minval üzere biraz hafızamızın pasını silmek için(Osmanlıca terkip dolu) Alvarlı 
 Efe'ye kulak verelim: 
Hazer kıl kırma kalbin kimse canı incitme
Esir-i gurbet-i nalan olan insanı incitme
Tarik-i ışkda bi-çareyi hicranı incitme
Sabır kıl her belaya hâne-yi Rahman'ı incitme 
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i âlem-i zî-şanı incitme 

Bulaşma çark-ı dünyaya vücudun pak-tahirken
Güvenme mal u mülk ü mansıbın efnası     zahirken
Nic' oldu mali Karun'un felek bağında vafirken
Nedir bu sendeki etvar-ı dert gönlün misafirken 
Felekde hasılı insan isen bir canı incitme
Günahkar olma fahr-i alem-i zî-şanı incitme 

Hasislikden elin çek sen cömerd ol, kân-ı     ihsân ol
Konuşma câhil-i nâdân ile gel ehl-i irfân ol
Hakîr ol âlem-i zâhirde sen, ma'nâda sultân ol
Karıncanın dahî hâlin gözet, dehre Süleymân ol
Felekde hâsılı insan isen bir cânı incitme
Günahkâr olma fahr-i alem-i zî-şânı incitme. 
** 
Ah, hayatta insan her canlıya insanca davransa. 
"İnsanca" kavramı sufiye göre gönül kırmama iken başkalarına göre ise doğru ve hak 
üzere olmayı ifade ediyor.  
Herkesin doğruları farklı ve hakk kavramına yüklediği anlam aynı değil. 
Ancak şu bir gerçek ki kimse hakkının yenmesini, doğrusuna dokunulmasını ve  incitilmesini istemiyor. 
 Ne yazık ki, hayatın bir gerçeği olarak birilerinin hakkı yeniyor, birilerinin doğruları yanlış kabul ediliyor, birileri incitiliyor. 
İncinen var incitenden. 
** 
Yaz aylarının eyyam-ı buhur günlerini bütün hiddet ve şiddetiyle yaşıyoruz. 
Aşırı sıcaklar su havzalarını kurutuyor, alarm zilleri çaldı çalacak.  
Ne yazık ki bu sıkıntılı günlerde giyim kuşamda ifrat sınırları fazlasıyla zorlanıyor. Bu durum hayra alamet değil. Anadolu şehirleri sahil bölgelerine döndü.  
Anne-abalara, yakınlara, biz eğitimcilere görev düşüyor.  
Uyarı görevi dün kolaydı, bu gün çok zor. Büyüklere saygının azaldığı, gençlerinin söz dinlemediği bir topluma doğru hızla ilerliyoruz.  
Bu durumdan şikayetçi, böyle bir derdi olanlar..  
Çare, çözüm bulmakla mükellefiz… 
Bu arada böyle derdi olmayanlar, bizim baktığımız yerden bakmayanlar da mutlaka var. Ki, cadde ve sokakdakilerin ekserisi bunların ezvac/evlad/ahfadı olmalı. Leküm diyniküm veliyedin. 
İfrat ve tefrit bütün toplumlar için er veya geç sorundur. Batı-doğu fark etmez; her toplumun ifrat ve tefriti farklıdır ve o sınırlara dikkat etmek zorunda. İsterse etmesin; yumaklanmış sorun olarak karşısına çıkar ve tokat gibi vurur. Nitekim öyle de oluyor. 
En kibar ifadeyle, 
İnciniyoruz incitenlerden. 
Vesselam…