İnsan, Allah'ın harika bir sanatı.
O, insanı beden, nefis, ruh, kalp, zihin, vicdan gibi tekmil teçhizatla donatmış ve bunların çalışma şartlarını da ortaya koymuştur.
Mamafih insan fizikî olarak mekanik bir varlıktır. Oturur, kalkar, yürür, yer, içer vs… Aynı zamanda ruhî donanıma sahip olarak düşünen, üzülen ve sevinen de bir varlıktır.
Fizikî ve ruhî donanım gereği sahip olduğu yukarıda sıraladığımız teçhizatların her biri insanın çalışabilmesi için doldurulması/doyurulması gereken şarj alanlarıdır.
Buraların uygun cihazlarla şarj edilmesi gerekir.
Biz bu yazı dizimizde insanın üç şarj alanı üzerinde duracağız. Mide, kalp ve zihin.
Özellikle insan bünyesinde bulunan bu üç yere "alan" tabirini kullandık. Zira "alan"lar özel yerlerdir ve özel şartları vardır. Mesela sit alanı, askeri alan, tapulu alan denilir ve oralara herkes elini kolunu sallaya sallaya giremez, diyelim ki girdi istediği gibi tasarrufta bulunamaz.
Elektrik dairesi alanı, gaz/kömür kazan dairesi alanı, akü şarj alanı … talimatnameleri söz konusudur.
Yaratıcımız tarafından mükerrem ve mükemmel halkedilen insanın, donatıldığı ve kuşatıldığı özel alanlarının talimatnamesinin olmaması düşünülebilir mi?
Ancak "gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar." (Alak, 6)
Zira öyle bir dünyaya gözümüzü açtık ki bu gün, her yanımız materyalist arzular, hevesler ve hedeflerle dolu. Herkes daha iyi bir okul kazanmak, daha iyi bir işe girmek, daha iyi bir kariyer sahibi olmak, daha çok para kazanıp bol bol harcamak peşinde.
İnsanoğlu eskiye -çok gerilere gitmeye gerek yok- elli, yüz yıl önceye göre çok daha fazla ve çeşitli gıdalar tüketiyor, elbiseler giyiyor, onların havsalasının almayacağı iletişim ve ulaşım araçlarını kullanıyor. Kişisel olarak da çok daha bakımlı, konforlu, kültürlü ve bilgili. Ama mutlu ve huzurlu değil. Daha fazla elem sahibi, melankolik, karamsar, daha fazla geçmişi özlüyor, içinde bir boşluk hissi var ve huzursuz.
Neden mi?
Mutluluk ve huzur gibi hisleri maddede aramasından.
Halbu ki bunlar manidadır; kalp, ruh ve zihin/beyin işidir.
Kendisinde huzur ve mutluluğu aradığımız ve insanın şarj alanları olarak nitelediğimiz ruh dünyamızın bu elamanlarına bir göz atalım.
Zihin; TDK'na göre;
"Canlının duygu ve davranışları dışındaki ruhsal süreç ve etkinliklerinin tümü.
Bellek.
Anlayış ve kavrayış.
Bilinç, dimağ" anlamlarına gelir.
Zihin açmak, yormak, zihinde yer etmek, zihni boşalmak, bulanmak ile zihnini çelmek, dağıtmak, toplamak, kurcalamak gibi deyimlerimiz vardır.
Zihin açıklığı, karışıklığı ve yorgunluğu gibi birleşik sözlerimiz de hakeza.
**
Yaz tatili bitti.
Okullar, kapılarını öğrencilere açmasıyla birlikte zihinleri taze ve dinlenen çocuklar ve gençlerle dolacak. Misyonu gereği okullar, eğitim-öğretime aç zihinlere istediği gıdaları vermeye çalışacak inşaallah.
Ancak yine de eğitim ailede başlayıp bitiyor.
Eğitim ailede başlar, okulda öğretimle birlikte yeni bir forma girer. Bir anlamda forma girmeye kalıba sokulma denilebilir. İnsanları kalıba sokma ifadesi itici gibi gelebilir size. Ama tek tip insan yetiştirme çabası dünden bu güne bir vakıadır. Eğitim bu amaç için bulunmaz bir yöntem olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle, tarih boyunca eğitim dikta rejimlerin kullandığı en önemli zihin kontrolü araçlarından biri olmuştur.
Eğitim-öğretim ilk etapta zihni bir faaliyet. Zihnin ilgi alanı ne kadar okuma-yazma ve çalışma üzerine olursa beynin aktif hale gelmesi o denli mümkün olur. Zihin ve beyin birbirlerinin mütemmimi.
Diğer taraftan zihnin sözlük anlamı çerçevesinde akıl ile irtibatını düşündüğümüzde okullarda akademik eğitim için olmazsa olmazımız.
Bir ironi yapalım.
Zihin akıl ile beyin arasında gidip gelmektedir. Bazen öyle anları olur ki aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyık.
Öğrenci de öyle…
Yalnız öğrencinin ismi çok daha zor. Aşağı ve yukarı tarafları zihinde olduğu gibi birer tane değil birkaç tane. Öğrenci okul ile aile, arkadaş, çevre, internet, cep telefonu arasında gidip gelmektedir.
Hangi birinin yanında hangi birinin karşısında olacak? Daha vahimi ani bir kararla yanında olduğunun karşısında olabilmektedir.
Dolaysıyla dün "eti senin kemiği benim" diye okula teslim edilen öğrencilerin bugün ne eti ne de kemiği istenmekte sadece derslerine çalışması ve uslu olması arzu edilmektedir.
Allah, yeni öğretim yılında tüm öğrencilerimize zihin açıklığı versin.
Vesselam.
(Devam edecek)