Müslüman her fiili ve davranışları ile insanlara örnek olan, elinden geldiği kadarda Allaha kul peygamberimizde ümmet olmaya çalışan, müslümanların dertlerini de kendisine dert edinen kimse demektir.

Maalesef bir çoklarımızın kul olma gibi bir derdi yok. Ahiret, hesap, kitap, sorgu hiç aklımıza gelmiyor. Kul olmak, almayı istediğimiz ev, araba, kazanmayı hayal ettiğimiz para kadar meşgul etmiyor kalplerimizi. Bazılarımızın ahiret, hesap gibi bir derdi de yok. Ölüm falan da hiç aklımıza gelmiyor. Hayat dediğimiz şeyin, altında biraz dinlendiğimiz bir ağaç gölgesi olduğunu da unuttuk. Bu dünyada garip bir yolcu olduğumuzu hatırlamıyoruz bile. Giderken geride bırakacağımız her şeyi yanımızda götüreceğimizi zannediyoruz. Peygamberimizin "Allah (cc) için verdikleriniz sizindir" hadisini unuttuk. Uykuya kurban ettiğimiz sabah namazlarımızdan... Düzenli olarak veremediğimiz zekâtlarımızdan...  Gıybete, dedikoduya feda ettiğimiz ibadetlerimizden... Kibrimizden, ihlas libaslı riyamızdan, uyanıklık suretli dalaverelerimizden, Kulluğu sadece ibadetlerden ibaret zannedişimizden ve onun bile hakkını tam olarak veremeyişimizden bahsetmeyeceğim.

Allah rızası için sevip kazanmanın sadece lafı var dillerimizde. Kolumuza sımsıkı girene değil, ayağımıza çelme takmasından korktuklarımıza dostum diyoruz artık. Eskiden düşmanına bile mert olmayana adam demezlerdi, şimdi ise dostuna namertlik etmeyenin adı namuslu diye geçiyor lügatlerimizde. Ne dedikodu yapmadan bitirebildiğimiz bir sohbetimiz kaldı, nede kardeşlerimizin etini yemeden yapabildiğimiz bir muhabbetimiz… Kendi gözlerimizdeki merteklerden habersiz, başkasının gözündeki çöpü meze ediyoruz yemeklerimize. Hiç kimse tarafından eleştirilemeyecek kadar çok mükemmel, akıllı ve eşi bulunmazız. İşimiz, gücümüz de hep birilerini eleştirmek. Diğer taraftan Arakanı, Suriye'yi çoktan unuttuk, Filistin bir slogan haline geldi, Doğu Türkistan zulüm altında inim inim inliyor, Libya da ince hesaplar yapılıyor. Hiç kimsenin umurunda bile değil. Zalimlerin elinde can veren kardeşlerimize, tuttuğumuz takımın mağlubiyetine üzüldüğümüz kadar üzülmüyoruz. 
Adımız müslüman ama bir başka veçheden baktığımız zaman, çoğumuz doğru dürüst haramlardan, islami ölçülerden ve ibadetlerden haberimiz yok.  Dindarlığı kimselere bırakmayız, namaz dinin direği, deriz ama namazın şartlarından, farzlarından, huşuundan habersiziz. Ama hangi ayet-i celilede neyin kast edildiğini, hangi hadis-e niçin gerçek olamayacağını, hangi mezhep imamının nerede yanıldığını, mezheplere niçin artık gerek kalmadığını biliriz. Bazılarına göre, İmam-ı Âzam da kim oluyor? Mezheplere ne gerek var… Dört gün Kur'an'ı Kerim meali okuyan herkes içtihat yapabilecek bir konumda müçtehit ya. Haddini bilmek böyle oluyor demek ki. 

Kur'an-da Müslüman'dan bahsedilirken:  "O Allah ki size 'Müslümanlar' adını verdi. Öyle ise namaz kılın; zekatı verin ve Allah'ın dinine sımsıkı sarılın." (Hac.78) O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışlarda bulunanları sever. (Al-i imran: 134)  "Gerçekten mü'minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler, boş ve faydasız şeylerden yüz çevirirler, zekat verirler, iffetini korurlar, zinaya düşmezler, haddi aşmazlar, emanetlerine ve ahitlerine riayet ederler. Namaza devam ederler. Böylece cennete varis olan bu kimseler orada ebedi kalıcıdırlar." (Mü'minun: 1 - 11) "Rahmanın has kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında selam derler geçerler. Onlar harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta yol tutarlar. Onlar Allah'tan başkasına yalvarmazlar. Allah'ın haram kıldığı cana kıymazlar. Zina etmezler. Onlar yalan yere şahitlik etmezler. Boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile geçip giderler. Kendilerine Allah'ın ayetleri hatırlatıldığında kör ve sağır gibi davranmazlar. Onlara ebedi kalacakları cennet vardır." (Furkan: 63 - 76)

Diğer bazı ayetlerde ise: Onlar yalnız Allah'a güvenip dayanırlar sadece ona ibadet ederler, yalnız ondan isterler, ancak ondan korkarlar. Allah'ın adı anıldığı zaman kalpleri titrer. Namazı dosdoğru kılarlar. İyiliği emreder, kötülükten men ederler. Musibetler karşısında sabrederler, isyan etmezler. Peygambere itaat ederler. Allah'ın verdiğinden Allah yolunda harcarlar. Yalana, günaha, harama bulaşmazlar. İsraf etmezler, cimri de olmazlar. Allah'a güvenip, Allah'a sığınırlar. Emaneti korurlar. Allah'ı çok zikrederler, ibadette gevşeklik göstermezler. Doğruluklardan ve adaletten ayrılmazlar.
Peygamberimize göre ise müslümanların vasıfları: "Müslüman elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir." (Tirmizi, iman: 12)  "Müslüman'ın her şeyi hayırdır. Sevinir, şükreder, üzülür sabreder. İki halde de sevap kazanır." (Ramuz el - E-hadis: 314/12) Hayırlı Mü'min, ömrü uzun ameli güzel olandır. (Tirmizi, Zühd: 21) "Mü'minin her işi faydalıdır. Onunla yürürsün sana fayda verir. Onunla iş yaparsın sana fayda verir." (Ramuz e'l - E-hadis: 231/7) Diğer bazı hadislerde ise: Müslüman güvenilir, kul hakkına riayet eden, sünnet üzerine yaşayan, her işinde Allah rızasını gözeten, hedefi iyi bir kul olmak olan, her şeyin hayırlısını isteyen, her zaman hesap vermeye hazır olan, işine, sözüne sadık, örnek kimsedir. Kısacası iyi Müslüman olmak için dinin yaşanması gerekir. Öyle namazsız, niyazsız, Kur 'ansız iyi Müslüman olunmaz. İyi Müslüman olmak için: Helalden kazanmak helalden yiyip içmek ve şüpheli şeylerden bile kaçınmak gerekir. İyi Müslüman, yaptığını her işi güzel yapar ve sözün güzelini söyler.

Mevlana: "Nice insanlar gördüm üzerlerinde elbiseler yok. Nice elbiseler gördüm içlerinde insan yok" der. Müslüman'ım diyen nice insanlar var ki Müslümanlık tan bi haber olduğu gibi bütün olumsuzluklar da üzerinde 

Bizler "Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseniz vallahi bana tevdi edilen görevimden vaz geçmem" diyen bir Peygamberin ümmeti olduğumuzun bilincine erdiğimiz zaman birçok şeyinde değiştiğini görmemiz mümkün olacaktır.