Hepimiz tahassür kokan "demir tava geldi, kömür bitti, akıl başa geldi, ömür bitti" sözünü duymuşuzdur. 
Bu hafta sizlere 9-10 aydır süren bu korona günlerinde, belirli bir yaşa geldikten sonra da insanı etkileyen ömür üzerine sosyal medyada paylaşılan yazılardan bazı pasajlar sunmak istedim. 
Biraz zaman, biraz ömür biriktirebilse insan…
Kumbaraya ya da kilitli sandığa gizleyebilse.
Biraz gençlik koyabilse kenara, ihtiyar zamanlara saklayabilse…
Ya da satılsa da alınsa gençlik…
Şöyle en kaliteli, en sağlam ve güçlü olanından…
Onun da olsaydı bir kampanyası
Eskiyi getir, yenisini götür gibi mesela.
Bir alana bir daha verilseydi…
Hızlandırılmış kısa metrajlı bir film gibi. Ne zaman başladı, ne zaman bitti anlayamadan bitiyor ömür. Kişiye özel olsa da, tekrarı yok bu filmin…
"Replay" tuşu yok. Bir "exit" tuşu var. Zaten ona da basmaya gerek yok. 
**  
Hayata ha şimdi, ha sonra başlayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür... 
Son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın TECRÜBE kalıyor avucumuzda.. 
Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor!.. 
"Gençlik bir kuştu; tutmak istedim tutamadım. 
Yaşlılık bir paçavra; satmak istedim satamadım." 
Bir ikindi gölgesi 
ÖMÜR dediğin... 
Mevlana'ca dersek; 
"Gül dediğin nedir senin, üç beş diken biraz yaprak 
Ömür var ya; çok sevdiğin üç beş nefes sonra toprak.." 
Gece olur duramazsın, güneş vurur kalkamazsın.  
Sade bir ikindilik, kısa bir dinlencelik… 
Dünyaya ait ne varsa harcanıp gidiyor.  
Yiyip içmeler, gezip tozmalar, gülüp eğlenmeler...  
Evin, arabanın taksitleri, filanca yerde yaptığımız tatiller, almalar vermeler, saçıp savurmalar, bizim zannettiğimiz saklayıp durduğumuz  altınlar, azıcık bile vermeye kıyamadığımız paralar… 
Hepsi bir bir kaçıyor bizden, ya da istemesek de biz onlardan ayrılmak zorunda kalıyoruz… 
Bir SECDE yerleri kalıyor geriye 
Alnımızda mıh gibi çakılı, bozulmuyor, kokmuyor, yitmiyor…  
Bir o bize kalıyor… 
Okşanmış bir yetim başı    
Öpülmüş anne eli, alınmış bir baba duası 
Reyyan kapısından geçmek için vize mahiyetinde, saklanmış ORUÇ'lar… 
Gizliden; şöyle kimseye çaktırmadan bir fakirin eline tutuşturulmuş SADAKA'lar kalıyor… 
Mâsivadan sıyrılıp, vakit saat dinlemeden açılmış eller,  
Tek O'ndan istemeler, tek  O'na gönderilmiş dilekçeler kalıyor… 
Yürekten söylenmiş  Elhamdulillah,  
Acizce, kulca edilmiş nasuh bir tevbe, 
İsyanları yıkayan göz yaşları kalıyor… 
Mümince gülüşler, şeker tadında sözler…. 
Kimsenin etini yemeden, kırıp-dökmeden, gözünde yaş bırakmadan geçirilmiş günler kalıyor... 
            ** 
Biraz dur, bekle biraz… 
Arada bir arkana dön ve geriye neler bıraktığına bak... 
Harcanmış yıllarını seyret usulca.  
Bak nasıl bitiyor ömür dediğin… 
Bir KAPIYA bir kere gidersin, ikincisinde utanırsın... 
Ama bir KAPI var ki her gün gidersin,  
Gitmelere DOYAMAZSIN.    
Çünkü bilirsin ki, seni KAPISINDAN kovmayacak bir tek  "O" VARDIR. 
Her gün, her gün içini dökersin; bir O SIKILMAZ senden, bir O affeder seni,  
Bir O yüzüne vurmaz AYIPLARINI. 
** 
Vesselam.