Mekke'de doğmuştur. Ashap arasında seçkin bir yere sahiptir. Sağlığında peygamberimiz tarafından cennetle müjdelenen on sahabeden (aşere-i mübeşşere) biridir.
Sad; "Müslüman olmadan önce bir gün rüyamda kendimi karanlık bir yerde gördüm. Bu arada Ay doğdu ve ortalık aydınlandı. O ay ışığından, başka yararlananların olup olmadığına baktım orada, Zeyd bin Hârise, Ali bin Ebû Tâlîb ve Ebû Bekir'i gördüm. Siz buraya ne zaman geldiniz diye sordum. 'Yeni geldik, istersen seni de aramıza alalım, aydınlığa beraber gidelim' dediler. Araştırdığımda öğrendim ki, Resulullah gizlice İslâm'a davete başlamış. Onu Ecyad Tepesi taraflarında buldum, ikindi namazını kılıyordu. Orada İslâm'ı kabul ettim. Benden önce bu kimselerden başkaları iman etmemişti" 17 yaşında iken İslâmiyet'i kabul ederek imanın hazzını tadar. Bunu öğrenen annesi dininden dönmediği sürece onunla konuşmamaya ve yemek yememeye yemin eder. Fakat Sa'd dininden dönmeyeceğini bildirir. İslâmiyet'in ilk yıllarında müslümanlarla alay eden bir müşriği yaraladığı için İslâm uğrunda, ilk kan akıtan kişi diye de anılır.  Medine'ye hicrette Peygamberimiz onu Sa'd b. Muâz ile kardeş ilân etmiştir. Râbiğ Seriyyesi ile Batn-ı Nahle Seriyyesi'ne katılmıştır. Bedir Gazvesinde müşrik süvari birliğinin kumandanı Saîd b. Âs'ı öldürerek, kılıcını peygamberimize teslim etmiş ve daha sonraki bütün gazvelere de katılmıştır. Uhud da attığı her oku hedefine isabet ettirdiği için peygamberimiz ona atacağı okları birer birer verirken, iltifatlarda bulunmuştur. En sıkıntılı ve tehlike zamanlarında hep Resulullahın yanında olmuştur. 
Sa'd 'ın da içinde yer aldığı birtakım olaylar vesilesiyle bazı âyetler nâzil olmuştur. İçkinin daha haram kılınmadığı bir dönemde, bir kısım sahabelerin sarhoş oldukları bir sırada tartışmaları ve bu sırada Sa'd 'ın burnundan yaralanması üzerine içkinin yasaklanması hususunda ki şu ayeti kerimeler nazil olmuştur. "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi olan pisliklerdir, bunlardan kaçının ki felaha eresiniz. Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi? (Mâide 90-91) Kureyş ileri gelenleri peygamberimizin yanına geldikleri zaman, Sa'd 've İbn Mesut gibi müminlerin yanlarında bulunmasını istemiyorlardı. Peygamberimizde onların isteklerine uyarak bu müminleri yanından çıkarmak istedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, Peygamberimizi şu âyetle uyarmıştır. "Sırf Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam Rab'lerine dua edenleri huzurundan çıkarma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından çıkarırsan zalimlerden olursun." (Enam 52) Dinden dönmesi için annesinin tehditlerine boyun eğmediğinden, itaatsizliğe götüren konularda anne ve babaya itaat edilmemesi gerektiğine dair de şu ayeti Kerime nazil olmuştur. "Eğer onlar (anne baban veya yakınların) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. Dünyada yaptıklarınızın karşılığını ahirette göreceksiniz" (Lokmân 15) 
Sa'd, ağır bir hastalığa yakalanmış ve ziyaretine gelen Peygamberimize bir kızı dışında mirasçısının bulunmaması dolayısıyla bütün malını vakfetmeyi düşündüğünü söylemiştir. Peygamberimiz ise malının en fazla üçte birini vasiyet edebileceğini bildirmiştir. (Müslim, "Va?ıyye", 5) Daha sonra kendisi iyileşmiş, hanımı vefat etmiş yeniden evlenmiş, başka çocukları da olmuş ve seksen yaşına kadarda yaşamıştır. Kendisi varlıklı bir kimse olmasına rağmen sade bir hayat yaşamıştır. Resûlü Ekrem'in duasını aldığı için onun yaptığı bütün duaların kabul edildiği belirtilir. Hadis nakli konusunda titiz davranan Sa'd, emin olmadıkça ve gerekmedikçe hadis rivayet etmemiştir. Kendisinden 271 hadis nakledilmiş, rivayetleri Kütüb-i Sitte ve diğer hadis kitaplarında yer almış, bu rivayetlerin önemli bir kısmı Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'in de toplanmıştır (I, 168-187).   
Uyguladığı askerî taktikler ve gösterdiği kahramanlıklarla İslâm tarihinin önde gelen kumandanları arasında yer almış ve "fârisü'l-İslâm" lakabıyla anılmıştır. Hz. Ömer döneminde aktif görevler üstlenmiştir. Irak cephesi başkumandanlığına getirilen Sad, Kadisiye Savaşı'nda İran Kisrâsı Yezd-i Cürd'ın 30 bini zırhlı olmak üzere, 120 bin kişilik ordusunu, 34 bin kişilik ordusu ile yenerek (636) Sâsânîler'i ağır bir yenilgiye uğratmıştır. Sâsânîler'in başşehri Medâin'i fethettikten sonra Celûlâ Savaşı'nı da kazanır ve bölgede gerçekleştirdiği fetihlerle Sâsânî İmparatorluğu'ndan gelecek tehlikeleri ortadan kaldırmış olur. Ardından Hz. Ömer'in emriyle Kûfe şehrini kurarak oranın valiliğini yürütür (638-642). Hz. Ömer'in, vefatından önce, aralarından birini halife tayin etmeleri için seçtiği altı kişilik heyette o da vardı. Ancak kendisi Abdurrahman b. Avf lehine bu görevden çekilmiştir. Daha sonra Medine yakınlarındaki Akik vadisinde, çorak bir araziyi satın alarak ihya eder ve oraya yerleşerek çiftçilikle meşgul olur. İlk Müslümanlardan olan kardeşlerinden Umeyr Bedir, Âmir ise Yermük savaşında şehit düşmüştür. Bir diğer kardeşi Utbe ise Uhud savaşında müşrikler safında, Peygamberimizi yaralayanlar arasında idi. Hz. Osman'ın şehit edilmesi olayında, Cemel ve Sıffin savaşlarında tarafsız kalır. Hayatının son yıllarında gözlerini kaybeden Sa'd (678) yılında, Akik'te vefat eder. Cenazesi Medine'ye getirilerek, vasiyeti üzerine Bedir Gazvesinde giydiği yıpranmış cübbesiyle kefenlenir ve cenaze namazının ardından Cennetü'l-bâki de defnedilir.
Onlar Allah yolunda, Resulullahın yanında ve daha sonraki dönemlerde malları ve canları ile ölünceye kadar cihat ettiler. Geride örnek alabileceğimiz güzel hatıralar bıraktılar. Ruhları şad olsun.